Federe Kürdistan’ı yakından takip eden gazeteci Kamal Chomani ile Kürdistan’dan göçü, hanedanlık düzenini, öğrenci protestolarını konuştuk
Ahmet Güneş
Geçtiğimiz günlerde Polonya-Belarus sınırından görüntüler gündeme düştü. Ülkelerinden göç eden ya da etmek zorunda kalan insanların ölüm haberi geldi. Soğuğa ve açlığa dayanamayan çocuklar öldü. Mültecilerin çoğunun Federe Kürdistan Bölgesi’nden geldiği bildirildi. Bu bilgi gözleri tekrardan Federe Kürdistan Bölgesi’ne ve oradaki sosyo-politik ve ekonomik düzene çevirdi. TSK’nin bu bölgede yürüttüğü operasyon ve bombardıman nedeniyle yerlerinden göç etmek zorunda kalan, atılan bombalarla hayatını kaybeden insanlar oldu. Türkiye’nin bu bölgede kimyasal silah kullandığı iddiası ve buna karşı yüzlerce akademisyen, yazar ve aydının dünya kamuoyuna çağrıları gündeme geldi. Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nde kurduğu üsleri ‘işgal’ olarak tanımlayan halk yer yer protestolarda bulundu. Öte yandan protestolar ve halkın talepleri KDP’ye bağlı güçler tarafından şiddetle bastırıldı.
On yıllarca Saddam rejimine karşı savaşan insanlar bugün ise Federe Kürdistan’da kurulan rejim yüzünden ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Polonya-Belarus sınırında sıkışan mülteciler, gazetecilere yaptıkları açıklamada ülkelerine dönmek istemediklerini, ekonomik ve siyasi nedenlerden dolayı göç ettiklerini belirtti. Bu konu tartışılırken bu kez de bölgede öğrenci protestoları başladı. Federe Kürdistan Bölgesi’ni saran protestolara müdahale, tepkileri daha da arttırdı. Biz de bölgeyi yakından takip eden gazeteci Kamal Chomani ile konuştuk. Chomani ile görüştüğümüzde, kendisi bu olanlar yüzünden öfkeli olduğunu belirtti. Barzani ailesi ve Türkiye ile ilişkileri, Kürtlerin gündeminden düşmeyen ‘brakuji’ (kardeş kavgası), sınırdaki mülteciler ve son günlerde yaşanan protestoları konuştuk.
Polonya-Belarus sınırında Kürt mültecilerin ölüm haberleri gündem oldu. Bu konuda çeşitli iddialar ortaya atıldı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Polonya ve Belarus sınırında, Avrupa’ya sığınmak isteyen mülteciler için durum oldukça zor ve kötü. Sınırı geçmek isteyen yüzlerce kişi mahsur kalmış durumda. Geneli Almanya olmak üzere, mülteciler Fransa ve Birleşik Krallık’a ulaşmayı amaçlıyorlar. Bu insanların arasında çok fazla yaşlı ve çocuk var. Soğuk hava nedeniyle hayatını kaybeden çocuklar var, bu gelişmeler rapor edildi ve sınıra sıkışan insanlar hem kendilerini hem de çocuklarını sert kış koşullarından korumak için yeterli malzemelere sahip değiller. Ve düşünün, insanlar istedikleri bölgelere ulaşana kadar bu duruma nasıl katlanacaklar?
Dünya kamuoyu bu konuda neden sessiz sizce?
Büyük devletler hiçbir zaman mülteci krizi için gerçek, çözümcü politikalara sahip olmamışlardır. Tekrar ve tekrar Avrupa ülkelerinin bu krize cevapsız, çözümsüz kaldığını, bunu çözemediğini görüyoruz. Çoğunluğu Irak Kürdistan’ından olan bu insanlar için genel anlamıyla bir sessizlik söz konusu iken, ABD, İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri sınırda mahsur kalan bu insanların geldiği yerdeki yöneticilere ve peşmergeye yüzlerce milyon dolar para veriyor. Fakat bu desteklere rağmen hâlâ insanlar kaçmaya devam ediyor ve bu destek işe yaramıyor.
