Parlamentoda, bu hafta çevre kanununda yapılacak değişiklikler hızla çevre komisyonundan geçirildi, ilgili maddeler iç işleri komisyonuna gitti. HDP yasa değişikliğine şerh koydu.
Siyasi iktidar bir yandan yaşam alanlarının üzerinde yapılacak olanları, hiç gitmeyecekmiş algısını da yaratarak yasalarla oynayıp kapitalist sistemi yapılandırmaya devam ediyor. Halklara yeni iktidar modeli olarak kendini sunan 6’lı Masa aktörleri de iktidara geldiklerinde neler yapacaklarını tutum belgesi ile açıkladı. Fotoğrafa uzaktan baktığınızda iki tarafın da aktörleri hızla birbirinin yerine geçiveriyor, siyaseti ikili kutup haline sokmaya zorlayan egemenler hamlelerini birbirine eklemleyerek ortaklaşa sürdürmekte. Yapacaklarını, siyaset hamlelerini birbirini tamamlayarak sıralayan 6’lı Masa aktörlerinin tutum belgesinden açığa çıkan ortak görüşleri halkların sorunlarını taleplerini gören olumlu bir programı içermiyor, tutumlarını iktidar olduklarında sermaye için verecekleri güvenceler olarak sürdüreceklerini belirtiyor ve sermaye sınıfına, uluslararası kapitalist ülkelere doğru mesajları saçılıyor. AKP-MHP ittifakı da 6’lı Masa da sermaye sınıfı ile sürdürecekleri işbirliğinin ipuçlarını açıklıyor, yapacaklarını da parlamentoda ayrı ayrı maddeler olarak geçirdikleri yasa değişiklikleri ile meşrulaştırmaya devam ediyorlar.
Hatırlarsanız 2011 genel seçimleri öncesinde de AKP son günlerde iki KHK (644 ve 648 sayılı düzenleme) ile Çevre ve Orman Bakanlığını ayırmış, kentleri yakıp yıkan doğal alanları sermayeye açan kurulumu belirlemiş, devlet işlerliğini de yapılandırmışlardı.
Ve Sur, Cizre, İstanbul, Ankara, İzmir vd.leri kentsel dönüşüm talanıyla “yasal” olarak yerle bir edildi, kimliğinden, içinde yaşayan halklardan koparıldı, doğal alanlar yapılaşmaya hızla açıldı, tarım alanları, sular, ormanlar, dağlar devletin yetkisi ve şirketleşen devletin üstün yararı gereği enerji, maden, inşaat şirketlerinin kullanımına sokuldu. Yaşam alanlarını koruyan halkların üzerinde savaş araçları, savaş taktikleri ve uygulamaları ile gidildi. Halklar yerlerinden zorla edildi. 2020’li yıllarda ekokırım suçunun işlenmesini kolaylaştıran devlet içi yapılanmaların, ekoloji suçlarının “yasal” kılıfa sokularak meşrulaştırılması gelenek haline geldi.
Bizler, demokrasi vaatleri ile ortaya çıkan 6’lı Masa’nın söylediklerinde aynı egemen, ırkçı, cinsiyetçi, kapitalist politikaları duymaya devam ediyoruz. Şirket formuna getirdikleri, halklara zulmü esirgemeyen devlette devamlılık esasmış, dönerlerse namertmiş… 6’lı Masa gerçekten iktidarın 20 yılı aşkın süredir bu coğrafyada sürdürdüğü zulmü ortadan kaldırmaya aday olsaydı; açıkladığı ortak tutum belgesinde halkın sorunlarını nasıl çözeceğini, barışı yeniden kuracağını, halkların eşit yaşamını garanti altına alırdı. Ekoloji hareketlerinin yerelde verdiği mücadeleleri kavramış içselleştirmiş ve siyasetin çözümünde mücadeleden açığa çıkanları sahiplenerek tutumlarını belirlemiş olurdu.
