İki bakanın bölge konusundaki çelişkili açıklamalarını gazetemize değerlendiren DTK Eşbaşkanı Güven ve DBP Eşbaşkanı Aydeniz’e göre yeni bir plan devreye koyulmak isteniyor. İki siyasetçi, ‘Halkımız kendi tedbirini alsın, evden çıkmasın’ dedi
Gülcan Dereli/İstanbul
Dünyanın gündemi yeni tip koronavirüs (Covid-19). Yapılan son açıklamalara göre; 198 ülke bu salgınla mücadele ediyor. 27 Mart itibari ile yaşamını yitirenlerin sayısı 25 bini geçti, vaka sayısı ise 556 bini aştı. Türkiye’de cuma günü gündüz itibariyle yaşamını yitirenlerin sayısı 75’e çıktı, vaka sayısı ise 3 bin 629 olarak açıklandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, evde kal kuralına aralarında bölge kentlerinin de olduğu Anadolu’daki kentlerin uyduğunu açıklarken, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise tam tersi bir açıklama yaparak bölge halkının evde kalmadığını iddia etti. Soylu’yu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da tekzip etti. İmamoğlu, Soylu’nun örnek olarak evde kaldığını söylediği İstanbul’da bir milyon kişinin toplu taşıma ile hareket ettiğini açıkladı. Biz de iki bakanın çelişkili açıklamalarını ve bu sözlerin arka planını Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Kriz Koordinasyon Merkezi’nde yer alan DTK Eşbaşkanı Leyla Güven ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eşbaşkanı Saliha Aydeniz’e sorduk.
DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven;
- Sürekli evde kalın çağrısı yapılıyor. Yoksul olan halk eve kapanırsa, nasıl geçinecek, aç kalmaz mı, soruları soruluyor. İhtiyaçların devlet tarafından karşılanması gerekmez mi?
Koronavirüs tüm dünyada insan yaşamını tehdit etmeye devam ediyor. Bunun en kötü yanı çok hızlı yayılması ve ölümcül olması kuşkusuz. Bu virüs karşısında bütün ülkeler şu veya bu şekilde önlem almaya çalışıyor. Geç önlem alanların sonunun ne olduğunu İtalya’ya bakarak görebiliyoruz. Önceden önemsemeyen ve tedbirlerini almayan ülkeler bunun altında kalıyor. Şu anda Türkiye’de ve diğer bölgelere baktığımızda henüz yetkililerin aldığı önlemler toplumu rahatlatacak durumda değil. Yani çelişkili ifadeler var. Bir yandan sokağa çıkmayın çağrısı yapacaksın, bir yandan da işyerleri özellikle de büyük AVM’ler uzun süre açık kaldı. Fabrikalar vs. çalışmaya devam etti. Hala devam ediyor. Bu çelişkidir. İnsanlar işe gidip gelirken nasıl koruyacak kendisini?
Kanada gibi bir ülke çıktı dedi ki, hükümet, yurttaşlarına seslendi, ‘Herkes rahat olsun, ben ne yiyeceğim, ne içeceğim, ne olacak demesin. O bizim işimizdir. Biz herkesin ihtiyacını gidereceğiz. Elimizden geleni yapacağız.’ Şimdi bu yurttaşa evde kalabilirsin mesajıdır ama Türkiye’deki çağrılar böyle değil. Çağrılar çelişkilerle dolu.
Biz mesela Kürdistan’ın dört parçasına bakıyoruz. İşte Başur Kürdistan’da çok ciddi önlemlerin alındığını ve bu virüsün ortaya çıktığı günden bu yana yurttaşa maske dağıtan, bütün şeyleri yapan bir yaklaşım olduğunu görüyoruz. Bu çok olumlu bir yaklaşım. Rojava yine öyle. Ama Türkiye, hala bakanların söylemleri arasında veya diğer yetkililerin söylemleri arasında, çok ciddi çelişkiler var. İnsanlar hakikaten ne yapacağını bilemez durumdalar. Bunlardan bir tanesi de Kuzey Kürdistan’a dönük söylemleridir. Bizim halkımıza çağrılarımız oluyor ama bizim halkımız büyük çoğunlukla yoksul ve yevmiye ile çalışan halk. Evine ekmek götürmesi gereken bir gerçeklik var. Ama büyük ölçüde çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki insanlar evine çekildiler.
