Kamplaştırma Türkiye’de siyasetin milli yakıtı sanki. Ayırımcılık ve ötekileştirme seçim propagandalarında da hız kesmeden devam ediyor. Ya bendensin ya düşmansın diyor iktidar. Dahası aynı bakış açısı toplumu da zehirlemiş durumda. Toplumun önemli bir kesimi olan biteni irdelemekten ve sorgulamaktan yoksun.
Bilimsel verilere göre, birey olamamış, kendisini koşul olmaksızın bir otoriteye, bir güce bağlı kılmış kişilerde ben’lik gelişkin olmadığından bu eksik yönünü belli bir güce bağlı kılarak giderme yolunu seçerler. Böyle bir konumda olan kişiler iktidarlar için her tür kullanıma açık bir materyal gibidir.
Yıllar öncesinde, insanların bu zayıf yönlerini iktidarların nasıl kullanacaklarına dair saptamalarda bulunarak, otoriter yöneticilere önerilerde bulunan Niccolo Machiavelli’nin önerileri günümüzde de despotik yöneticilere esin kaynağı olabiliyor. Adıyla özdeşleşmiş ve ‘makyavelizm’ diye ifade bulan bu yapı; amaca ulaşmak için her türden ahlak ilkesini hiçe sayan; her tür eylem ve hareket tarzını meşru gören politik bir yapıdır.
Makyavel, ‘Prens’ adlı eserinde hükümranlara, despotlara öğütlerde bulunur: “Bir ülkeyi ele geçiren kişi, hem sevilen hem korkulan bir insan olmalıdır. Kendine zararı dokunuyorsa verdiği sözü tutmaz. Söz vermesini gerektiren şartlar değişmişse, yine sözünde durmasına gerek yoktur… Hükümdar rolünü iyi oynamalı, gerçek amaçları konusunda açık vermemelidir. İnsanlar o kadar alışkındırlar ki, aldatmak isteyen biri mutlaka aldanacak birini bulur…”
Günümüz Türkiye’sini iktidarı ne kadar da çağrıştırıyor bu sözler. Her şey bize sunulandan ibaret değil. Bize sunulanların çoğu da doğru ve gerçek değil. Sistem medya aracılığıyla her tür bilgi kirliliğini evlerimize, odalarımıza kadar yayıyor. Araştırmalar; hayatımızı etkileyen siyasal kararlarımızın sanki özgür iradelerimizle verilmiş gibi görünse de belli şartlanmalar ve ezberlerimiz sonucunda oluştuğunu ortaya koyuyor.
İktidarlar da gücünü bundan alıyor. Bunu gerçekleştirmek için de her türden algı mühendislikleri ve propagandalar sahnelemekten geri durmuyor, algı yönetimiyle halkın henüz zihninde netleşmemiş ve bir davranış biçimine dönüşmemiş düşüncelerini yönetmeyi iyi biliyor.
Hep aynı hamaset. Aynı ezberler, aynı volüm ve perdeden seslendiriliyor. Oysa hayat aynıyı tekrarlamaz. Ona ayak uydurabilmek için her dem bir değişim ve gelişim gerekir. Eski metot ve yöntemler yeterli olmaz çoğu kez. Şairin dediği gibi yeni şeylere ihtiyaç duyar:
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”
***
Not: Yarın bayram… Bayram kelimesinin tüm kaynaklardaki ortak anlamı “sevinç, neşe, eğlence”dir. Dargınların barıştığı, barışın, dostluğun, dayanışmanın ve paylaşmanın adıdır bayram. Yeryüzünde savaşın ve sömürünün olmadığı, herkesin kendini özgürce ifade ettiği, adalet şemsiyesinde, barış içinde bir arada kutlanacak bayramlar dileğiyle… Bayramınız bayram ola.