Biz Kürtlerin Türk yöneticilerinden en çok duyduğu söz; “Kürt kardeşlerimiz.” Bizi kandırma bu cümleyle başlar ve arkasından da övgü dizileri gelir. Ama bu kardeşlik ve övgü dolu sözler günlük yaşamda düşmanlık, ayrımcılık, yok etme ve daha daha devam eder. Havaalanında yaşanan olay tam da bu kardeşlik için güncel bir örnek. Annesinin anadili için mücadele veren oğul gözaltına alınmış. Ayrıca son günlerde Kürt tiyatrosuna yasaklar devam ediyor. Gösterime yakın bir saatte valiliğin emriyle oyun yasaklanıyor. Dilimize, kültürümüze saygı duymayan bir iktidardan veya muhalefetten bir şeyler beklemek büyük bir iyimserlik olur. Kürtçe seçmeli ders ve ders için atanan öğretmen eksikliği bile başlıca bir sorun. Binlerce başvuruya rağmen bunca senedir yüz küsur öğretmen atandı. Bu kadar olumsuzluklar yaşanırken Kürtçe eğitim hayata geçer mi? Her seçim dile getirilecek kadar basit bir olay değildir dil sorunu. Kürtlerin bu ülkedeki temel hakları hukuki boyutta güvence altına alınmazsa ötekileştirme makası daha da açılacaktır. Makası daha da açmamak için temeldeki hatayı ortaya çıkarmak ve gerçekleri görmek çok önem taşır. Başından beri yanlış karıştırılan cumhuriyet harcının zamanla daha da kötü karışımlarla devam etmesi sorunu büyüttükçe büyüttü. Bunlar dürüst tarihçilerin konusu.
İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı adayı Murat Kurum konuşmalar yaptı. Kürt halkının karşısına AKP kimliği ile çıktı. MHP’lileri bozkurt sembolüyle karşıladı, diğer taraftan da puşi takıp halay çekti. Tırşık bile az kalır bunun karşısında. Sanki bakanlığı döneminde çok başarılı bir görev yapmış gibi. En son İliç faciası da onun eseri. Neden insanlar başarısız olduklarını kabul etmezler ve inatla o koltuğa yapışırlar? Tabii baştan sona kadar yanlış kişiler kurumların başında olursa ortaya çıkan sonuç bu olur. Ülkenin siyasi dokusunu değiştirdikleri gibi coğrafyasının da altını üstüne getirmeye yeminli bir güç var. Bu gücün yaratılmasında yardımcı olanlar en büyük suçlulardır. Herkes suçunun farkında ama güç zehirlenmesi herkesi yoldan çıkarıyor.
Ülkede bunlar yaşanırken etrafımız cadı kazanı gibi kaynıyor. Türkiye hem Rojava’ya ve hem de Güney Kürdistan’a saldırılarına devam ediyor. Hele seçimler yaklaştıkça savaş naraları daha da gür çıkacak. Ortadoğu’daki ülkelerin hepsi savaş tehlikesiyle karşı karşıya. İsrail ve Türkiye bu savaşların tetikleyicisi konumunda. Yalnız etrafımız değil tabii ki. NATO’nun büyümesinin nedeni de, ileride olacak olan savaşa karşı bir müdafaa oluşturmak. Ayrıca liderlerin yönetim şekli de gerginliği daha da artırıyor. Ülkemizde en güçlü muhalif lider iktidar tarafından cezaevinde tutuluyor. Putin de kendisine karşı olan muhalif kişiyi cezaevine attı ve o kişi orada hayatını kaybetti. ABD yolsuzluk ile çalkalanıyor. Trump dolandırıcılık yaptığı için milyon dolar cezasına çarptırıldı. Uzakdoğu güçler dengesi şimdilik sakin. Bu kadar gerginlik içinde bir de ekonomik sıkıntı halkın omuzlarını yere yapıştırıyor.
Bakalım olumlu yönde 1 Nisan şakası olacak mı?