Çiğdem Kılıçgün Uçar*
Toplumda hakikatlerin mücadelesi hiç bitmemiştir. Ve bugün de devam eden bu mücadele, hakikatlerin ve temsillerinin kıyasıya çarpışması, toplumsallığın yörüngesi gibidir.
Hakikatlerin çalındığı, gizlendiği ve temsillerinin gerçek diye sunulduğu bu sistemde kadınların ve mücadelelerinin dayandığı zemin hakikatlerdir. Toplumsal, tarihsel ve güncel hakikatler. Hiçbir temsile ihtiyaç duymayacak kadar çıplak hakikatler. Peki bu hakikatleri gizleyenler, temsillerini üretip tarihi kendinden başlatanlar kimlerdir? Nerede dururlar? İlk gizlenen hakikat kadın hakikatı ise kurulan sistem ve temsilcileri kimlerdir? Bu kısa soruların uzun cevapları dönemin mücadelesi açısından önemli ipuçları veriyor.
Mücadele kodlarımız bu soruların uzun cevaplarında aslında. Hakikatlerin yaşam bulamadığı, temsillerinin fazlasıyla yer işgal ettiği bu zamanlarda yaşamın, eylemin, sözün temsili aşan gerçekliği iki durum açığa çıkarır. Bunlardan ilki hakikatlerin gücünden rahatsız olanların artan baskısı ve zoru. Diğeri ise her şeye rağmen hakikatin varlığına inanan ve bundan güç alanların söz ve eylemi….. Toplumun dizaynında kadının esas alınması taşıdığı hakikattendir.
Bugün açısından, her katılımla hakikatleri işaret eden, her eylemle ve her varolma biçimiyle hakikatin kendisi olan kadın mücadelesi yeni yaşamın tüm olmazlıklarını zorlamaya devam ediyor.
Kadının yarattığı hakikatin gaspı ile kurulan erkek egemenlikli sistem tüm toplumu tahakküm altına almış ve sisteminin tüm hakikatsizliğini toplumsallaştırmaya çalışmıştır. Kendisinin gasp ettiği tüm hakikatlerin değersizleştirilmesi de devletli organizasyonların hakikati olmuştur. Kadının merkeze alındığı bu saldırıların kendisi bile hakikatin gücünü göstermeye yetmektedir. Sosyal siyasal ekonomik, yani yaşamın her alanında hakikati inşa etmeye çalışan kadınlar, sokaktan siyasete varolma mücadelesinin her ilmeğini özenle örmeye devam ediyor.
Erkek egemenliğinin ve tüm organizasyonlarının temsil olduğu bilgisi ve tecrübesi bize kadın mücadelesinin sadece bir cins mücadelesi olmadığını, toplumsal mücadelenin kendisi olduğunu tekrar tekrar hatırlatmaya devam ediyor. Gülistan Doku ve İpek Er bu mücadelenin hakikatleri olurken, tüm temsillerin de ifşası oluyor aslında.
* Halkların Demokratik Kongresi Kadın Meclisi Üyesi