Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı tarafından Cilo Dağları ve Sat Buzul Gölleri ‘milli park’ ilan edildi. Bölgenin aynı zamanda maden sahası olarak ilan edilmiş olması akla ‘Yeşil Yol’u getirdi
Hakkari’nin 3 bin 400 rakımlı Cilo Dağları’ndaki bazı alanlar ile Sat Buzul Gölleri’nin Cumhurbaşkanlığı’nca milli park ilan edildiği duyuruldu. Hakkari Valisi ve Hakkari Belediyesi’nin kayyumu İdris Akbıyık, bu gelişmeyle ilgili sorumluluğunu dile getiren açıklamada bulundu. Akbıyık, “İnşallah milli park edilmesi ilanı ile beraber burada dağlarımızın, göllerimizin mevcut yapısına uygun birçok proje geliştirilecek. Buradaki ekolojik sistem, flora, fauna ve canlı varlığı inşallah daha iyi korunacak. Özellikle doğa turizmi doğaseverlerin daha çok ilgisini çekecek. Hem koruma hem de Hakkari’ye turizm değeri kazandırma anlamında bizim için çok önemli bir karardır. Bundan sonra milli park mevzuatları çerçevesinde Tarım ve Orman Bakanlığımızla beraber bölgemizin, korunması, gelişmesi, kalkınması ve bölgemizin turizme kazandırılması amacıyla en iyi şekilde değerlendireceğiz” dedi.
Cilo ve Buzul Göller’e
‘Yeşil Yol’ Vali Akbıyık’ın özellikle ilan edilen alanın milli park değil de sanki turizm alanı ilan edilmişçesine seviniyor olması dikkat çekici. Oysa milli park ilan edilen alanı da kapsayan 5 bölge için maden ihalesine çıkılmış olması farklı bir duruma işaret ediyor. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAGEP), Hakkari merkez, Yüksekova ve Derecik ilçelerinde bulunan 5 bölgede maden ruhsatı için bir süre önce ihale süreci başlattı. Yüksekova’daki Cilo Sat Gölleri ve Korgan köyü, Derecik’teki Govend Dağı ile kent merkezine bağlı Ördekli (Kotranis) köyü vadisi ve Nebirnav Yaylası’nın maden bölgesi olarak işaretlendiği ihale belgelerinde yer almakta. Çıkarılan bir yönetmelikle, maden sahalarının altyapılarının yani yollarının, suyunun, enerjisinin Valilik eliyle inşa edilmesi gerekmektedir. Vali Akbıyık, Karadeniz’de yaylaları birbirine bağlama gerekçesiyle inşa edilen oysa asıl amacı maden sahalarına ulaşımı sağlamak olan ‘Yeşil Yol’ gibi, Cilo’da milli park ilan edilen alanlara yönelik enerji iletim hattı ve yol yapımını ‘turizm’ adı altında gerçekleştirebileceğine seviniyor olmalı.
Yeni statü
AKP iktidarı son yıllarda doğa koruma bölgelerinin statülerini değiştirerek kullanıma sokması dikkat çekerken bazı bölgelerin koruma alanlarını daraltarak ‘milli park’ ilan ediyor. Milli park ilan edilen bölgelerde ise 16 Mart 2020’de yürürlüğe giren ‘Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik’ ile bu alanlarda madencilik dahil her türden faaliyet için ‘merkez komisyonu tarafından belirlenecek ilke kararları çerçevesinde bölge komisyonlarınca alınacak kararlar doğrultusunda mümkün hale getirilmişti. Yönetmelik değişikliğinde sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanlarında bulunan madenlerin ‘milli menfaatler’ kapsamında işletilmesinin bölge komisyonlarının kararına bırakılmasıyla doğal alanlar doğal olmaktan çıkarılabiliyor.
Milli parkta maden mümkün
1. derece doğal sit alanı yerine ‘Kesin Korunacak Hassas Alan’, 2. derece yerine ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’, 3. derece yerine ise ‘Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’ tanımları getirildi. Bu yönetmelik sonrası yapılan değişiklik öncesi 1., 2., ve 3. derece alanların toplamının yüzde 72’si 1. derece doğal sit alanıydı. Devredilen bu alanların şimdi birçoğunun 1. dereceden 2. ya da 3. dereceye indirildiğini görüyoruz. Milli park alanı ilan edilen bölgeye kadar bir madenin genişlemesi mümkün kılınırken genişlemese bile madencilik faaliyetleri bulunduğu alanın dışında çok geniş alanları etkiler. Madencilik yapıldığı bölgenin doğal yapısını ve ekolojik karakterini değiştirir, hatta kilometrelerce uzaklıktaki bölgelerdeki doğal alanları ve tüm canlıların yaşamı tehdit altına alınmaktadır.
Milli parka yağma alanı
1961 yılında Uludağ’ın 130 bin 241 dekarlık alanının 27.300 dekarı milli park ilan edilmişti. Uludağ Milli Park sınırları içinde Volfram Madeni inşaatına 1974’te başlamış ve 1980’de işletmeye açılarak 8 yıl çalıştırılmıştı. Yani o dönemde ‘milli’ menfaatler ‘milli park’ statüsünün üzerindeydi bugün de aynı. Uludağ, milli park ilan edilmeden önce bugün otellerle doldurulmuş alanda birkaç orman işletmesine ait ağaçtan yapılar vardı. Milli park sonrası bölge kayak merkezi olarak görülmeye başlanırken her noktasından oteller ortaya çıkmaya başladı. Otellerin yasa gereği milli park sınırları içinde yapılması mümkün değildi. Bu nedenle Valiliklerden alınan barak, tuvalet vb. ruhsatlarla koca koca oteller inşa edildi. Bugün Uludağ Milli Parkı parasız kimsenin giriş yapamadığı sadece bir avuç zenginin yararlandığı alan haline getirildi. Yer altında çıkan ve birleşerek birçok dereyi ortaya çıkaran sular, çıktığı noktadan itibaren su şirketlerince çevrelenip şişeleme tesislerine taşınırken dereler akmaz oldu. Bir kente dönülen Uludağ ve milli parkı büyük bir kirlilik ve susuzlukla adeta ölüme taşımakta.
EKOLOJİ SERVİSİ