2020 yılında kamuoyu, Bahçeli’nin dava arkadaşı Alaattin Çakıcı’nın yargı paketinden yararlanıp yararlanamayacağı ile bilinçli bir şekilde meşgul edilirken, sinsice planlanmış bir madde iktidar tarafından pakete yerleştirilmişti. Ne yazık ki bu madde hem tutsakların hem de hukukçuların dikkatinden kaçmıştı. Hatta kimi hukukçular bu yeni infaz paketi ile birlikte siyasi tutsakların cezalarının bitimine bir yıl kala tahliye olma ihtimalinden bahsederek yersiz bir şekilde umut dağıtıyorlardı.
Maalesef yanılgı büyük oldu. Üniversite son sınıftayken katıldıkları basın açıklamaları gerekçe gösterilerek hapsedilen üç kadın, 2021 yılının başında infaz sürelerini tamamlamalarına rağmen tutuldukları Şakran Hapishanesi İdare Gözlem Kurulu (İGK) tarafından çok kitap okudukları, hapishane imamıyla görüşmedikleri ve en önemlisi de pişmanlık duymadıkları için tahliye edilmedi. O günden sonra içeride ve dışarıda herkes gözden kaçırdığı bu maddeye odaklandı.
5275 sayılı Kanun’un 89’uncu maddesinde “Hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesi” başlığı bulunuyor. “Hükümlüler, ceza infaz kurumlarında bulundukları tüm aşamalarda, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara uyup uymadığı, haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği, uygulanan iyileştirme programlarına göre toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme ve mağdura veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı hususlarında idare ve gözlem kurulu tarafından iyi hâlin belirlenmesine esas olmak üzere en geç altı ayda bir değerlendirmeye tabi tutulur.”
Yukarıdaki paragraftaki kilit cümle: “Hükümlüler, ceza infaz kurumlarında bulundukları tüm aşamalarda, …değerlendirmeye tabi tutulur” cümlesi. Bu sinsi cümle ile geriye dönük işlememesi gereken yasalar geriye dönük işletiliyor. Böylece 30. yılına girmiş olan bir mahpus, ilk günden son güne kadar İGK tarafından değerlendirmeye tabi tutulabiliyor. İGK ise “İnfaz süresi içinde tutum ve davranışlarında herhangi bir değişim olmadığı gibi, pişmanlık duymadığı vb.” diyerek mahpusların infazını yakıyor.
İGK’ler için infaz yakma gerekçesi çok fazla. İGK bir tutsağı çok kitap okuduğu için bırakmayabilir, okumadığı için de… Pişmanlık duymadığı için bırakılmayabilir, daha önce infaz ettiği disiplin cezalarını gerekçe göstererek de… İyileştirme programlarına katılmadığı için de bırakılmayabilir, bir gardiyanla yapılan tartışmadan dolayı da… Siyasal düşüncelerinden vazgeçmediği için bırakmayabilir, imamla görüşmeyi reddettiği için de. Yani tam biat isteniyor. Devlet hapishanelerde çıt çıkmasını istemiyor. Eğer siyasi tutsaksanız infaz sürenizi tamamlamanız yetmiyor, ama hırsız, uyuşturucu baronu, mafya, kadın katili ve düşmanıysanız tahliyenize bir engel yok!
İGK’lerin iktidarın çıkarlarına göre karar verebilmesi için aynı yasayla yapısı değiştirildi. 11 kişilik İGK’lerin 5’i hapishane görevlilerinden, 6’sı dışarıdan oluşuyor. Bu bile tahliye kararlarının siyasi olduğunun göstergesi.
Eskiden hükümlünün infaz edilmemiş bir cezası yoksa direkt tahliye ediliyordu. Ama şimdi infazını tamamlamasına bir hafta kala psikolog tarafından çağrılıyor. Burada kendisine suçunu kabul edip etmediği ve pişmanlık duyup duymadığı soruluyor. Pişman olmadığı için 30 yıl boyunca hapis yatmış birine sorulabilecek en saçma soru! Pişman olsaydı içeride 30 yıl tutulmazdı zaten. Esas mesele intikam almak ve tutsağı siyasi düşüncelerinden vazgeçirmek.
