Ali Sinemilli
Sadece konuşmanın da bir bedeli var. Hele ki, bu coğrafyada, çok ağır bedeli var. Bizim toplumun kullandığı çok yerinde bir deyim var. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, diye. Şimdi ülkedeki muhalefete, daha doğrusu kendisini muhalefet olarak addeden Millet İttifakı’na bakınca, akla bu deyim geliyor. Malum! Herkes izliyor, takip ediyor. Son aylarda Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin söylemlerinde bir değişiklik gözleniyor. Geçmişin alttan alan, durum tespiti yapan muhalefeti, yerini baskın bir dille iktidarı eleştiren, böyle gitmez deyip alternatifi ortaya koyan bir muhalefete bırakmış durumda. Hatta, yer yer iktidardaymış gibi konuşan, çözüm sunan bir Millet İttifakı’nın olduğu dahi söylenebilir. Elbette, bu söylemlerin toplumdaki karşılığı, ilk günlerdeki gibi değil. Son dönemlerde giderek alışkanlık yaratan, amiyane deyimle rutine bağlayan bir hal söz konusu.
Üç ay önce, Kılıçdaroğlu-Akşener iktidara karşı bir laf ettiklerinde heyecanla yüzünü o tarafa dönen kalabalıklar, şimdi oldukça azalmış durumda. Önemsiz şeyler, etkisiz konuşmalar mı yapıyorlar? Hayır. Daha önce ne söylemişlerse, bugün de aynısını söylüyorlar. Bu anlamda değişen bir şey yok.
Peki nasıl oluyor da, dün bu sözleri heyecanla karşılayan halk, bugün benzer bir heyecan duymuyor? Dün merakla muhalefete kulak kabartanlar bugün görmezden geliyor. Açık ki, yeni bir durum var.
Kürt halkı için fazlasıyla böyle denilebilir fakat Türkiye halklarının geneli için de benzer bir yorumda bulunmak mümkün. Toplum söze değil eyleme bakıyor. Söz, bir yere kadar kıymetli, önemli. Bunu göz ardı edemeyiz. Fakat esas olan ve topluma güven veren olgu, eylemin kendisi oluyor. Bugün, Türkiye toplumunu Millet İttifakı’ndan soğutan da özünde bu gerçeklik. Şüphesiz, geri dönülmez aşamada değiliz. Hala yapılacak, düzeltilecek bir merhaledeyiz. Fakat eğer geç kalınırsa, bunun tarihi bir fırsatın kaçırılması kadar, çok daha katmerli bir sürecin de gelişmesine neden olacağını bilmek durumundayız.
Dikkat edelim! Birkaç gündür, Erdoğan yeni bir psikolojik operasyon yürütüyor. Bu operasyonun hedefinde tüm Türkiye halkının olduğu aşikâr. İddiaya göre, ekonomik krize çare bulundu. Dolaşıma konulan senaryoya göre, ‘dış güçlerin döviz üzerinden ülke ekonomisini çökertme hamlesi sıradan yurttaşın müdahalesiyle boşa çıkarıldı’. ‘Nevi şahsına münhasır’ Ekonomi Bakanı aynen şöyle diyor: “Bizim bir müdahalemiz söz konusu değil, tek tek yurttaşların duyarlılığı krizi bertaraf etti.” Bu denilenlere kaç kişi inanıyor, toplumda nasıl bir karşılığı var, doğrusu merak konusu, fakat Erdoğan’ın bu psikolojik operasyonla yaşadığı yenilgi halinden, dağılma görüntüsünden kurtulmak istediği açık.
Zaten kendilerine bağlı medya eliyle, ‘olmamışı olduran’ diye takdim edilmesi de bu yüzden. Ellerinden gelse, kirli ortaklarından aldıkları sıcak para ile döviz kuruna yaptıkları müdahaleyi halkın desteğinin bariz göstergesi olarak sunacak ve buradan yeni bir çıkış yapmayı deneyecekler. Belli ki, bu plan üzerinde bayağı da çalışmışlar. Aşama aşama hareket ederek ‘işler kontrolümüzde, denetim bizde’ algısı oluşturmak istedikleri, her geçen gün daha fazla anlaşılıyor.
Pekâlâ, bu durumda muhalefet ne yapıyor? ‘Yok böyle bir şey, Erdoğan doğru söylemiyor’ diyor.
Kuşkusuz, muhalefetin söyledikleri doğru fakat bu doğruyu söylemenin toplumda bir karşılığı var mı, toplumun yaşadığı krize bir cevap oluşturuyor mu? Elbette ki hayır. Erdoğan’ın ciddi bir dezenformasyon faaliyeti yürüttüğü, beraberindekilerin bu işe var gücüyle yüklendiği apaçık ortada. Ki, toplumun en az yüzde altmışı da söylenenlerin gerçek olmadığını, zaten her gün yaşayarak görüyor, öğreniyor. Bundandır ki, iktidarın yaratmak istediği algı, büyük uğraşlar verilmesine rağmen oluşturulamıyor, sendeleme devam ediyor.
Buna mukabil, muhalefet dedikleriyle toplumu ikna ediyor mu? Şüphesiz, hayır. Peki, neden böyle? Çünkü Millet İttifakı’nı oluşturan partiler toplumun her bir bireyinin gördüğü hakikati görmemekte ısrar ediyor. Erdoğan çağrılarla, söylediklerini boşa çıkarmayla, kısacası sözle gitmeyecek. Bu net. İlginç olan, bu gerçeği Erdoğan karşıtı en az yüzde 60 görüyor fakat Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin yönetimleri görmüyor. Hal böyle olunca, Millet İttifakı’nın söyledikleri de iktidarın söyledikleri gibi bir kulaktan giriyor, diğerinden çıkıyor.
Türkiye toplumu köklü bir çözüm istiyor ve bu çözümün meçhul bir zamanda yapılacak seçimden değil, sokaktan geçtiğini söylüyor. İşte! Kürtler, kadınlar, işçiler, en genel anlamda halk meydanlardan bunu haykırıyor. Hali hazırda, Millet İttifakı ya bu talebe cevap verip -HDP gibi- meydanlardan iktidarın devrine giden yolu açacak ya da seçim demeye devam edip halk nezdinde azalan itibarını da yitirecektir. Ki, bu durumdan tek kazançlı çıkan iktidar olacaktır.