Halaya giren her can kendini ortaya koyar, meydana çıkar, kendini kanıtlar. Halayın başını çeken rehber, öncü, halay başının yol göstericiliğinde, potansiyelini açığa çıkarır, kendini var eder. Bu çember dairenin içinde kopma, yalnızlaşma, tekleşme, parçalanma, yok olma, kendini dayatma olmaz
“Omuzdan tutun beni
Halaya katın beni
Düşersem bu kavgada loy
Dosta anlatın beni…”
Yukarıdaki dörtlük bir türkünün dörtlüğüdür. Halk oyunları içinde hemen hemen her bölgede oynanan, insanın bedeniyle, ruhuyla, beraber oynadıkları insanlarla, birlik içinde, coşkulu bir müzik eşliğinde oynanan coşkulu bir oyun olan halayı anlatmaktadır.
Sözlüklere baktığımızda ise “Halay, toplu halde yan yana dizilerek bir çember oluşturmak suretiyle oynanır. Dansçılar, serçe parmaklarıyla birbirlerine tutunurlar. Grubun en başında bulunan lider, açıkta olan eliyle mendil sallar. Dans yavaş adımlarla başlar, bir süre sonra hızlanır.”
Yukarıdaki tanım halay oyunu için birçok toplumsal değeri, toplumun varoluş mücadelesini, bireyin kendisini toplumla tamamlama arayışını, mücadelesini, birlikte gayret ederek bir önderin rehberliği ile hedefe ulaşmayı, kendi potansiyelini açığa çıkarmayı, cüret etmeyi, belirlenen ölçülere, kurallara uyarak bireylerin (oyuncuların) “Bir”leşerek bir bütün haline gelmesini anlatır. Dans olarak tanımlanması da aslında binlerce yıllık bir ritüel olduğu gerçekliğinin ifadesidir.
Kürtçe’de halayın karşılığı dîlandır. Ayrıca “halay” kelimesinin Türkçe olmadığını da belirtmekte fayda var. Kürtler halaya dururken çember oluştururlar. Kürtlerde halay daireseldir, dikey değildir; başı, sonu belli olan, yan yana dizilmiş, düzgün, doğrusal bir diziliş değildir. Kendine güveni fazla olan, toplumda karşılığı olan, kendisini toplumla inşa eden, arsıza, hırsıza, nursuza düşmeyen, zulme rıza göstermeyen, kendisi, toplumu ve kainat ile yar olan canların halayı, hakikat ve özgürlük arayışıdır.
Halaya katılan canların serçe parmakları ile bir zincir oluşturmaları, birbirlerine kenetlenmeleri, çember oluşturmaları, müziğin etkisiyle aynı anda cinsiyet ayrımı yapmadan ritmik hareketler yapmaları, yekvücut oldukları anlamına gelir. Cinsiyet ayrımı yapmadan, ruhen, bedenen, zihnen birleşmeleri en büyük savunma stratejisidir ve cinsiyet özgürlükçü bir hakikati içerir.
Halay, kendini toplumu ile inşa eden canların cüret etmesi halidir. Bu mana ile halay bir kimliktir. Kürt halayı (dîlan), özgürlük aşkı ile kendini yaratma ritüelidir. Bu ritüelde, her canın ruhsal, zihinsel ve bedensel olarak ikrarlaşarak, cüret ederek, özgürlük aşkı ile nahak anlayışa karşı gayret etme, zafere ulaşma pratiğidir. Bu mana ile Demirci Kawa’nın Zalim Dehaq’a karşı zaferin sonucu olarak yaktığı meşalenin ritüel olarak karşılığı dîlandır. Bundandır Kawa’nın meşalesini gören gençler halaya durarak karşılık vermişler, zaferi kutlamışlardır. Bu çerçevede bakıldığında Kürt halayı (dîlan) tarihseldir, gelenektir. Tarih ve geleneği ne kadar doğru bilirsek, günümüz ve geleceği de o kadar değiştirip dönüştürebiliriz. Halayı yasaklamak geleneği yok etmektir. Kaybolan gelenek yok olan tarihsel gerçekliktir. Yaşayan gerçekliğin yok olması, geleceğin yok olması demektir. “Tarih ve gelenek neyse günümüz ve gelecek de odur” büyük ilkesine göre yaşam demek, özgür geleceği inşa etmek demektir. Bu perspektif ile bakıldığında halayın niçin yasaklandığını daha iyi anlarız. Kürt halayını halk oyunlarının bir çeşidi olarak tanımlamak eksik olur. Kadimden bugüne hakikat ve özgürlük arayışındaki geleneği bugüne taşıyan binlerce yıllık toplumsal bir ritüelidir.
Toplumun varlığı, birliği, dirliği ile ilgili bütün etkinlikler, müjdeler, tarihsel bayramlar, toplumsal hafızayı barındıran önemli günler, özgürlük ile ilişkili olan bütün etkinlikler halay ile kutlanır. Bu yönü ile halay, kimliğin tamamlanması halidir. Kendini bilen, anlayan, düşünen, cüret eden, cümle can ile ikrarlaşan, aşk ile özgürlüğe bağlı olan, el ele vererek toplumsallığını inşa ederek kimliğin tamamlanması halidir. Kendini toplumu ile, toplumsal hafızası ile tamamlama eylemidir, halay. Bu da özgürlük demektir. Halaya giren her can mevcut çemberi parçalamaz, ayrı bir baş olmaz, bütüne dahil olur, kendini bütün ile besler, var eder, tamamlar. Bu bakımdan halay bir eylemdir ve toplumsal ahlakı esas alır. Halaya girmeye cüret etmek gerekiyor. Cüret eden toplumu ile yar olur ve peşinde kainat ile empati kurar, bütünleşir. Halay, bir olma halidir, tek olma hali değil. Bir olma hali varlığın özgür olma halidir. Büyük bir aşkla, müziğin coşkusu ile, zılgıt çekerek, tilili çekerek, aşk ile kanatlanmasıdır. El ele verenlerin, bu çarka girenlerin “Bir” olma halidir. Halayın, tililinin yasaklanması boşuna değildir. Halayın çok eski bir ritüel olması, işin içinde müzik, ritim, armoni, ahenk, aşk, özgürlük, zulme karşı dik duruş, dans ve ahlak olması bu ritüelin kadın kökenli bir gerçeklik olduğu manasına gelebilir diye düşünüyorum. İktidarcı, erkek egemen zihniyetin kadının gülmesini, haykırmasını, tilili çekmesini ahlaksızlık olarak görmesi, yasaklaması bu zihniyetin sonucudur.
Kürtçe’de, toplumsallığı bozan davranışlarda ve düşüncelerde bulunan bireylere “be çeper” denilir. Be çeper demek, edep – erkan sınırını bilmeyen, toplumsal çemberin dışına çıkan, güvenilmez, ahlaksız manasına gelir. “Çeper” kelimesi belli bir yeri, mekanı dış baskılara, saldırılara karşı çitlemek, duvar oluşturmak, korumak manasına gelir ki, genellikle dairesel bir çittir. Başka bir ifade ile toplumun varlığını, birliğini, komünalitesini dış baskılara karşı korumak, savunmak ahlaklı olmakla özdeştir. Halayın, tarihsel ve geleneksel manasına bakıldığında; el ele tutuşarak bedensel ve zihinsel olarak bir çeper oluşturma durumu söz konusudur. Bu çeperin içinde toplumun kendisi mevcuttur.
Halaya giren her can kendini ortaya koyar, meydana çıkar, kendini kanıtlar. Halayın başını çeken rehber, öncü, halay başının yol göstericiliğinde, potansiyelini açığa çıkarır, kendini var eder. Bu çember dairenin içinde kopma, yalnızlaşma, tekleşme, parçalanma, yok olma, kendini dayatma olmaz. Bütün canlar birbirlerinin eksikliğini görünmez kılarlar. Bu dairenin içinde bütünleme, birleşme, birbirini besleme, az bilene imkan tanıma, öğretme, yaşatma, dışlamama, var etme söz konusudur. Az bilenlerin, yarım bilenlerin, yeni öğrenmeye çalışanların bu hallerinden kurtulmak için toplumu ile, el ele vererek kendini tamamlama durumu söz konusudur.
Toplumsal varoluşu ortadan kaldırmaya çalışan zihniyete karşı halaya durmak, farklılıkların ikrarlı birliğini esas alarak demokrasi mücadelesinin öznesi olmak anlamına gelir. Kürt halkı an itibariyle demokratik siyasetin öznesi olma potansiyelini içinde barındırır. Bu bakımdan Türkiye ve Ortadoğu’da demokrasi ve özgürlük mücadelesi halayının halay başını Kürtler çeker demek, yerinde bir belirlemedir.
Kendini inşa edenlere aşk olsun.