Bu soru havada kalabilir. Bu soruyu havada tutan kin yani kötülük her gün yeniden karşımıza çıkıyor. Kinde faşizm var ve aynı zamanda faşizm kindardır. Yani unutmayandır. Örgütlüdür. Kötülüğün fikri takipte üstüne yoktur. Bizim elimizde de bir tembih var. Ece Ayhan yazmıştı yıllar önce: “Bir kötülük su içtiği yere dek kovalanmalıdır.” Biz de bunu unutmayalım.
Bir güvenlik görevlisi, siz evinizde otururken ya da siz sokakta gezerken, hiç olmadı, karşıdan karşıya geçerken sizi öldürebilir. İlk başta kaza, çatışma yani cinayet dışında her şeyle duyurulur. Haberler kendine göre verir ölümü. Gazeteci veya sunucu haberinizi yazarken/ sunarken türlü türlü sıfatlarla da verebilir. Titriniz çoğalır akşama kalmadan. Sonra yargıya taşınır ölüm raporunuz. Katil veya suçlu bulmayı beklemeyin.
Bu ülkede idam yok mesela. Yasa dışıdır. Yasaktır yani. İnfaz var ama. O da aklanandır. Mahkeme öldürülmenizi hukuki olarak uygun bulur, olur biter. Resmi kaynaklar kendisiyle çelişmez hiçbir zaman. Sadece yeni kararlar ekler. Kendine karşı çıksa da bu hiçbir yerde yer almaz, yer bulamaz daha doğrusu.
Evde televizyon izleyen birisiniz, belki de sokağa ekmek almaya çıkan bir sivilsiniz. Yasal bir mermi sizi alnınızın çatısından ya da kalbinizden vuruyor. Sonra siz son nefeste bile sivil bir yurttaşken mahkeme karar veriyor. Aslında siz silahlı bir örgütün üyesisiniz. Pardon üyesiydiniz. Çünkü siz öldükten sonra her şey defterine göre düzülür. Diriniz sivildi ama ölünüz bir örgüt üyesi. Yani öldürülmesi artık sıradanlaşan. Bunu öğrenemezsiniz çünkü ölüsünüz. Ölüler kendilerini savunamaz.
Aynen böyle bir olay yaşandı. 2016’da Şırnak’ın İdil ilçesinde, sokağa çıkma yasakları sırasında evinde oturan Mehmet Sadık Bozderi, güvenlik güçlerinin açtığı ateşle hayatını kaybeder. Açılan soruşturma geçtiğimiz günlerde neticelendi ve mahkeme kararını verdi: Hukuka uygundur!
Halbuki Bozderi’nin 20 ve 21 Şubat 2016 tarihlerinde, kalp hastası olduğu ve evine ambulans gelmesini beklediği yönünde bilgiler basına yansımıştı. Bozderi 23 Şubat’ta yaşamını yitiriyor. Ambulans yerine mermi ve roket geliyor evine. O lanet günlerde zaten neler neler basına yansımıştı da bu gibi ihlalleri göremedik bile. Mahkeme birkaç yıl sonra suç ve suçlu bulamayınca bu cinayeti de hukuka giydirdi.
Metamorfoz yani başkalaşım en çok yasalarla haşır neşir burada. Devletin bekası için tüm kararların değişebilme hakkı vardır. Suç ve ceza özellikle bazı yerlerin bazı sokaklarında ahenkli değildir, deneysel takılırlar. Ceza alması gereken ödüllendirilir, suçları ortaya çıkaranlar cezalandırılır. İstediğiniz kadar yasa ezberleyin, hukuk da bilin. Öldürülseniz değişiyor aniden. Suç yok, suçlu püf! Yasalar ve yasaklar suçluları aklamak için değişir. Yerli ve milli metamorfoz!
26 yıl içinde 4 defa gömülebilirsiniz mesela. Bu kadar yıl yaşamamışsınız belki. Olsun. Hayat kısa olsa da ölmek ve normal bir ölü gibi gömülmek on yıllar alabilir. Devlet bu, çıkarına uyarsa bin yıl önce ölen kutsal bir şahsiyetini de gezdirir. Eşme ruhu, gezdirelim yahu!
Film yapsan abartı sanılıp izlenmez dedirtecek bir olay. Geçtiğimiz günlerde bir anne, 1993 yılında kaybettiği 18 yaşındaki evladını dördüncü defa defnetti. Oğlu öleli 26 yıl olmuş ama anne yine ve yeniden defnediyor. Çürümenin Kitabı Emil Michel Cioran’ın sağlam bir eseridir ama burada bir kitap isminden daha fazladır. O kitap her gün hukuk adına yazılıyor. Aslında ortada bir gerçek var:
Bir ölü bedeni Bitlis’in Garzan Mezarlığı’ndan çıkarıp İstanbul’daki bir kimsesizler mezarlığına gömmek bir kimliksizleştirme politikasıdır. Kimsesizleştirmek temel amaç. Bu kötülüğü kovalayan bir anne de kemiklerin peşini bırakmıyor. Kimse ölüsünü çaldırmaz! Çaldırmayıp dördüncü defa cenazesini alıp yeniden gömen anne şöyle diyor: “Bizim çocuklarımız kimsesiz değil.”
Açık faşizmden utanç beklemek enayilik (!) demeyeceğim ama ona benzer bir kelimeyi siz bulun. Açık faşizm koşullarında hukuk sıra dışı bir vicdanbozumudur.
Ölenler oldu, büyüyenler, direnenler, doğanlar, tutuklananlar, aşık olanlar, ayrılanlar, bu sene olmadı diye isteklerini yeni yıla havale edenler… liste o kadar uzar ki yanı başımızdaki nesneden unutamadığımız hatıraya kadar gider. Gidiyor 2019. 2020 yeni ev, ona emanetiz. Yeni yıl umutlu değil mutlu bir ev olsun.
*Yeni yıl hediyesi niyetine bir kitap tavsiyesi: Colson Whitehead / Nickel Çocukları. Çeviren: Begüm Kovulmaz, Siren Yayınları.