Mültecilerin çoğu Irak Kürdistanı’ndan. Sizce Kürtler neden kendi ülkelerinden kaçıyor?
Irak Kürdistanı’nda yaşayan insanlar tüm enerjilerini 90’lı yıllardaki zalim saldırılara, kimyasal silahlara ve soykırıma karşı kullandılar, isyan ettiler, direndiler. Vatanlarını özgürleştirmek için her şeylerini ortaya koydular. Sürdürülen mücadelenin ardından insanlar sığındıkları dağlardan şehirlere dönmeye başladılar ve bu esnada Barzani ailesinin yönetimindeki KDP gücünü pekiştirdi. Son 30 yıldır Irak Kürdistan’ındaki insanlar sadece Irak merkezi hükümetinin ötekileştiren baskıcı politikalarından dolayı acılar çekmiyorlar. Barzani ve Talabani aileleri yıllardır gücü ellerinde bulunduruyorlar ve insanlar Kürtlerin yönettiği ülkelerinden de kaçıyorlar. Kürdistan’da devasa bir işsizlik söz konusu.
Kürdistan hükümet yetkilisi PKK yüzünden insanların göç ettiğini iddia etti. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
İnsanların PKK’den kaçtığı iddiası oldukça aptalca. Kaçan Kürtler Süleymaniye ve Hewlêr’den gidiyorlar. PKK’nin bulunduğu ve savaştığı sınır bölgelerinden değil. Bazı partiler bu iddiayı dillendiriyorlar evet ama Irak Kürdistanı’nı terk eden mülteciler bu sınır savaşından etkilenmiyorlar. Fakat şunu söyleyebiliriz: Türkiye’nin savaş uçaklarıyla vurduğu sivil bölgelerden insanlar yaşadıkları yerleri terk ettiler. Çünkü insanların daha iyi bir yaşam için başka tercih ya da seçenekleri bulunmuyor.
Barzani ailesini bir makalenizde ‘hanedan’ olarak ifade etmiştiniz. Neden öyle söylediniz?
Evet, Barzani ailesi bir haneden ve Kürdistan Bölgesi’nde patrimonyal (babadan oğula, sülale yönetimi) bir düzen kurmuş durumdalar. Bu patrimonyal yapı tüm pazarı, doğal kaynakları elinde bulunduruyor. Halka dair görevlerini yerine getirmek yerine, bulundukları konumu kendi çıkarları için kullanıyorlar. Üst kademelere bakalım. Değişimler sürekli kendi aralarında gerçekleşiyor. Bu bir hanedanlık düzeni değil midir? Durumun ticaret ayağına bakalım. Barzani ailesinin tüm üyeleri zenginler. Direniş bittikten sonra Barzani ailesinin üyeleri diğer Kürtlerle aynı koşullarda yaşıyorlardı. Ama şimdi onlar zenginleşirken, milyonlara sahip olurken, Kürdistan halkı yoksulluk içinde. Büyük şirketlerin neredeyse tamamı Barzani ailesine ait.
Barzanilerin petrol geliri hakkında neredeyse şeffaf bir açıklama yok. Bu gelirlerden yurttaşlar faydalanamıyor. Öte yandan Barzani ailesi Türkiye ile ekonomik ilişkiler içinde.
Kürdistan’a gelen petrol gelirleri hakkında net bir bilgi yok, evet. Barzani yönetimi ile Türkiye arasında 50 yıllık bir enerji anlaşması var. Türkiye hükümetiyle yapılan bu anlaşma AKP için oldukça kârlı. Petrol, AKP ve Barzani ailesini zengin ederken; Kürdistan halkı için bir lanet.
Irak Kürdistan’ında günlük 500 bin varil petrol ihraç ediliyor. Fakat bu petrol gelirlerine ne olduğuna dair herhangi bir açıklama yok. Ve insanlar hakları olan bu petrol gelirini istediklerinde yargılanıyorlar, susturuluyorlar, tutuklanıyorlar hatta öldürülüyorlar. Maalesef Kürdistan yönetiminde durum bu. Aynı zamanda peşmergelerin ve memurların maaşları da ödenmiyor.