- Sağlık Bakanı bölge kentleri için evde kalıyor diyor. Ancak İçişleri Bakanı tam tersi bölge halkının eve girmediğini söylüyor. İki bakanın birbiriyle çelişen açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürdistan’da Türkiye’ye oranla baktığımızda çok büyük bir evde kalma durumu var. Buna rağmen İçişleri Bakanı’nın bunu söylemesi herkesin aklına başka şeyler getirdi. Bütün Kürdistan şu an bunu tartışıyor. Evet Kürdistan’a dönük yine özel bir yaklaşımları olacak. Bunun göstergesidir. Neden özellikle Kürdistan hedef gösteriliyor. İstanbul’da milyonlarca insan toplu taşımayı kullanıyor. İstanbul’da normal hayatın devam ettiğini bütün yayın organları paylaşıyor. Diğer illerde çok ciddi sıkıntı olduğu her gün yurttaşların uyarıldığını duyuyoruz. Ama buna rağmen özelde Kürdistan’ı hedef gösterilmesi bizce manidardır. Bu konuda ne yapmak istediklerini ilerleyen süreçlerde göreceğiz.
- Kordinasyon olarak halka bir çağrınız var mı?
Onlar ne diyor değil biz kendi halkımızın sağlığını düşünmek zorundayız. Biz tekrar bu vesileyle halkımıza çağrıda bulunuyoruz. Biz çok önemli süreçler ve badireler atlattık, bunu da atlatacağız. Halkımızın müsterih olmasını istiyoruz. Biz listeler hazırlıyoruz. Koordinasyon olarak imkansızlıklar içinde olan ailelerin ihtiyaçlarını gidereceğiz. Çok rica ediyoruz. Zorunlu olmadıkça dışarıya kimse çıkmasın. Tüm açıklamalara baktığımızda Kürdistan’ı ayrı tuttuklarını görebiliyoruz. Şu an Kürdistan’da sağlık açısından yeterli hiçbir şey yok. Buna rağmen halkımıza diyoruz ki kendi tedbirimizi kendimiz alalım. Kürdistan çok kayıp verdi, bari koronadan vermeyelim, evimizde kalıp atlatalım.
Yönetim krizi
DBP Eş Genel başkanı Saliha Aydeniz;
- Hükümetin virüse karşı aldığı önlemleri nasıl bulunuyorsunuz?
Bugün dünyada yüz yetmişin üzerinde bir ülkede var olan bir virüs. Gerçekten yayılması çok hızlı, her yaştan kişilere yayılan bir hastalık ve bunun üzerinden tüm ülkeler kendine göre tedbirler alıyorlar. Türkiye’de ise sağlık emekçilerinin, sağlık meslek örgütlerinin önerdiği, bir de devletin, iktidarın kendine göre almış olduğu tedbirler var. Bir kere en baştan şunu söylemek gerekiyor Türkiye Cumhuriyeti iktidarı koronavirüs ile yapmış olduğu mücadele kapsamında tüm dünya ülkelerinin almış olduğu önlemlere göre çok ciddiye almadı. Bu önlemleri halk için almadığını, sağlık emekçileri için almadığını düşünüyorum. Onun dışında ekonomik paketi açıkladı; yüzde kaçı sermayedarları, yüzde kaçı emekçiyi kapsadığı açık ve ortada.
Daha çok emekçinin sırtına yüklenen bir paket ve yaklaşım var. Bugün hala işçiler çalışmaya devam ediyor. Tekstil atölyeleri, kağıt işçileri, inşaatlar işçileri çalışırken metrolarda şehir içi ulaşımlarda tedbirlerin alındığı söyleniyor. Bu birincisi bir diğer nokta ise Sağlık Bakanlığı’nın Kürdistan’da halkın daha çok uyum sağladığının ama İçişleri Bakanlığı’nın tam tersi açıklaması ile çelişkiyi görüyoruz. Ama İçişleri Bakanlığı’nın üzerinden ülkeyi yöneten iktidarın kendi içindeki çelişkileri aslında var olan bu iktidarın artık yönetme kapasitesinin olmadığını gösteriyor. Kendi içlerindeki çelişkiler AKP hükümeti içerisinden çıkan bir iki partiyle de somutlaştı zaten.
AKP-MHP bloku aslında kendi polis devletini oluşturdu. Bütün alanlar sadece saraya bağlandı. Askeri açıdan, siyasi açıdan iktidar Kürtlere düşmanlığını en üst seviyeden devam ettiriyor. Bütün dünya virüs ile mücadele ederken, bunun için emekçiden, halktan, kadından yana tedbir alınması gerekirken, sağlık meslek örgütlerinin söylediği şeylerle ilgili tedbir alınması gerekirken, iktidar bugün kayyum politikasını devam ettiriyor. Ya da Kanal İstanbul’a devam ediyor. Ya da ekonomik paketi açıklıyor, halka değil, rantçılara, yandaşına açtığını belli ediyor. Hem bir taraftan insanlara evde kalın çağrısı yapıyor. Bir yandan da ulaşım vergisini indiriyor. Bu bile aslında kendi içlerinde ne kadar çelişkili olduklarını gösteriyor.