Psikolog aşamasından bir gün sonra, tutsak İGK tarafından çağrılıyor. Burada adeta yeniden mahkeme kurularak infaz süresi ile ilgili olmayan bir sürü abuk sabuk soru soruluyor. PKK’nin “terör örgütü” olup olmadığı veya neden bağımsızlar koğuşuna geçmediği gibi birçok alakasız soru. Bu dayatmaları kabul etmeyip siyasi düşüncelerinden vazgeçmeyen tutsaklar ise hapishanelerde en acımasız koşullarda ve tarifi imkânsız işkenceler altında hayatları pahasına, ulusal ve toplumsal değerleri savunmaya devam ediyor.
Peki neden Nisan 2020’de yürürlüğe giren pakete “89’uncu maddede yapılan değişiklikler, 1/1/2021 tarihinden itibaren uygulanır” hükmü konuldu? Çünkü bu madde yürürlüğe girdiği Nisan 2020’de uygulansaydı, siyasi tutsaklara karşı konulan maddeyi kamufle etme görevi verilen Alaattin Çakıcı ismi tahliye edilemeyecekti. 5275 sayılı Kanun’a eklenen geçici madde ile Çakıcı’nın bırakılması önündeki engeller tamamen kaldırılmış oldu. Yoksa Erdoğan’ı ve ailesini tehdit eden, cezaevi müdürünü döven, gazetecileri öldürmekle tehdit eden ve onlarca disiplin cezası alan Çakıcı’ya İGK’ler “iyi hal” veremezlerdi. Özgür bir yaşam uğruna bedenini ölüme yatırıp açlık grevine giren biri bırakılmazken, cezaevi müdürünü döven Çakıcı’nın bırakılması dikkat çekmez miydi?
Ayrıca kendisiyle ilgili en küçük hatayı bile affetmeyen Erdoğan nasıl oldu da kendisine “Unutma! Sen yolcusun, Ülkücüler ve Türk Milliyetçi’leri, her etnik mozaiğe mensup vatan sevdalıları da hancılardır! Annene, babana dua ettiğin gibi sayın Bahçeli’ye ve onun yol arkadaşlarına da dua et. Elinden ne gelirse de bana istediğini yapabilirsin. Devletin sahibi sen değilsin. Sokak çocuğu, sokak çetesi olmadığımı da o beyninin derinliklerine sok” diyen Alaattin Çakıcı’yı bırakmaya karar verdi? Çünkü kamuoyunu Çakıcı ile meşgul ederek siyasi tutsakların infazını yakacak olan bu düzenlemenin gözden kaçırılmasını istedi. Bunda da başarılı oldu. Çakıcı’nın kendisi bile defalarca bu paketin kendisinin bırakılmasıyla bir alakası olmadığını, birkaç ay sonra cezasının biteceğini söylemedi mi? Yani o da isminin bir kamuflaj aracı olarak kullanıldığının farkında.
Maalesef 89’uncu maddenin ne denli sinsilikler barındırdığı, yasa geçtikten sekiz ay sonra fark edilebildi. O madde ile birlikte adli mahkûmların tahliyeleri kolaylaştırılırken, siyasi tutsakların tahliyeleri zorlaştırılıp infazları yakılmaya başlandı. İnfazı yakılan tutsakların aileleri o gün bugündür Adalet Nöbeti tutuyorlar.
Siyasi tutsakların özgürleştirilmesi görevi eşitlik ve özgürlük ideali için mücadele eden herkesin omuzlarındadır. Tutsakların tahliyelerini zorlaştıran ve eşitlik ilkesine aykırı olan İnfaz Kanunu ile mücadele, zor şartlar altında direnen tutsaklara bırakılmamalı. Bu kanunun kaldırılması için dışarıdakilerin bir şeyler yapması gerekir.