Emek ve Özgürlük İttifakı, 24 Eylül’de ilan ettiği programla üçüncü seçeneğin hattını çizmiş ve yürüyüşünü başlatmış oldu. İşçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, LGBTİ+’ların, Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere halklar ve inançların ana gövdesini oluşturduğu halk ittifakımız, şimdi halkçı bir çıkışın mümkün olduğunu ilan ettiği halkın hakları programıyla, kentlere, havzalara, semtlere, işyerlerine, sokağa ve yaşam alanlarına; yani ittifakın ruhunu aldığı alanlara giderek yürüyüşünü örgütlüyor.
Ülkenin kaderini tayin edecek olacak bu yürüyüş örgütlenebildiği oranda halkın seçeneği vücut bulacak. Örgütlenebildiği oranda, ittifak asli misyonunu oynamış, siyasal öncülük görevini yerine getirmiş olacak. İttifakımızın asli misyonu, halk güçlerinin çıkış arayışlarını kendisiyle yani siyasal özneyle buluşturabilmek, özünde ise ittifakı halkın özneleşme merkezine dönüşeceği yaptırım gücü olan kurucu bir siyasal kuvvet becerisine kavuşturmaktır.
O yüzdendir ki, ittifakımızın yaptıkları ve yapılacakları yanında, yapılmamış olanların yahut yapmaktan imtina edilenlerin de egemenler ve ezilenlerin olasılıklarını belirleme tayin ediciliği var.
Yapılmasından imtina edilen ya da yapılmayan her iş, bırakılan her boşluk ülke gidişatındaki dengeleri egemenlerin lehine fırsat anları ve alanlarına dönüştürebilir. Hal böyleyken, içerisinden geçtiğimiz alabildiğine sert ve nefes nefese süreçte sorumluluğumuz her geçen gün daha da artıyor. Zira bu sorumluluk, ittifakımızın, halk güçlerinin arayışlarının yegâne siyasal öznesi/öncüsü ve de yegâne iktidar alternatifi olmasından geliyor.
İttifak buluşmalarının işaret ettikleri
Emek ve Özgürlük İttifakı 24 Eylül’ün ardından sahadaki yerini almaya başladı. 3 Aralık’ta İzmir’de, 4 Aralık’ta İstanbul’da, 11 Aralık’ta Adana’da halk buluşması gerçekleştirdi. Şimdi başka kentler ve havzalarda yapılacak halk buluşmaları ve mitinglerin yürüyüşü planlanıyor.
Gerçekleştirilen halk buluşmaları, ittifakın tüm bileşenlerinin tam kapasiteleriyle sarıldıkları ve örgütledikleri buluşmalar olmasa da, ittifakın potansiyeli ve de aşağıdan kurulabilmesi için önemli ipuçlarını ortaya çıkarmış oldu.
Halk buluşmalarında, halk güçlerinin irili ufaklı direnişlerden gelen heterojen zenginliği salondaki duruşta, sloganlarda ve de her toplumsal kesimin kendi ifade biçimleriyle salona gelişlerinde enerjisi ve potansiyelini gösteriyordu.
Özellikle emekçiler buluşmasında, emekçilerin salona yansıyan öfkeleri ve kararlı duruşları, mücadele arayışları, sendikal bürokrasinin çok ötesinde, siyasal arayışlar içeren güçlü bir niteliğe sahipti.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kürsülerinde metalden madene, motokuryelerden sağlığa, atık kâğıttan engelli ve mülteci işçilere, hal işçilerinden tersane ve tekstil işçilerine değin işçilerin ve emekçilerin kendi adlarına birilerinin konuşmasına izin vermeksizin kendileri ve kendi seçenekleri için konuşmasının manası sembolik değil. Tam da ittifakın özünü oluşturan özne ve hedef gerçekliğinden geliyor.
Emekçilerin kürsüsünde bir motokurye şöyle diyordu: ‘Biz sadece kasım ayında 15 motokurye kardeşimizi kaybettik. Biz rakamlardan ibaret değiliz. Onlar daha fazla sermayelerine sermaye katsınlar, onlar – biraz daha lüks hayat yaşasınlar diye biz ölüyoruz. Biz bu kölelik sistemini kabul etmiyoruz. Biz kimseden lütuf istemiyoruz. İnsan onuruna yaraşır bir ücret ve güvenceli çalışma koşulları istiyoruz, sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılsın istiyoruz. Soruyorum: 16-20 saat çalışan işçileriz yahu bu insanlık mı?’ Sınıf bilincinden gelen haklılığı ve öfkesiyle.
Emekçiler kendi kürsülerinde konuşurken, bu ittifakın parçası ve öznesiyiz diyerek başlıyordu sözlerine. Bir atık kâğıt işçisi ‘Çöplerin arasından geliyorum, geleceğini arayanların dili, rengi, memleketi farklı olanların ama kokusu birbirine benzeyen işçilerin adına buradayım. Çekçeği elinden alınan çocuğun gö yaşlarını memleket meselesi yapacağına inandığımız Emek ve Özgürlük İttifakı’nın yanında yer almak işçiler olarak görevimiz değil mi?’ diye soruyordu sınıf kardeşlerine.
KHK ile ihraç edilen bir emekçi ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nın programı hayal değil. 6 saatlik iş günü hayal değil. Bunu hep birlikte başarabiliriz’ diyordu.
Emek ve Özgürlük İttifakı neoliberalizmi yekten karşısına alan halkçı programında halkçı bir seçenek mümkün derken, çözümü de ifade ediyor. O yüzden de hiç kuşkusuz, işçi sınıfının mücadelesinin kaçınılmaz adresi ve emekçi sınıfların yegâne alternatifi Emek ve Özgürlük İttifakı’dır. Ve KHK’lı emekçinin kürsüden ifade ettiği gibi; Emek ve Özgürlük İttifakı’nın programı hayal değil yaşamak için acil ve hayatidir.
İttifak yerelleşmeli!
Bu buluşmalarda, salona işçilerin taşıdıkları havanın siyasal öncülüğünü kurma gerekliliği bizzat işçilerin ağzından bir kez daha ifade edilmiş oldu. Esasında bu öncülüğü kuracağımızı, ittifakımızın ilanıyla dosta düşmana beyan etmiştik. Ama iş, bundan sonrasında. Adımlarımızı hızlandırmalı ve sıklaştırmalıyız.
Halkın gündemini ülke gündemine ittifakın ismiyle, rengiyle, bayrağıyla, programıyla, söylemiyle, ortak hayalimizden gelen bir ve biz olma ruhuyla dayatmalıyız. İttifak güçleri halkın yaşam havzalarında nefes alıp vermeli.
Halkın özneleşme pratiklerini hayata geçirecek buluşma mekanlarını, söz ve eylem araçlarını çoğaltmalıyız. İttifakımız gücünü yerel inisiyatiflerden almalı, bunun için de yerelleşme adımlarını ivedilikle başlatmalıyız. Zira, ittifakın genişleyeceği, güçleneceği ve kalıcılaşacağı esas mecra yerellerde yatıyor. Siyasal öncülük görevi işte o yerellere kök salmakla becerilecek. Değilse, yerellerde, yani emekçi sınıfların ve halk güçlerinin nabzının attığı yaşam havzalarında karşılığı olmayan merkezi birliklere doğru büzüşme tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz.