‘Iğdır Türkiye’nin bir minyatürü gibi’ diyor Mehmet Nuri Güneş. Gerçekten de öyle, ne kadar kışkırtılırsa kışkırtılsın, halkların arasında derinden derine, kopmaz bir bağ var
M. Ender Öndeş
Sevgili Ayhan Erkmen ile arada Dağpınar’da durak yaparak Iğdır’a geliyoruz. Kendine özgü bir yapısı var Iğdır’ın; insan özellikle ırkçı partilerin dışarıdan kopardığı ‘son kale’ çığırtkanlıklarına inansa, sokaklarda gerginlik ve kaos filan bekler; Kürtlerle Azeriler birbirinin gözünü oyuyormuş zanneder.
Hiç öyle değil ama. 2019’da da gelmiştim. O zaman da şimdi de herkes işinde gücünde, kimse kimsenin ayağına basmıyordu. Yaratılmak istenen “Kürtler gelirse” fobisi de önce 2009’da, sonra da 2019’da yeterince boşa çıkarılmış durumda; Azeri toplumu bu iki dönemde HDP fikriyatının icraatlarını görmüş, biliyor. DEM Parti’nin Eşbaşkan Adayı Mehmet Nuri Güneş “Iğdır, Kürdüyle, Azerisiyle, göçmeniyle tam da bizim fikriyatımıza uygun bir yerdir. Bir anlamda Türkiye’nin minyatürüdür” derken bunu kastediyor.
Halk DEM’e güveniyor
Güneş, daha önce iki kez milletvekili olabilecek oyu aldığı halde baraj nedeniyle seçilememiş, 2009’da da tutuklanana kadar 10 ay belediye başkanlığı yapmış. “Biz bu partinin paradigmasını, yani ekolojik demokratik kadın özgürlükçü paradigmayı uyguladık” diyor, “Halkın bizi desteklemesi, geçmişteki 10 aylık pratiğimizin verdiği güvene dayanıyor. Çünkü biz çoklukların bir aradalığını savunan toplumcu bir belediyecilik anlayışına sahibiz. Her ne kadar güncellemekte eksiklerimiz olsa da esas siyasetimiz HDK’nin kuruluş mantığına dayanıyor.”
Öğrencilik yıllarından beri devrimci sürecin içinde olan biri Güneş; “Bu, insanlara güven veriyor. 2009 seçimlerine giderken Sinan Oğan’ın onca anti-propagandasına karşın bizim yaklaşımımız da bir güven yarattı. Tekrar göreve talip olurken insanlar bunu baz alıyor. Böyle bir avantajımız var. Herkese eşit davrandığımız biliniyor” şeklinde konuşuyor.
Kürtler gelirse…
Dışarıdan kışkırtılan “Kürt fobisi”ni soruyorum; bunun temelsiz olduğunu söylüyor Güneş. “O konuda hüzün verici bir anım var” diyerek geçmişe dönüyor ve anlatıyor: “Biz 2009’da kazandıktan sonra, mazbatayı alır almaz belediye personeli ile toplantı yapmıştık. Bizden önceki pratikleri ortaya koyduk, sonra kendi çalışma tarzımızı anlattık. İlk maaşları da elden dağıttık. İşçi ücretlerine haciz konulmuştu; onlarla birlikte oturma eylemine başladık. Hüzün verici olan şu. Sinan Oğan’ın ‘bunlar gelince size yaşam hakkı tanımayacaklar’ propagandasının etkisiyle iki belediye çalışanı bana gelip ‘eğer açıklamayacağınıza söz verirseniz bir sırrımızı söyleyeceğiz’ dediler. Kabul ettim. İsimlerini bile sormadım hiç. Meğer adamlar araba tutmuşlar evlerini göçertmek ve Kocaeli’ye gitmek için. Biz bunu da yaşadık.” Bütün bunları devrimci bir yaklaşımla kırdıklarını, dedikoduları bertaraf ettiklerini anlatıyor.
“2019 sürecinde de diğer arkadaşlarımızın da toplumda gözle görünür bir kuraldışılıkları olmadı. Onlar da Azeri halkına ve diğer topluluklara olumlu yaklaşmışlardı. Kısacası, bizim için yarım kalan bir süreç söz konusu.”
