Kobanê, 15 Eylül 2014’te DAİŞ’in işgal saldırısından sonra Türkiye ve Kurdistan’da halk sokağa döküldü, sokağa dökülen yurttaşlara polis ve paramiliter güçlerin saldırısı sonucu 46 kişi yaşamını yitirdi
Selman Çiçek
Kuzey Doğu Suriye kentlerinden Kobanê, 15 Eylül 2014’te DAİŞ üyeleri tarafından çevresindeki köylerin işgal edilmesinden sonra 3 yönden kuşatmaya alındı. DAİŞ’in kuşatmasına karşı, kentte bulunan yediden yetmişe herkes büyük bir direnişe geçti. DAİŞ, Kobanê merkeze doğru ilerleyişini sürdürürken kentte süren direnişin büyüklüğü, dünya kamuoyunda da dikkatleri buraya çevirmişti.
DAİŞ’in bu saldırısı ve katliamlarına karşı bir yandan direniş gösterilirken, diğer yandan uluslararası topluma müdahale edilmesi noktasında çağrılar yapıldı. 21 Eylül’de HDP milletvekilleri, DAİŞ saldırılarına dikkat çekmek amacıyla Birleşmiş Milletler merkezi önünde açlık grevine başladı. Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanı Salih Müslim de 26 Eylül’de bütün uluslararası kamuoyunu, Kobanê’ye yönelik saldırılara karşı müdahaleye çağırdı.
Sınırda dayanışma ruhu
Kobanê’ye destek eylemleri başlamadan hemen önce Riha’nın (Urfa) Pirsûs (Suruç) ilçesinde birçok noktaya dayanışma için binlerce yurttaş geldi. Dört parçanın tek duyguda birleştiği bu dayanışmaya Türkiye ve dünyadan da çok sayıda yurttaş da katıldı. Sınır hattı boyunca önemli noktalarda dayanışma çadırı kuran yurttaşlar, burada yakınlarını bekleyen ve Kobanê’deki saldırılardan dolayı Riha’ya gelen Kobanêlilere destek olmaya başladı. Adeta direnişin bir parçası haline gelen dayanışma noktaları sık sık devletin saldırısına maruz kaldı. Bundan dolayı, dayanışma noktalarına polis ve jandarma, sık sık gaz bombaları ile plastik mermilerle müdahale etti.
DAİŞ ile devletin ilişkisi
DAİŞ’in bu kadar pervasızca saldırısının altında yatan gerçeklik ise 1 Ekim 2014 tarihinde kameralara yansıdı. Kobanê’ye saldıran DAİŞ’e Türkiye’nin destek verdiğine ilişkin tartışmalar sürerken, askerlerin gözü önünde sınırın Türkiye tarafından Kobanê tarafına geçen silahlı DAİŞ üyeleri görüntülendi. İMC TV’nin Pirsûs sınırında canlı yayında olduğu sırada Türkiye’yle Kobanê’yi birbirinden ayıran demir yolunun Türkiye tarafından gelen DAİŞ üyeleri karşı tarafa geçmişti. Görüntülerde Kobanê-Pirsûs sınır hattında bir grup DAİŞ’li sınır hattını belirleyen tren raylarından Kobanê’ye geçerek Zorawa tepesine doğru yönelmişti. Askerlerin ve gazetecilerin gözü önünde gerçekleşen olayın ardından, Kobanê’ye yönelen 6 DAİŞ üyesi, YPG/YPJ’li savaşçılar tarafından fark edilince geri dönmüştü.
HDP’den dayanışma çağrısı
6 Ekim 2014 tarihinde toplanan Halkın Demokrasi Partisi (HDP) MYK toplantısının ardından halka demokratik hakkını kullanarak sokağa çıkma çağrısı yapıldı. İstanbul, Ankara ve bölge illeri başta olmak üzere birçok ilde eylemler yapıldı. Bu eylemlere onbinlerce kişi katıldı. Demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin de destek verdiği eylemlerde, polis müdahalesi ve ırkçı grupların saldırısı sonucu ölümler meydana geldi.
Polis Gımgım’da genci katletti
Mûş’un Gımgım ilçesinde 7 Ekim 2014’te çıkan olaylarda ilçe adeta yangın yerine döndü. Yediden yetmişe bütün ilçe halkının Kobanê halkı ile dayanışmak amacıyla ayağa kalktığı ilçede Hakan Buksur adlı genç çıkan olaylarda polis kurşunuyla öldü. Milazgîr ve Kop’ta ise çıkan olaylarda polisin müdahalesi ile 7 kişi yaralandı.
Olayları alevlendiren açıklama
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bayramın son gününde Dilok’un Îslahiye ilçesine gelerek Suriyeli sığınmacılar ile bayramlaştı. Yaklaşık 10 bin Suriyelinin barındığı çadırkentte Suriyeli sığınmacılara hitap eden Erdoğan, Suriye sınırında yaşananları yakından takip ettiklerini ve teyakkuz halinde olduklarını söyledi. Kobanê’deki DAİŞ saldırısına da değinen Erdoğan, “Şu anda Kobanê düştü, düşüyor” açıklaması yaptı.
Erdoğan’ın bu açıklaması, Kürtler tarafından büyük bir tepkiye neden olurken Dîlok’taki konuşmasına dair NTV tarafından atılan ‘Kobani her an düşebilir’ tweeti, DAİŞ’in Twitter hesabı olan İslamicState Media tarafından RT’lendi. Erdoğan’ın bu açıklamasının ardından Kürtlerin öfkesi daha da büyürken, eylemler daha geniş bir alana yayıldı, polisin de saldırısı sertleşti.