İktidar da 6’lı Masa da halkların, kadınların, LGBTİQ’ların, işçilerin alanlarda, sokaklarda, tarlalarda, şantiyelerde söylediklerini duymak yerine sermaye sınıfı ile yapacağı pazarlığı son gün yasa değişiklikleri ile ortaklaşa yürürlüğe sokmaya çalışarak sürdürüyor.
21 Ocak’ta ekoloji hareketleri konferansında 70’i aşkın politik ekoloji mücadelesinin öncülüğünü yapan örgütlerin birlikte açıkladığı tutum belgesi bu topraklarda yaşayan halkların, ekolojinin, kadınların, işçilerin, emekçilerin, özgürlüğünden yaşamından koparılanların sesi sözüydü. Ekoloji hareketleri kendileri adına karar veren erkek egemen, tekçi, kapitalist, otoriter, hiyerarşik, baskıcı, faşist siyaset yapısını kabul etmediklerini, hukuki dayanaklardan yoksun mevcut anayasayı müzakere etmeyeceklerini ve bu tahakküm sistemini değiştirilmesinin zorunlu olduğunu belirten kararlarını çok net ifade ettiler.
Ekoloji hareketleri konferansında söz yaşamın içinden söylendi. Rojava’nın yaşamı yeniden örme deneyimleri, İkizdere’nin, Akbelen’in, Sivas’ın, Sinop’un, Akkuyu’nun siyaseti değiştirme kararlılığında buluştu. Kadınlar, işçiler, kırda kentlerde mücadele eden ekoloji örgütleri, emek ve meslek örgütlerinin açıklamasını, özne biziz, siyaseti dönüştürecek olan biziz, ödün vermeksizin sürdürdüğümüz yaşam ve özgürlük mücadelesini görmezden gelen siyasetçilerin siyasi partilerin bizim için hükmü yoktur, ekokırım suçunu her kim işlerse geri çağıracağız sözü ve kararı O gün konferansta kadınlardan emekçilerden, ekoloji mücadelelerinden yükseldi ve ortaklaştı. Siyasetin tekçi cinsiyetçi, ırkçı yapısına karşı -Jin jiyan azadî- sloganı, Rojava’nın İkizdere’nin Akbelen’in acısı aynıdır- gerçekliği rövanşın söz dökülen politikasıydı. 22 Ocak’ta yapılan, ekokırım suçtur, yasada tanınmalıdır diye yapılan buluşmada, halklar kendi yasasını çıkarıyor, ekokırım suçtur, yapanlar cezasız kalmayacak kararlılığı kampanyaya dönüştü halkların ekolojik anayasa talebine eklemlendi.
Türkiye halkları özgürlüğü, toplumsal cinsiyet eşitliğini, ekolojik yaşamı birlikte örmeyi, inşa etmeyi hedefleyerek buluşmaya devam ediyor, her buluşma bugün yaşadığımız sisteme mahkûm olmayacağımızı belirliyor. KESK, DİSK, TTB, kadın ve ekoloji örgütleri, ekoloji hareketleri konferansının tutum belgesinde açıklananları sahiplenerek sorumluluklarını açıklıyor.
Halklar, kadınlar, işçiler, ekoloji mücadeleleri ortaklaşa her alanda mücadelenin politik tutumunu, sözünü bugün ve yarın için tüm açıklığı ile duyuruyor:
Siyasetin öznesi biziz, nasıl yaşayacağımızı biz belirleriz,
Irkçı, cinsiyetçi, kapitalist sistemi değiştireceğiz,
Ekolojik anayasa/toplumsal sözleşmelerimizle ekolojik, kadın özgürlükçü, demokratik sistemi yeniden kuracağız
Bunu 8 Mart’ta, Newroz’da, 1 Mayıs’ta alanlarda duyurmaya devam edeceğiz.
14 Mayıs’ı en büyük halkın toplantısını yaparak gerçekleştireceğiz…