Geçmişte oldukça yaygın olan el değirmenlerinden bazıları hala zamana karşı direniyor. Buğday, pirinç ve mısırlar taş değirmenlerde yani halk arasındaki ismi ile cûhnîde öğütülerek yemeklerde kullanıyor. Bu kültürü halen devam ettiren kadınlar, “Mezopotamya’nın en kıymetli kültürüdür, yaşatmamız lazım” diyor. Jinnews’e konuşan kadınlardan Neriman Keskin, el değirmeninde buğday öğütmenin yüzyıllara dayandığını belirterek, “Yıllardan beri buğdayımızı toplar ve sonbahara doğru taş değirmende öğütürüz. Eskiden kadınlar ulusal kıyafetlerini giyer, buğday öğütme günleri yaparlardı. Bizler de bu kültürü yaşatmak adına buğday öğütme günleri yapıyoruz. Her hafta sonu bir araya gelir buğday, mısır ve pirinç ezmesi yaparız. Günümüz bayram havasında kilamlar eşliğinde geçer” diye ifade ediyor.
Kuşaktan kuşağa
Taş değirmen gibi kadın emeğinin ürünü olan ilklerin korunması gerektiğine işaret eden Keskin, “Biz İstanbul’a ya da herhangi bir metropol kentine gitsek bu kültürü yaşatmaya devam edeceğiz. Çünkü bu kültür kadınların büyük emeği ile yaratıldı. Bu yüzden yaşamın bir parçası haline getirmek için çabalıyoruz. Mezopotamya’nın en değerli kültürüne sahip olan halk şüphesiz Kürt halkıdır ve biz Kürt kadınları kültürün kuşaktan kuşağa aktarılması için elimizden geleni yapacağız” diye ekliyor. Asya Özcan da teknolojinin kültürel mirasların önüne geçmemesi gerektiğine dikkat çekerek, “Annelerimiz sayesinde bu kültürü bugünümüze kadar getirdik. Şüphesiz şu an da bile burada her bir Kürt’ün evinde el değirmeni vardır. Bu kültür kadınların büyük emekleri sayesinde var olmuştur. Şimdi de bizler bunu yaşatarak teknolojiye karşı direniyoruz. Hiçbir teknolojik aracın bunun önüne geçmesine izin vermeyeceğiz” diyor.
HAKKARİ