- Bölgede testler yapılıyor mu?
Güya 15 dakikada olacak testleri getirdik dedikler ancak üzerinden 6 gün geçti hala hiçbir hastaneye ulaşmadığını biliyoruz. Sadece Diyarbakır için söyleyeyim onlarca hasta yatıyor, günler sonra test sonuçları geliyor ya da klinik bulguları, akciğer filmi, kan testi bunlar aslında hastalığın olduğunu gösteren verilerken nedense tahlil sonuçları negatif geliyor. Bu iktidar, verileri saklayarak süreci şimdiye kadar nasıl götürdüyse, 19 yıldır algı yöneterek süreçleri nasıl götürdüyse, bugün virüsü de baskılayarak, yasaklayarak, tedbirleri almayarak götürmek istiyor.
- Kürt illeri neden ayrıştırılıyor?
İçişleri Bakanlığı’nın Kürdistan’ı işaret ederek, insanların sokağa çıkmaya devam ettiği söylemi bir OHAL ilan etmenin sinyali olabilir. Aslında Kürtleri ölümle baş başa bırakma mesajı da olabilir. Bugün Kürdistan’daki verilerle batıdaki veriler belki resmi olarak açıklanmıyor ama burada birbirine bulaştırma daha az. Hatta Kürt halkı çok daha ciddiye alıyor. Bütün dünya üst düzey tedbir alırken bugünkü iktidar, sadece dikkat ederseniz Sağlık Bakanı ya da Milli Eğitim Bakanı aracılığıyla açıklama yapıyor. Diğerleri saraylarına saklamış bir iki açıklama yapıyor ama onlarda bile çelişkiler var. Erdoğan’ın vaka sayısı açıklamaları ile yine Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları arasında çelişkiler var. Bilim kurulu var ama bilim kurulu bile sadece önerileri sunuyor, en son saraya gidiyor saraydan önerilen doğrultusunda kararlar alınıyor. Bunları bir bütün değerlendirdiğimizde tekçi bir zihniyeti iktidar da ısrarı gösteriyor.
Onun dışında günlerdir söyleniyor. Test merkezleri 18’den 32’ye çıkacaktır diye ama hala tek bir adım atılmış değil. Halk zaten iktidara karşı güven sıkıntısı yaşıyor, özellikle Kürtler, işte bunların yaşanmasıyla ve bu sürece sağlık meslek örgütlerini, Tabipler Birliği’ni, işçi sendikalarını, siyasi partileri müdahil etmemesi de güvenirliği konusunda soru işareti oluşturuyor.
İktidar kendi iktidarını koruyabilmek için bugün şeffaf olmayan yöntemler uyguluyor. İktidar kendi çıkarlarının derdine düşmüş. TTB dün de uyardı. Yetkililerin yaptığı açıklamalar buzdağının sadece görünün yüzü olduğunu. Türkiye’de nasıl ekonomik, ekolojik, siyasi krizler varsa şimdi bir de sağlık krizimiz var. Sağlıkta dönüşüm programın 2005’ten bu yana yaratmış olduğu sağlıkta yıkım, salgınla birlikte ortaya çıktı. Sağlıkta kriz daha önce de vardı, virüs ile daha belirginleşti.
- Halkın evde kalmasının olanakları var mı? Sizin bu konuda kordinasyon olarak çalışmanız olacak mı?
Evet bugün evde kal demek zor doğru. Birçok insan yoksul. Evde kal çağrıları yapılıyor ama halkın evde kalabilmesi için zeminin oluşturulması gerekiyor. Bunda bile iktidarın bir adım atamaması ciddiye almadığının göstergesidir.
Bizim yine de halkımıza çağrımız çok çok acil ihtiyaç olmadığı müddetçe dışarı çıkmayın. Bu devlet ve iktidar halkımızı düşünmüyor, insan sağlığını düşünmüyor dolayısıyla kendi sağlığımızı kendimiz düşünmek zorundayız ve kendi tedbirimizi kendimiz almak zorundayız. Kendi tedbirimizde kriz koordinasyonları oluşturduk. Halkımızın ihtiyaçlarını halkımıza ulaştırmanın yollarını da oluşturmaya çalışıyoruz. Halkımız kendi evinde kalsın.