Bir savaşın, bir bombardımanın ardında kalan ayak izleri bir fotoğraf karesi dolaşıyor gözlerimizin kıyısında. Kimimizin gözlerinin ve yüreğinin orta yerinde. Bana bir savaşın anatomisini göster deseler, savaşın ne menem bir şey olduğuna dair bir imge yarat deseler, böylesi bir temsiliyeti yaratacak bir tahayyülüm olmazdı. Açlık, yokluk, sefalet pençesindeki bir halkın çalınmış bugününün, umutsuz bırakılmış yarınının bir başka halkın canını, ekmeğini elinden alışının nedenine dönüşüşünü tahkiye eden bir savaş sembolü bu fotoğraf. Bir adam elindeki kürekle yerdeki buğdayları bir araya getirmeye çalışıyor. Yüzünde ağır bir keder var. Hemen onun yanında yere çökmüş olan kadın yerdeki buğdayları avuçlayıp yukarı kaldırmış. Yüzündeki ağır kederin yanı sıra derin bir şaşkınlık ve öfke de var yüzünde. Bombalanmış bir buğday silosundan yere saçılmış buğdaylar bunlar. Çok uzak bir coğrafyadaki insanların çalınmış buğdaylarının, çalınmış ekmeklerinin tahvil edildiği bombalar başka bir coğrafyadaki insanların ekmeğinin içine atılmış. Ekmekleri çalınarak bombaya dönüştürülmüş insanların, ekmeğine bomba atılmış bu insanların yüzüne sıçrayan acı ve keder şarapnellerinden haberi var mıdır? Vardır elbet diyeceğiz. Bu çağda bilmemenin suç ortaklığından kurtulmanın mazereti olması mümkün müdür?
Aslında “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”. Dün bilmeleri engellenerek savaş ticaretine rızaları alınan kitleler; bugün bildikleri manipüle edilerek, duyguları köreltilerek, empati kapasiteleri tahrip edilerek, başkalarının acılarına duyarsız hale getirilerek, savaş, yıkım, ölüm ve acı bir bilgisayar oyununa dönüştürülerek rızaları alınmakta ve bu rıza, savaşın en yıkıcı mühimmatına dönüştürülmektedir. Doğu’da olanların Batı’da televizyon ekranlarından ağzından salyalar akan savaş yorumcularının ırkçılık ve faşizm yüklü yorumları eşliğinde bir film gibi izlenmesi, coğrafyanın nasıl da derinden yarıklarla bölündüğünü, bu yarıkların yüreklerde nasıl yaralar açtığını, bu yaraların nasıl kanadığını gösteriyor. “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”, Erich Maria Remarque’ın savaşın dehşetini ve anlamsızlığını ele alan romanı. İkinci Dünya Savaşı milyonlarca insanı canından, yerinden, yurdundan, sevdiklerinden, yarınından etti. Böyle bir romanının bu coğrafyada da yazılması bir kader olmaktan çıkarılmak zorunda.
Şimdi bu savaşın kazananı, kaybedeni kim? Buğday silolarına, ekmeklerine bomba düşen insanların kaybettikleri mutlak. Fotoğraftaki kadının topladığı bombalanmış buğday silosundan yerlere dökülmüş buğdaylara kaç kişinin kanı bulaştı kim bilir. O kanlı buğdayı aç kalan çocuklarına yedirecek. Sevdiklerinin kanıyla karnını doyuracak. Bu kadın sonsuza dek kaybetti hayatı. Peki ekran başında evlerinin içine barut kokusu düşmeden, kulaklarına bir uzvu kopan bir insanın çığlığı düşmeden bombardıman izleyen insanlar kaybetmediler mi? O binlerce bombanın parası onların aşından ekmeğinden çalınmadı mı? Bu kış sobasını yakamamasının, evini ısıtamamasının müsebbibi bu bombalar değil mi? Sadece aşını ve ekmeğini mi kaybediyor ekran başından savaş izleyenler? Ekran başından futbol maçı yorumlar gibi savaş, bomba, taarruz, yıkım yorumlayan savaş tacirleri sadece ceplerindekini mi çalıyor onlardan? Savaş kadar bir toplumu çürüten, ahlaki ve vicdani erozyona uğratan başka bir şey daha var mıdır? Bunca sömürünün, bunca yağma ve talanın, bunca hırsızlığın, bunca yoksulluğun ve açlığın olduğu bir ortamda buna sebep olanların hala alkışlanıyor olması, baş tacı ediliyor olması bu savaşın yarattığı ahlaki çürüme değil midir?
Vicdani bir sorumluluk gereği defaaten hatırlatmakta fayda var. Bomba öldürür. İnsanların sevdiklerinin bedenini paramparça eder. Evini başına yıkar bir insanın. İnsanları aç, çıplak bırakır. Sevdiklerini kaybetmiş, evi yıkılmış, geleceği ve umudu karartılmış yüreği acı ve kederle dolu binlerce insan bırakır geride patlayan her bomba. Her patlayan bombanın yol açtığı sonuç aynıdır. Bu bomba ister İstanbul’da patlasın, ister Kobani’de. Bombaların üzerine bir bomba patlamasında sizden koparılmış sevdiklerinizin adının yazılmasına izin vermeyin. Hiçbir yerde hiçbir bombanın patlamasına alkış tutmayın. Yok barıştan başka çıkışımız, yok barıştan başka umudumuz.