Kastettiği, 2019’da gelip röportaj yaptığım HDP Eşbaşkan adayları, Yaşar Akkuş ve Eylem Çelik. Kısa süre sonra kente kayyım atanmıştı; Yaşar Akkuş ise hâlâ cezaevinde. Genç bir ikiliydiler ve net bir sonuçla seçimi kazanmışlardı.
Blokta çatlama var
Ortadoğu’da her an her şey olabilir tabii ama Iğdır’da an itibarıyla üç parti yarışıyor. DEM, AKP ve İyi Parti… Genelde hepsi HDP geleneğine karşı bir araya gelir ama bu kez öyle olmamış. “AKP-MHP yönetimi ve AKP Iğdır milletvekilinin halk üzerinde yoğun bir negatif etkisi var. Sürekli yer alma, arsa alma gibi işleri halk tarafından biliniyor” diyor Güneş ve ekliyor: “Ayrıca belediyeye liyakata bakılmaksızın bazı ailelerden taraftarlarını işe aldıkları biliniyor. İşin garibi, üniversite mezunu mühendisler mimarlar da temizlik işçisi olarak işi alınmış durumda. Dolayısıyla bu talancı zihniyet halka da yansıyor ve büyük öfke var.”
Güneş, son anda İyi Parti’nin tutumunda bir değişiklik olmayacağını düşünüyor ama “yine de belli olmaz” notunu düşüyor. İyi Parti adayının art arda iki bildiri yayınladığını ve özellikle AKP İl Başkanı ile Vali’ye yüklendiğini, onların usulsüzlükleri konusunda hayli sert bir dil kullandığını belirtiyor.
Yarım kalanı tamamlayacağız
“Biz, paradigmamızın gereğini yapacağız her şeyden önce” diyor Güneş, “Bizim projemiz öncelikle toplumsal belediyeciliktir. Tarımdan sanayisine, ekolojisine kadar böyledir. Bizim yeşil kuşak projemiz vardı, askıya almışlardı, sonra taklit etmeye kalkıştılar, onu yapacağız. Gençliğimiz için meslek edindirme kursları açacağız, sosyal kültürel evler kuracağız. Sosyal hayatı canlandıracağız gençler için, spor ve futbolu önemseyeceğiz. Komple bir proje bu.”
Devam ediyor projeleri anlatmaya: “Iğdır bir tarım kentidir. Soğuk hava depoları eksikliğinin giderilmesi lazım. Yün ve yapağı konusunu düşünüyoruz. Biyogaz ve doğal gübre imalatı da projelerimiz arasında var. Her mahallede semt evleri, kadın erkeğin rahatlıkla gidebileceği yerler düşünüyoruz.”
Bu arada, Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’de yaptığı bir şeyi incelemiş Güneş, kentteki iki tahliye kanalını balıklandırmayı ve kenarlarında sayfiye yerlerinin olacağı bir tür halk bahçesi yaratmayı da düşünüyor. Ayrıca 2009’da yarım kalmış bir kadın tarım kooperatifi projesi var. Belediyeyi aldıklarında onu da canlandırmak istiyor.
Velhasıl, çeşitli tersliklerden ötürü kadın eşbaşkanla görüşemiyorum ama Güneş, 2009’da devletin saldırısı yüzünden yapılamayanları aklında bir kenara yazmış görünüyor. Çok büyük bir terslik olmazsa eşbaşkanlar olarak seçimi kazanacaklarından da emin.
Yasak oyunu ters tepti
Adaylığının Iğdır İl Seçim Kurulu tarafından reddedilmesinin bir ‘kumpas’ olduğunu belirten M. Nuri Güneş, o süreci anlatırken, “Bunun ters tepeceğini hesaplayamadılar. Kapitalist modernite çok acımasızdır. Pragmatizmi de narsistlik derecesine kadar varır. Her yol mubahtır onlar için” diyor. “Bariz bir kumpasla bizi etkisizleştireceklerini düşündüler. Ama tam tersine sahiplenme çok büyük oldu. Azeri kesiminde de ‘bu kadarı da olmaz’ diyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazlaydı. Hesabını yapamadılar bunun. Yani hem gidip Kürtlerden oy isteyeceksin, hem de kazanma şansı en yüksek olan adayı hukuk dışı yolla tasfiye etmek isteyeceksin. Sonuç olarak daha güçlü bir kenetlenme yarattılar bizde.”