Dünyamızda otoriter olan ve halkların özgür olmadığı ülkeler bulunuyor. Örneğin Çin’de demokratik olmayan bir hükümet bulunuyor fakat bu ülke için kamusal hizmetler konusunda dünyanın en iyilerinden biri diyebiliriz. Kürdistan hükümetine gelecek olursak, yöneticiler insanlara ne iyi yaşam koşulları ne de refah sağlayabiliyorlar. Aksine hükümet sürekli bizden alıyor. Kürdistan’da yönetim kurulduktan, Saddam Hüseyin rejimi bittikten sonra bile insanlar çok sınırlı özgürlüğe erişebildiler. Kürdistan bölgesine bakalım. İki parti bulunuyor. Bu partiler Kürdistan’ı, kaynakları, pazarı ve peşmergeyi kendi aralarında bölüyorlar. Birleşik bir savunma gücüne sahip değiliz. Bu iki parti kendi silahlı birliklerine sahipler. Ve bu iki parti biri İran diğeri Türkiye olmak üzere iki ülkeyle sıkı ilişki içerisindeler. Kürdistan Bölgesi’nde güvenlikten söz edemeyiz. Ayrıca bölgede çok ciddi ekonomik sorunlar bulunuyor. Hükümet kamu çalışanlarının maaşını bile ödeyemiyor. Bu noktada 2014 yılından beri ciddi sorunlar bulunuyor. İşin, güvenliğin ve özgürlüğün olmadığı yerde insanlar ne yapmalı?
Türkiye birçok yere askeri üs kurdu ve insanlar göç etmek zorunda kaldı. Yerleşim yerlerinde kimyasal kullanımı iddiası var. Hükümet ise karşı çıkmadı ve PKK’nin varlığını öne sürdü. Sizce neden hükümet karşı çıkmıyor ya da sessiz?
Türkiye’nin bölgede onlarca askeri üssü bulunuyor. Kürdistan’daki bu askeri üsler, parlamento, tüm siyasi partiler ve bölge halkı tarafından kabul edilmiyor. Herkesin, Türkiye’nin Kürdistan’daki varlığına karşı olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca merkezi Irak hükümeti ve Bağdat parlamentosu da Türkiye’nin asker üslerine karşılar. Fakat Barzani ailesi Türkiye’yi bölgeye davet eden güç konumundalar çünkü hanedanlık düzenlerini devam ettirmek istiyorlar.
Geçmişte sızdırılan Wikileaks belgelerinde Barzani’nin Türk yetkililere, ‘Babam size güvenmemi söylemişti. Dost olmak zorundayız çünkü ortak düşmanlarımız var’ dediğini biliyoruz. Kürtlere karşı birçok suç işlenmesine rağmen, Barzani için Türkiye’yle ortak düşman PKK. Barzaniler tarafından yönetilen Irak Kürdistanı bu nedenle Türkiye’ye karşı sessiz kalıyor. Kürdistan Bölgesi iki ailenin çıkarları doğrultusunda şekillendirildiği için, Türkiye’nin saldırılarına karşı sessiz kalınıyor. Kürtler üzerindeki baskı kendi topraklarında da devam ederken, bunun büyük trajedi olduğunu söyleyebilirim.
Mesud Barzani ‘Brakujiyi haram kıldım’ dedi ama yer yer ölümler oldu ve halen gerginlik devam ediyor. Mesud Barzani’nin sözü mü dinlenmiyor yoksa beyanı sadece politik miydi?
Mesud Barzani çok fazla şey söyledi, çok fazla söz verdi. Söylediklerine güvenmemeliyiz. Fakat yaşanan saldırılara rağmen PKK’nin sakin tavrı Kürdistan’da bir kardeş kavgasının önüne geçti.
