Bu coğrafyada köyler de kaderleri ile bilinir. Harabeye çevrilen yaşam, köyün isminin bir parçası olur, bundandır ki harabe ile başlayan onlarca köy ismi var. Xerabê Bava, Xerabê Qesrê, Xerabê Kortnak…
Yolumuz Harabe Kortnak köyüne düşüyor. Lice’nin, Hani ve Genç tarafındaki en son köyü; Lice’den de Hani’den de Genç’ten de uzak. Kortnak Ziyareti’nin bulunduğu tepenin dibinde, uzağa ve ıssızlığa gizlenmiş gibi ama bu onu harabe olmaktan koruyamamış.
Eliyê Şükrü Amca’nın bahçesinde oturup zulmün öyküsünü dinlediğimizde, bari bu son olsa dediğim her seferde, aile yeni bir acıya kapı aralıyor. Ve oturduğumuz o kısa anda, o kadar çok acı hatıra birikiyor ki, hangisinden başlayacağımı bilemiyorum.
Eliyê Şükrü Amca’nın adını aldığı dedesi Eliyê Genco, Osmanlı ordusunda, Ruslara karşı Hasankale’de savaşırken öldürülüyor. Eliyê Genco’nun genç eşi yeniden evlenince ondan yadigâr kalan küçük Şükrü’yü amcası Mehmet büyütüyor.
Şükrü’nün on dört yaşına geldiği 1927 yılında, Mustafa Muğlalı komutasındaki Peçar Tenkil Hareketi’nde 280 köy yerle bir edilip, yirmi bine yakın insan öldürülüyor. Hem de ne öldürülme, erkekler köylerin dışında kurşun ve süngülerle öldürülürken, kadın ve çocuklar evlere doldurulup ateşe verilerek yakılıyor. Lice, Hani ve Genç’in, birçok köyünde bu katliamın eseri toplu mezarlar var. Harabe Kortnak köyü de bu zulümden payına düşeni alıyor.
Şükrü’yü büyüten amcası Mehemedê Genco askerler geldiğinden bir yolunu bulup Kortnak Ziyareti’nin bulunduğu tepeye kaçıp kurtuluyor lakin eşi Ayşe’yi ve 1000 küçükbaş hayvandan oluşan sürüsünü alıp götürüyorlar. Ayşe’ye yaptıkları insanlık dışı işkencelerden attığı çığlıklar yeri, göğü inletiyor. Duyanlar “Kıyamet bugün niye kopmuyor” diye Yaradan’a sitem ediyor.
Şükrü ise “Peçar Tenkil Hareketi’nden” tesadüfen sağ kurtuluyor. Onu, çevre köylerden topladıkları kırk kişi ile birlikte Diyarbakır’a götürmek üzere elleri ve ayakları birbirine bağlı halde önlerine katıyorlar. Diyarbakır’ın 20 kilometre dışındaki Devegeçidi Köprüsü’ne vardıklarında, silah ve süngülerle saldırıyorlar. Kırk kişiden sadece Şükrü ufak tefek, küçük bedeni ile cenazelerin altında ölü numarası yaparak kurtuluyor. Askerler çekilip, gece de olunca, olduğu yerden çıkıp dağlara kaçıyor. Ortalık sakinleşinceye değin o da Kortnak Dağı’ndaki ziyarete sığınıyor.
İnsanları katledilip, yakılan köylerde yaşamın yeniden boy vermesi yılları alıyor ama yakın tarihe değin bölgede herhangi bir hareketlenme olduğunda harabelerin payına hep yakılıp yıkılmak düşüyor. Gittiğimizde, doksanlı yıllarda yakılan evlerin izleri halen duruyordu. Hatta sadece köy değil Kortnak Ziyareti de bundan nasibini alıyor. Ziyaretin etrafındaki çeper yıktırılıyor. Fakat yıkım emrini veren, rüyasında kendisini ailesiyle birlikte ateşler içinde yanarken görünce, sabaha yakıp yıktıkları Harabe Kortnak köyüne geri geliyor, köylüleri 400 yıllık dut ağacının altında toplayıp ziyaretin kerametini soruyor ve çeperini yeniden örüyor.
Bir diğerinde ziyarete çıkmadan önce “Ben Kortnak’tan indiğimde görürsünüz” diye tehdit savuran Kortnak’tan inmiyor. Köylüler Kortnak’ın kerametine inanmaya devam ediyorlar, köyü yakılmaktan koruyamıyorsa da yakanı yaktığına inanıyorlar.