İlham Bakır
Kırk yıldır emperyalist güçler arasındaki savaşta kanlı bir arenaya dönüştürülen Afganistan’da ABD ve NATO askerlerinin çekilmesi ile yeni bir kanlı perde açılıyor. Uygar dünyanın bir seyirlik oyuna dönüştürdüğü ve tüm dünyayı buna seyirci kıldığı kanlı oyunun başrol oyuncusu olarak İslami fundamentalizmin bir heyulasına dönüşmüş olan Taliban sahne alıyor. Ruh ve zihniyet ikizi DAEŞ’in yenilip geriletildiği koşullarda Taliban’ın çok kolay elde ettiği iktidar bu vahşet fundementalizmine ciddi bir motivasyon kazandırırken, Asya ve Ortadoğu halkları için de yeni bir kâbusun habercisi oluyor. Taliban son bir iki aydır Afganistan’da adım adım iktidara yürürken nasıl bir yaşam vadettiğini kadınlara ve sanatçılara dönük uygulamalarını fragmanlar halinde göstermişti.
Afganistan’ın ünlü komedyeni Khasha Zwan’ı boğazını keserek öldüren Taliban öncelikle toplumun vicdanı ve direniş noktası olacağını hesap ettiği sanatçıları hedefine koymuştu. Nitekim Taliban’ın başkent Kabil’e girmesinin ardından, Afgan sanatçılar özellikle de Afgan sinemacılar arasında ciddi bir panik baş göstermiş, uluslararası sanatçı ağlarına Taliban’ın eline düşmemek, öldürülmekten kurtulmak için acil kurtarma çağrıları yapmış ve uluslararası sanat camiasının seferberliği ve hükümetleri üzerine kurdukları baskılar sayesinde pek çok sanatçı, sinemacı ülkeden çıkarılabilmişti. Fakat bu sanatçıların çoğunun ailesi, yakınları hala ciddi bir ölüm tehlikesi ile yüz yüzeler. Özellikle de yurt dışına kaçtıkları ve Taliban rejimini teşhir eden beyanlarda bulundukları için aile ve yakınlarının üzerindeki ölüm tehdidi de daha da ağırlaşıyor. Sanatçıların, halklarının vicdanı, öncüsü, itirazcısı ve direnişçisi olduğuna inanan biri olarak böylesi koşullarda ülkelerini terk etmemeleri ve kalıp öncülük etmeleri gerektiğini düşünen ve savunan birisi olarak doğrusu bu vahşet ve yakın ölüm tehlikesi karşısında Afgan sanatçıların Taliban’dan kurtarılması ve tahliyesi için uluslararası sanatçı inisiyatifleri içerisinde ben de yer aldım ve bu kurtarma girişimlerine katkı vermeye uğraştım. Böylesi dönemlerde bir örgütlülük söz konusu olmayınca insan panikliyor ve can havliyle yapılacak şeyi yapıyor, kaçana yardım etmeye çalışıyor.
Afganistan’dan kurtulan sanatçıları belki de ölümden daha beter bir süreç bekliyor. Ülkesinden kaçmış olmanın, ailesini, yakınlarını, halkını nasıl olduklarını çok iyi bildikleri bir canavarın kucağına bırakıp gitmiş olmanın vicdani yükü, ağırlığı, utancı. Uzakta olmanın ve hiçbir şey yapamamanın çaresizliği ile oradan oraya savrulma. Batılı sivil toplum kuruluşlarının, devletlerin Taliban karşıtı yaptıkları her açıklamaya, eyleme, sanatsal üretime, projelere can havliyle koşturacaklar. Geride bıraktıklarının yaşadığı vahşi yangına bir yudum su taşımak umuduyla bu yangının asıl müsebbibi olan devletlerin ellerinde kendi kamuoylarında kendilerini temize çekmek için kullandıkları bir reklam malzemesine dönüşecekler. Emperyalist paylaşım hesapları için onlarca kez dünyanın her yerinde özellikle de Ortadoğu coğrafyasını bir yandan kan gölüne çevirirken bir yandan da kurtarıcı rolüne soyunan oyunlarını sergilemeye ve bu iki yüzlülüğü modern dünyanın bir lütfu, bir merhameti olarak pazarlamaya bu sanatçılar eliyle devam edecekler. Uluslararası sanatçı dayanışma ağlarının iyi niyetli çabalarını bir yana koyarsak, uygar devletlerin bütün bir halkı vahşi bir yangının ortasına terk edip giderken kendi kamuoylarının baskısı ve güya uygar dünyanın bir hasleti olarak sanatçıları, gazetecileri, bilim insanlarını kurtarmaya dönük operasyonları tam bir iki yüzlülük ve sahtekarlıktır.