Haydar Ergül
Hakikat yolcusu Aysel Doğan hakka yürüdü. Uzun yıllardır kanser illetiyle cebelleşen Aysel, hakka yürüyerek; Kürt toplumsal varlığının yeniden oluşum ve inşasında üstlendiği sorumlulukların gereğini yaparak tarihsel yolculuğunu tamamlamış oldu. Hakka yürüyüşü toplumsal varlık oluşumunda eksik ve yetersizliklerinden arınmış; tam olma halini ifade eder. Aysel’de hakka yürüyüşünde tama oldu. Temizlendi, paklandı ve bu temelde yeni bir hayata başlamış oldu. Onun yeni hayatı Kürt toplumunun tarihsel seyri içinde varlığını devam ettirerek, hiç bitmeyecek bir akış olmaktadır.
Yaşamın anlamı ait olduğun varlığın oluşum, değişim, dönüşüm ve inşada ki seyri içinde var olabilmektedir. Aysel de Kürt, Alevi ve kadın kimliğiyle bunu başaran ender kişiliklerden biri oldu. Kürtlerin içinde yaşadığı koşullarda bunu başarmak güç olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Normal toplumlarda buna ulaşmak daha kolaydır.
Aysel’in yürüyüşü
Aysel’in yürüyüşe başladığı 1970’lerin koşulları oldukça zordur. Büyük cesaret isteyen ve cüret göstermeyi zorunlu kılmaktadır. Deli olmayı gerektirecek bir zamandır. Kurulu düzen açısından “Kürt yoktur; dağda karda yürürken çıkan kart-kurt seslerinden Kürt denmiş, yoksa onlar Orta Asya’dan gelmiş Türklerdir.” Aslına yani “Türklüğe” dönmeleri için hemen her şey yapılmıştır, yapılmaktadır. Soykırım düzeyine varan katliamlar yapılmış, Kürtlük suç kavramının içine konulmuş; cezai yaptırım konusu yapılmıştır.
Dersim Tertelesi
Dersim Tertelesi bu katliamlar içinde en üst derecede uygulamaya konulmuş bir pratiktir. Zaten o yüzdendir ki, Dersimlilerin başına inen “Tunç El” anlamında Tunceli ismi uygun görülmüştür. Dersimli her mekanını söylediğinde “Tunç El” hatırlansın; kurulu düzene biat edilsin ve Dersim hafızalardan tamamen silinsin. O yüzden ‘70’lerde Dersim asıl olarak hafızalardan silinmiş, Tunceli telaffuz edilen isim olmuştur. En devrimci, en sosyalist Dersimli için bile Dersim unutulmaya terk edilmiş, yerine Tunceli ikame edilmiştir.
Zamane ‘delisi’
O koşularda birileri çıkacak Tunceli yerine Dersim diyecek, Kürtler ve Kürdistan vardır; üstelik Kürdistan sömürgedir diyecektir. Bu büyük cüret ister. O koşullarda cüret delilikle eş anlamlıdır. Buradaki delilik, verili düzen şartlarının reddi, karşı koyuştur ve ağır yaptırımları göze alabilmektir. Ağır cezalık meselelerdir. Adeta anandan emdiğin süt burnundan getirilir. İşte bunu diyebilenlerden biri de Aysel’dir. Aysel zamane delileriyle hevalleşmiştir, yoldaş olmuştur.
Kesintisiz yürüyüş
Aysel’in hakikat yürüyüşüne böyle başlar ve kesintisiz bir ömür sürdürür. Sağa-sola yalpalayan bir yaşam ve mücadele değildir Aysel’in akışı; hakikati arama ve bulma arayışı. Aysel’in hakikat yürüyüşünü anlama ve anlamlandırmak yaşayanlar açısından derslerle dolu bilgiye ulaşmayı verir, deney ve tecrübe sağlayıcıdır. O açıdan bir şekliyle Aysel’le yolu kesişen biri olarak onun hakkında ki, duygu ve düşüncelerimi özet şeklinde açmam anısına duyduğum saygının bir gereği olmaktadır.
İlk tanışma
Aysel’le tanışmam 1998 yılına denk geldi. Daha önce basın yoluyla kısmen bilgim vardı. Daha çokta 1991 yılında yapılan genel seçimlerde Dersim’den bağımsız milletvekili adayı olması üzerine bilgi sahibi olmuştum. Az bir oyla seçilememişti. Daha sonra öğrendiğim; seçimi kaybetmesi hileye başvuran kurulu düzendi.