Paramiliter güçler devrede
Mêrdin’de 8 Ekim’de askerlerin kitlenin üzerine ateş açması sonucu Abdulkerim Seyhan kaldırıldığı Midyat Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Kerboran ilçesinde ise devlet, paramiliter güçleri devreye koydu. 90’lı yıllarda devletin tetikçiliğini yapan Hizbullah’ın bugünkü uzantısı HÜDA-PAR Dargeçit İlçe Başkanı, oğlu ve yakınlarının kitlenin üzerine uzun namlulu silahlarla ateş etmesi sonucu Sinan Toprak (18) ve Bilal Gezer (29) adlı yurttaşlar yaşamını yitirdi. Elih’te ise çıkan olaylarda Emrah Demir adlı genç, aynı paramiliter gruplar tarafından öldürüldü.
Sêrt ve ilçelerinde çıkan olaylarda korucu ve Hizbullah üyelerinin saldırıları sonucu Dihê’de Yusuf Çelik, Mehdi Erdoğan ve Necmettin Çelik, kent merkezinde Davut Nas ve Kamil Taç adlı yurttaşlar uzun namlulu silahların isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdi.
Karanlıktaki Börü olayı
Eylemselliklerin en yoğun olduğu Amed’de ise, polis ve paramiliter güçlerin saldırısında resmi açıklamaya göre 10 kişi yaşamını yitirdi. Ancak kentteki ölü sayısının açıklanan sayılardan daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Amed’de çıkan olaylarda Mahsun Çoban, Mahmut Enes, Süleyman Kale, Uğur Özbey ve Baver Şeyhanoğlulları ile HÜDA-PAR üyeleri Turan Yavaş, Hüsayin Ahmet Dakak, Hasan Gökyöz, Riyat Güneş ve Yasin Börü yaşamını yitirdi. 10 Ekim’de Bağlar’da protesto eylemine dönük müdahalede polis tarafından yaralanan Murat Dağ kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.
Kobanê eylemlerinde öne çıkan Yasin Börü olayı ise, uzun yıllardır karanlıkta kaldı. HDP başta olmak üzere birçok kurum ve kuruluşun aydınlatılması için yaptığı başvurular sonuçsuz kaldı. Yasin Börü’nün öldürülmesinden mesul tutulan Mazlum İçli, olay günü başka kentte olduğunu ispatlamasına rağmen Yasin Börü’yü öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarpıttırıldı.
Bilanço
İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre, Kobanê eylemlerinde polis müdahalesi ve paramiliter grupların saldırısı sonucu 46 kişi yaşamını yitirdi. 10 Ekim 2014’te açıklama yapan İçişleri Bakanı Efkan Ala ise, çıkan olaylarda 31 kişinin öldüğünü, 351 kişinin yaralandığını ve gözaltına alınan 1024 kişiden 58’inin tutuklandığını söyledi.
İHD’nin verilerine göre, meydana gelen gösterilerde çok büyük bir kısmı polis ve jandarmanın aşırı güç kullanımı, biber gazı ve kapsüllerinden, tazyikli sudan meydana gelen yaralanmalar ile paramiliter grupların saldırıları sonucu 682 kişi yaralandı. Birçok kişi de, gözaltına alınma endişesi ile hastanelere başvurmadı.
İHD’nin verilerine göre, 1974 kişi gözaltına alındı. Bu gözaltılardan 323 kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Gündem Çocuk Derneği’nin açıklamasına göre ise, olaylarda 110 çocuk gözaltına alındı.
Bir intikam aracı
Erdoğan’ın Kobanê düştü, düşüyor açıklamasının ardından büyüyen olaylar, Kobanê’deki direnişe de etkisini sürdürdü. Kısa bir süre içerisinde hakimiyeti tekrar kontrolüne alan YPG/YPJ güçleri, 1 Kasım’da DAİŞ’i kent merkezinden püskürtmeyi başardı. DAİŞ’in yenilgisinin ardından Erdoğan, Kobanê olaylarını bir intikam aracı haline getirdi.
DAİŞ’in Kobanê saldırısına ve katliamlarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde düzenlenen protesto gösterilerinde yaşanan olaylar nedeniyle HDP Genel Merkez hesabından yapılan twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek 09.10.2014 tarihi ve devamında dönemin HDP Eş Genel Başkanları, MYK üyeleri ve tüm yöneticileri hakkında değişik tarihlerde suç duyuruları yapıldı. Suç duyuruları işleme konulurken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca HDP MYK üyeleri hakkında başlatılan birden fazla soruşturma sonuç olarak 2 ana soruşturmada birleştirildi. Birinci soruşturma, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu’nun 2014/5717 numaralı, aralarında Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da bulunduğu, o tarihte milletvekili olan MYK üyelerine açılan soruşturmadır. İkinci soruşturma ise, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu’nun 2014/146757 soruşturma sayılı dosyasıyla milletvekili olmayan MYK üyeleri hakkında açılan soruşturmadır.
4 Kasım 2016 tarihinde HDP’li 12 vekil dört farklı ilde yürütülen ayrı soruşturmalar kapsamında eş zamanlı operasyonlarla aynı gece gözaltına alınan 12 vekilden aralarında eşbaşkanların da bulunduğu 9 vekil ve onlarca siyasetçi tutuklandı.