Cezaevinden tahliye olan yazar Hamit Dilbahar, dışarısı gibi cezaevlerinde de baskının çok arttığını belirterek, ‘İnsanlığın özgürlük mücadelesini kimse boğamaz’ dedi
Van’da yürütülen KCK operasyonları kapsamında 13 Şubat 2010’da tutuklanan ve “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla 16 yıl hapis cezası verilen Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Parti Meclisi (PM) Üyesi ve yazar Hamit Duman (Dilbahar), 10 yıl 3 ay süren tutukluluk ardından tahliye edildi. Tahliye olan Dilbahar, KCK operasyonları değerlendirerek, cezaevinde geçirdiği yıllarını Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.
Kürt halkının demokrasi mücadelesi yükseldikçe dönem dönem bir kumpas ve komployla karşı karşıya kalındığını söyleyen Dilbahar, bunlardan birinin de 2009 yılında KCK adı altında yapılan operasyonlar olduğunu belirtti. Bu operasyonlar sonucu binlerce kişinin tutuklandığını hatırlatan Dilbahar, “Ben de bu operasyon kapsamında tutuklandım. Bu operasyon ve komploların tek amacı Kürt halkının iradesini kırmaktı ancak bu operasyonlar Kürt halkının direnişini kıramadı. Kürt halkı, yaşamın her alanında bu komplolara karşı mücadele etti. Cezaevlerinden sokaklara kadar halk bu saldırıları boşa çıkardı. Bugün de Kürt halkı tüm saldırılara rağmen özgürlük mücadelesini her alanda yürütüyor. Yol ve yöntemler değişse de yaşam var olduğu sürece mücadele de olacaktır. Baskı politikalarından dolayı bu mücadele çok yansımayabilir ama bu mücadele her alanda yürüyor. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hükümet ‘KCK, Balyoz ve Ergenekon operasyonlarını FETÖ yapılanması yürüttü’ gibi bir açıklama yaptı. Ama bugün görüyoruz ki bu kararları onlar daha çok sahipleniyor ve aynı uygulamalara devam ediyorlar. Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın tutuklanması da işte bu aklın ürünüdür” dedi.
Cezaevlerindeki baskı da arttı
Sokakta baskının artmasıyla cezaevinde de paralel olarak artış yaşandığını dile getiren Dilbahar, “Her dönem cezaevleri, saldırıların en büyük hedefi haline getiriliyor. Saldırıların şekli ne olursa olsun, cezaevlerindeki baskı, insan hakları ihlalleri ve tecrit ağırlaşarak devam ediyor. Özellikle koronavirüs salgını nedeniyle birçok hak, ayaklar altına alındı. Görüyoruz ki iktidar bu virüsü kendisi için bir fırsata çevirerek, cezaevlerinde insan hakları ihlallerini ağırlaştırdı. Bu durum merkezi politikadan bağımsız değildir. Cezaevlerinde sohbet, spor, kurs ve diğer aktiviteler tümden yasaklandı. Virüs bahane edilerek, cezaevlerindeki insanların bir araya gelmesi engellendi. Özellikle yine Kürtçe yayınlar konusunda çok büyük sıkıntılar yaşanıyor. Kürtçe yayınları ‘çevirmenimiz yok’ bahanesiyle vermiyorlar. Neredeyse bu yolla Kürtçe kitap, dergi ve gazeteler yasaklı hale getirildi. Cezaevlerine tek bir muhalif gazete alınmıyor. Yine binlerce hasta tutsak cezaevlerinde tutulmaya devam ediliyor. Buna karşı tutsaklar elbette direnmeye devam ediyorlar. Açlık ve ölüm orucu eylemlerinde de gördük ki şartlar ne olursa olsun, tutsaklar farklı yol ve yöntemlerle direnmeye devam ediyor. Bu baskı politikalarıyla asla sonuç alamayacaklar” diye konuştu.
‘Kürt diline ağırlık verdim’
Cezaevinde kaldığı yaklaşık 11 yıllık süreçte, özellikle Kürtçe konusunda çalışmalar yaptığını söyleyen Dilbahar, “Ben de her Kürt gibi elimden geldiğince direndim. Cezaevlerindeki en önemli çalışmalardan biri de sanat, kültür ve edebiyat alanlarıdır. Bu süre içerisinde özellikle Kürt dili konusunda çalışmalara ağırlık verdim. Hazırladığım birçok çalışmayı dışarıda gözden geçirerek, onları halkımızın hizmetine sunacağım. Önümüzdeki yıllarda Kürt dili konusunda hazırladığım çalışmaları tamamlayarak, okyanus olan Kürt dili içerisinde bir damla olmak istiyorum. Ben cezaevinden çıktım ama isteğim orada bıraktığımız tüm arkadaşlarımızın serbest bırakılmasıdır” ifadelerini kullandı.
‘Mücadele başarıya ulaşacaktır’
Kürt halkı ve diğer halkların özgür olmadığı sürece kimsenin de özgür olamayacağını ifade eden Dilbahar, şunları söyledi: “Özgürlük mücadeleye bağlıdır. Biz dışarıdayken nasıl demokrasi mücadelesi yürüttüysek, cezaevinde nasıl direndiysek, ömrümüzün sonuna kadar bu mücadeleyi her alanda devam ettireceğiz. İnsanlığın özgürlük mücadelesini kimse boğamaz. İnsanları öldürebilirler ama o özgürlük ve mücadeleleri asla öldürülemez. Bunun için bedel gerekiyorsa, tüm dünya halklarından daha fazla bedel ödeyen Kürt halkı bu bedeli de ödemeye hazırdır. Bu kan, gözyaşı ve savaşın artık durması gerekiyor. Bunun yolu da her gün Kürt halkının siyasi temsilcileri tarafından dile getiriliyor. Kürt halkı bu demokrasi mücadelesinde mutlaka başarıya ulaşacaktır.”
VAN