Israrcı, öfkeli ve intacıydı
İlk tanışmamız bir telefon görüşmesinde olmuştu. Daha sonra nerede nasıl karşılaştığımızı anımsamıyorum. Tanışmamız Avrupa’da olmuştu. Almanya’da cezaevinden yeni çıkmıştım; o ilk telefon görüşmemizde geçmiş olsun dileklerini bildirdi. Oradan anladım ki cezaevinden çıktığımı biliyordu. Çeşitli vesilelerle görüşmelerimiz oldu. Bende bıraktığı ilk intiba; yaklaşımları içtendi, duygu ve düşüncesinde net, ısrarcı bir görüntü veriyordu. Güven veren bir yaklaşım içindeydi. Ancak en belirgin özelliği çok ısrarcı, öfkeli ve inatçı bir kişilik olduğu ilk elden göze çarpan yanıydı.
Onu yakından tanımam ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla Avrupa’da gelen İkinci Barış Grubunda birlikte yer almamızdır. Geliş hazırlıkları sürecinde daha yakından tanıma durumum oldu ve cezaevi sürecinde daha da derinleşti. Barış Grubun sözcüsüydüm; yakın çalışma içinde olduk ve daha fazla tanıma fırsatı yakaladım.
Grupta yer alması
Aysel’i anlatmadan önce barışa şans tanımak için cezaevine “gönüllü” girme kararına ulaşmanın şartlarına bakmak gerekir. Şartlar bilinmeden; insan nasıl Avrupa’dan gelip cezaevinde kalmayı göze alabilir-hem de yıllarca-sorusu akıllara takılır, o zaman kimilerinin aklına da takıldı. Çoğu çevre buna anlam vermede güçlükler yaşadı. Fakat Aysel bunu kafasını takmadı ve çok rahat karar verebildi. Zira grupta yer almak gönüllülük esaslıydı, istemeseydi grupta yer almayabilirdi.
Adanmış bir hayat
Zindanda tutsaklık zordur; hele birde Kürt’sen zorluk kat be kat artmaktadır. Yine Aysel, zindanda kalmanın deneyimini 12 Eylül koşullarında yaşamış biridir. Burada Amed Zindanını anımsatmak yeterli olacaktır. Bu koşullarda yaşamış birinin barışa şans tanımak için Öcalan’ın çağrısına olumlu cevap vermesi ve zindana girmeyi göze almasını üzerinde düşünülmesi gereken bir yandır. Bu karar Aysel şahsında demokrasi ve özgürlüğe; bunun için mücadele etme, bedel ödeme ve fedakârlık göstermede tereddüt etmeme hali olmaktadır. Aysel böyle bir kişiliktir. Bu amaçta fedakârlık, kararlık ve netliği gösteren en temel göstergeleri oluyor. Aysel, net bir kişiliktir, adanmış bir hayatın sürdürücüsü olmanın kararlığıdır. Özgürlüğün en ağırı da olsa bedel ödenmeden başarılamayacağının farkındadır. Devrimcilik basit bir hevesle yapılabilecek bir uğraş olmadığını, ağır bedel ve fedakârlık isteyen bir çalışma olduğunun bilincindedir, Aysel.
Barış Grubunun geldiği tarih çok kaotik bir zamana denk gelmektedir. Ortadoğu 3. Dünya Savaşı koşullarını yaşamaktadır. Savaşı başlatmanın ilk hamlesi Birinci Körfez Savaşıyla yapılmıştı. Irak Diktatörü Saddam Hüseyin’in 1991 yılında Kuveyt’i işgali üzerine ABD’nin başını çektiği koalisyon güçlerinin müdahalesi yapıldı. Ancak koşulları uygun görmediklerinden olacak ki, Irak önemli oranda işgal edildi ama Saddam devrilmedi. 3. Dünya Savaşının ikinci hamlesi Öcalan’a yapıldı. Öcalan’ı Suriye’den çıkarmak için ülke denizden, havadan ve karadan kuşatmaya alındı. Yapılan devletlerarası bir komploydu. Amaç, 3. Dünya Savaşıyla Ortadoğu finans kapitalin önceliklerine yeniden dizayn edilmeye çalışırken, Kürt dinamiğini tamamen ortadan kaldırmaktır. Öcalan’a dönük yapılan bu komplonun amaç hedefleri çok yönlü ve komplekstir. Başta Kürtler olmak üzere bölge halklarını yeniden yapılanma içinde köleleştirmedir. Köle Kürt köle bölge anlamındadır. Yüz yıllık yaşanmışlık bunu anlatmaktadır.
