Tüm siyasi aktörlerin büyük önem atfettiği yerel seçimler yapıldı. Bir kez daha gördük ki halkın sandıkta verdiği mesajlar, an az seçim sonuçları kadar önemlidir.
Bu seçim bol mesajlı bir seçim oldu. Halkı ve yaşanan sorunlara halkın verdiği tepkileri anlamak isteyenler açısından son derece anlamlı, kıymetli mesajlar çıktı sandıktan.
İktidarı ve muhalefetiyle bütün partilerin öncelikli olarak yapması gereken sandıktan çıkan mesajları doğru okumaktır. Yalan söylemek, birilerini kandırmak kötüdür. Ancak en kötüsü kişinin kendi kendisini kandırmasıdır. O nedenle bütün partiler, ezberlenmiş/klişe yorumları bir kenara bırakarak, halkın oylarıyla verdiği mesajları doğru okumak için samimi bir çaba içerisinde olmalıdır.
Halk, bu seçimde AKP iktidarına, 7 Haziran 2015’te aldığı seçim yenilgisinin bir benzerini yaşattı. AKP, 7 Haziran’da halkın verdiği mesajı doğru okumak yerine, “tekrar seçim” kararı alarak halkın iradesini yok saydı. Ardından 96 belediyeye kayyum atayarak, halkın yerel iradesine yönelik siyasal darbeyi devreye koydu. 90’lı yıllara rahmet okutan uygulamalarıyla halkın iradesini kırmaya çalıştı. Bu seçimde de halkın iradesini gasp etmek için elinden geleni ardına koymadığı gün gibi ortada.
Bütün bunlara rağmen halk AKP’ye bir kez daha “senin politikalarını doğru bulmuyorum, yaptıklarını onaylamıyorum” dedi. Bu mesajı en güçlü şekilde veren, bütün bu saldırıların ana hedefi olan Kürtler ve HDP seçmeni oldu.
Şimdi AKP isterse gerçeği gören bir değerlendirme yapsın, isterlerse kendi yalanlarına inanmaya devam etsin. Ama halkın aklıyla alay edercesine, büyük kentlerde kaybetmelerini “örgüt baskısına” bağlamasalar iyi olur. Tam tersine küçük yerleşim yerlerinde iktidar terörü ve hileleri, halkın iradesinin açığa çıkmasını engelleyen en önemli faktör olmuştur. Büyük kentlerde bu baskıyı yapamadıkları için halk özgür iradesiyle oyunu kullanmıştır. Kayyumlara ve kayyum zihniyetine büyük bir ders verilmiştir.
“Hendek/barikat” diye diye, yaptığı vahşeti ve yıkımı haklı çıkarma gayreti içinde olan suçunu karşı tarafa yansıtma taktiği izleyen, demokratik siyaseti rehin almaya kalkışan iktidara en güçlü yanıtın Sur, Cizre, Nusaybin, Silopi ve Yüksekova’dan gelmesi de önemli bir mesajdır.
Bu sonuçlar açık ve net bir şekilde halkın iradesine sahip çıktığını, vesayeti kabul etmediğini göstermektedir. HDP de halkın sandıkta verdiği mesajları en gerçekçi şekilde analiz etmeli ve hızlı bir şekilde, halkın beklentilerine, taleplerine yanıt olabilecek bir duruşla mücadeleye yüklenmelidir. Bu kritik süreçte kaybedecek bir dakika bile yoktur. Başta CHP olmak üzere diğer muhalefet partilerinin de sandıktan çıkan mesajları doğru okuması, son derece önemlidir. Muhalefet partileri elde edilen sonuçları daha ileriye taşımak istiyorlarsa, HDP’yi yok sayan, terörize eden siyaset tarzını masaya yatırmalıdır.
Seçim sonuçları, HDP’nin iktidar blokunu geriletme stratejisinin özellikle büyük kentlerde son derece etkili olduğunu gösteriyor. HDP’nin aldığı bu stratejik kararın CHP için somut başarıya dönüştüğünü söylemeye gerek bile yok. O nedenle CHP bu sonuçları doğru analiz edip, geleceğe dair yeni yol güzergahları belirlemelidir.
Umarım CHP, “iki partili sisteme geçiliyor, bir blok AKP’nin etrafında, diğer blok da CHP’nin etrafında toplanmak zorunda” gibi son derece manasız bir yoruma kaptırmaz kendisini.
İktidar blokunu bu yola sürükleyen ve bugün gerilemesine neden olan en önemli etken, savaş politikalarıdır. Tabi ki kendisine bağlı bir sermaye grubu oluşturabilmek için tüm kamu imkanlarını/kaynaklarını peşkeş çekme, aç gözlü ve hırslı olma, kibirden kendisi dışında herkesi karınca gibi görme, mutlak iktidar eliyle güncellenmesinde, ekonomik dengelerin bozulmasında, demokrasiden ve batıdan kopma noktasına gelinmesinde en başat faktör savaştır.
CHP’nin, seçim sonuçlarını, bu realitenin ışığında ele alınması, geleceğe dair yeni umutların filizlenmesine vesile olur. Eğer bu durum gözden kaçırılır, ucuz yorumlara gidilirse, bir defaya mahsus yaşanmış bir anı olarak bir kenarda kalır. Oysa Türkiye’nin sorunları çözebilecek bir iktidar alternatifine ihtiyacı var. Bu seçim sonuçları bunun sinyalini vermiştir.
HDP de siyasal gücünün sadece iktidarı geriletmekten ibaret olmadığını görmeli; başta Kürt sorunu olmak üzere, demokrasi, insan hakları, adalet ve refah sorunlarının çözümünde anahtar parti konumunda olduğunu bilerek, siyasal rolünü oynamalıdır.
Halk görevini yaptı, sıra siyasette…
Sandık başına giden, iradesine sahip çıkan, faşizan gidişata “dur” diyen herkese yürekten teşekkür ediyorum. Amed’e özel teşekkürlerimi göndersem, sanırım kimsenin gönlü kalmaz.