Kürdistan’da bu kadar askeri üsse ve saldırıya izin vermek de bir bakıma ‘brakuji’ demek. Sınırlara yerleştirilen peşmergeler ve bazı yetkililer PKK’yle savaşan asker ve istihbarat görevlilerine yardım ediyorlar. Mesud Barzani bir şeyler söyleyebilir ama yaptıkları bunun tam tersi. Genel olarak üzülerek söyleyebiliriz ki, Kürdistan Bölgesi’nde çoğu parti halka yalanlar söylüyor.
Kürdistan yönetimine çokça karşı çıkanlar ve protesto edenler oldu ama her defasında bastırıldı. Bir zamanlar özgürlük için mücadele edenler kendi yönetimleri tarafından gözaltına alınıp tutuklanıyor. Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?
İnsanlar hakları olan sokağa çıkma yöntemini kullanmak istediklerinde gözaltına alınıyorlar, tutuklanıyorlar. Neden? Sadece özgürlük ve daha iyi koşullar istedikleri için. Bunlar neden insanların Kürdistan’dan kaçtığı sorusunun cevabı. İnsanlar kaçıyorlar çünkü iki aile Kürdistan’daki kaynakların tümüne el koymuş durumda.
İnsanlar sokaklara çıkıp hükümeti, siyasi yapıyı protesto ettiler fakat sadece Kürdistan’da değil başka birçok yerde, onları baskılayan sistemi değiştiremediler. Bunlara birçok örnek verebiliriz. Arap Baharı ya da Türkiye’de darbe girişimi ve çözüm sürecinin bitirilmesinin ardından, hükümetler güçlerini pekiştirerek, daha da baskıcı hale geldiler. Tüm protestolara ve tepkilere rağmen Türk hükümeti insanları dinlemedi ve gücünü arttırmak için çabaladı. Irak Kürdistanı’nda da durum tam olarak böyle. Hükümet halkı dinlemiyor ve protesto eden insanlar üzerinde baskı kuruyor.
Öğrencilerin eylemleri
Son günlerde öğrenci protestoları yaşandı ve gözaltılar oldu. Öğrenciler neden sokağa çıkıp eylem yapıyor? Bu eylemlerin kaynağı nedir sizce?
Kürdistan’da öğrenciler Süleymaniye başta olmak üzere Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB-PUK) güçlü olduğu bölgelerde protesto eylemlerine devam ediyorlar. Tabii Erbil’de de protestolar var. Öğrencilere aylık ödenen yaklaşık 35 dolar değerindeki bursun kesilmesi devlet üniversitelerinde öğrencilerin tepkisini çekti.
Kürdistan’da KDP ve KYB’nin devlet üniversitelerinin önemini azalttığı ve ötekileştirdiği biliniyor ve öğrenciler zaten bu duruma tepkiliydi. Ayrıca bu partiler paralel olarak özel üniversiteleri de fonluyorlar. Hükümet tarafından dışlanan bu öğrenciler kendilerine ödenen bursların geri getirilerek, ödeneğin arttırılmasını istiyorlar. Hükümete ve meclise barışçıl taleplerini ileten öğrenciler herhangi bir cevap alamadıktan sonra protesto eylemlerine başladılar. Kürdistan’da her zaman olduğu gibi politik elitler, yani gücü elinde bulunduran aileler, insanlardan ve haklı taleplerinden korktukları için şiddete ve yasaklara başvurdular. Şu ana kadar çok sayıda gözaltı, yaralama ve kaçırma haberi geliyor. Ayrıca KYB içerisinde ayrılıkların ve çatışmaların olduğunu biliyoruz. Talabani’nin iki oğluna bağlı olan güçler bir peşmerge komutanını öldürdü. Öldürülen komutan Lahor’dandı. Ve iç çatışmaların genişleyip genişlemeyeceğini göreceğiz. Sonuç olarak ciddi ekonomik sorunlarla boğuşan ve dışlandıklarını düşünen yoksul öğrenciler eğitim masraflarını karşılayamıyorlar. Bu yoksul ailelerin çocukları kendilerini duymayan hükümete karşı protesto haklarını kullanıyorlar.
Soruları ve yanıtları İngilizceden çeviren: Mehmet İnanç