Aysel Dersim toprağına sırlandı
Devletlerarası komplo 15 Şubat 1999 günü Öcalan’ın kaçırılıp tutsak edilmesiyle bir yanıyla hedeflene ulaştı. Öcalan’a dönük yapılan komplo aynı zamanda Ortadoğu halklarına karşı da yapılan bir komplodur. Günümüzde başta Suriye’de olmak üzere bölge savaşlarına bakıldığında komplonun amaç ve hedefleri daha iyi anlaşılmaktadır.
Öcalan’ın esaretiyle yeni bir süreç başladı; öncelik ise komployu boşa çıkarmak, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin teminatlarını sağlamaktır. İşte, barış gruplarının gelmesi komployu boşa çıkarma mücadelesine katılmaktır.
İkinci Barış Grubu
Yine Aysel’in içinde yer aldığı 2. Barış Grubunun 29 Ekim 1999 günü Türkiye’ye gelmesinin simgesel bir anlamı vardır. Türkiye’ye 29 Ekim’de geliş çağrısı Cumhuriyetin kuruluş günü olması vesilesiyle demokratik cumhuriyete çağrı olmaktadır. Demokratik cumhuriyet çağrısı en başta Türkiye halklarına yapıldı. Bu çağrı hangi oranda hedefine ulaştı? Bazı yönleriyle ulaştı; süreçte daha devam etmektedir, amaca doğru yol alındığını söylemek kâhin olmayı gerektirmez. Demokratik modernite, demokratik ulus, demokratik konfederalizm paradigması halklarımıza yol gösteren doğrultusu; bu sürecin kazanımları olmaktadır. Yine Kürt dinamiğinin yaşadığı toplumsallık, yükseliş ve küresel boyutlar kazanması gidişatın kapsamını ortaya koymaktadır.
Sıradan devrimciliği aşmıştı
Aysel, Barış Grubuna dahil olmasıyla yeni dönemin öncelikleri, yeni manifestonun oluşumunun gerekliliğine dair öngörme, bilme ve tereddütsüz katılım yapmayı gerçekleştirmiştir. Dolaysıyla Aysel devrimciliği var olanı takip etme değil, onu aşan hissiyat kavrayışının derinliğini göstermektedir. Bununda gösterdiği gibi sıradan devrimciliği aşan bir devrimciliktir, Aysel’in devrimciliği. Anlama, kavrama ve gereğini yapmayı esas alma yürüyüşüdür, O’nun ki. Aksı halde başarıyı öngörmese ağır bir gözaltını ve yılları bulan zindan yaşamını seçmezdi. Onun temel karakteri inandığını yapma yaklaşımıdır. İnat ve kararlılık ondan alınabilecek temel derstir. Neyi nasıl ne kadar yaptı, o ayrı bir irdeleme konusudur. Ancak adanmış bir ömürde, onu irdelemenin gereği de kalmamıştır; Aysel haktan geldi hakikat yürüyüşünü tamamladı ve paklanmış hayatın sırrına erdi.
Aysel hakikate erdin
Aysel hakikate erdin. Uğruna yaşadığın, direndiğin ve mücadele ettiğin Dersim’in kutsal toprağının bağrına sırlandın. Toprak seni incitmesin demeyeceğim. Bildiğin gibi Dersim toprağı kutsallıklar mekânıdır. Seyit Rızalar, Beseler, Zarifeler, Ali Şerler, Sakineler oraya sırlandılar. Onlara kavuştun. Yine sen en öncelikli Dersim için direndin; o sana rızalık verdi. Dersim toprağının seni incitmesi bir yana bağrına bastı ve rahat ettireceğine kuşku yoktur. O yüzden toprak seni incitmesin demiyorum. Bedenin Dersimin bağrında, ruhun, bağlılıkların, inancın, hayal ve amaçların halkımız var oldukça onunla olacak ve sonsuza akışını devam ettirecektir. Ruhun şad olsun.