Bizler burada Yeni Yaşam’a ulaşamıyoruz. Sizler okumalı, okutmalı, sahiplenmelisiniz. Bize ait olan, başkalarının görmek istemediğini gören-gösteren, duymak istemediğini duyan-duyuran, sesimizde ses olan Yeni Yaşam’la nice yaşlara…
Dr. Adnan Selçuk Mızraklı / Edirne Cezaevi
Hekimler içlerinden hekimlik dahil birçok sanatkarda çıkarmış bir meslek grubu. Çoğu kez edebiyattan görsel sanatlara, müziğe, ortaya koydukları eserlerle hekimliklerinden çok sanatkarlıkları, şairlikleri ya da romancılıkları ile anılır olmuşlar. İşi gereği insan canı ile yoğunlukla ilgilenen hekimlik duygu, düşünce, anlam ve yaratıcılığın zirvesi olan sanatın boy vermesi için güçlü bir arka plan oluşturuyor.
Hekimler kendi mizahlarını da bolca yapabilen bir erdem ve geniş gönüllüğe sahiptirler. Şöyle ki kendilerini tanımlarken “Tıp fakültesinden bazen hekim çıkar ya da cerrahi kliniklerinden bazen cerrah çıkar” derler. “İnsanın akılsızı hekimliği, hekimin akılsızı cerrahiyi, cerrahın akılsızı da beyin cerrahiyi seçer” de başka mizahi, ironik yaklaşım. Bu arada ben de ikinci kategori akılsızlardanım. Biz akılsızlar hekimliğin sadece bilgi işi değil beceri, duygu, yaratıcı düşünüş, sanatkarlık ve ustalaşma işi olduğunu söyleriz. Sevgi, şefkat, özveri, empati, basiret, cesaret ve adalet gibi erdemlerle sorumluluklarımızı yerine getirmekle mükellefiz.
Hekim kıvamında hekimlerde bulunan özelliklerden biri de klinik duyarlılıktır. Kavramı tarif etmek gerekirse hastayı kapıdan gördüğünüz andan itibaren ona kilitlenerek gözleme almak, dokunmak (muayeneyi ayrıntılı yapmak) sesini dinlemek (öykü almak) ve aynı anda hızlıca tanılarını belirleyebilmek. Ya da takibini yaptığınız hastanın hafızanızda arşiv kaydı sağlam olması ve anlık–dönemlik değişimleri fark edebilmek. Ya da hastanın hastalığının seyrine dönük doğru öngörüler yapabilme yeteneğidir diyebiliriz.
Hekimlik doğası gereği özgündür, sivildir. Yemini de böyledir zemini de. Ne emir-komutaya gelir ne de amir-memur ilişkisine. Sürekli yenilenme ve ilerleme dürtüsüyle hareket eder. Hücreden bünyeye bilinmesi, ortaya konulması gereken daha çok şey var. Kıssadan hisse mesleğimizin tarihi çok eskidir. Ayrıca insanlık var oldukça da yaşayacaktır.
Bir de bizim meslek gibi öncüleri çok eskilere giden bir meslek grubu var. (Antropologlar, tarihçiler duymasın, neolitikte bu meslekler yoktu. İnsan daha yeni ağaçtan inmiş, ayaklarının üzerinde yürümeye başladığı dönemden bahsetmiyorum.)
Değerleri, etiği, disiplini, pratiği, sorumluluğu ve meslek onuru itibariyle birbirimize çok benzeriz. Onlarında işi dünya ile, toplum ile, insan ile. Kısaca sevdaları yaşam olan gazeteciler. Yeni yaşam için hakikat peşinden koşturan, fedakarlık ve cesaretle, akıntıya karşı yorulmaksızın yüzen Celadet Bedirxan’ın, Apê Musa Anter’in çocukları, torunları gözaltılara, baskılara, sansürlere, engellemelere eyvallah etmemiş, Hafız’ların hafızasına sahip halkımızın yedi veren gülleri. Biz hekimler gibi sürekli nöbetteler. Habercilik deyimiyle atlayamazlar, aynen bizim de meslek pratiğimizde olduğu gibi.
Habere, yoruma, bilgiye, analize ulaşmak için Yeni Yaşam
Hakikat avcılığı, halkın sesi-sözü için Yeni Yaşam
Sermayenin değil halkın çıkarlarının sözcülüğü için Yeni Yaşam
Tarihçesi halkının yükseliş ve direniş tarihi olan habercilik için Yeni Yaşam diyorum.
Bizler burada Yeni Yaşam’a ulaşamıyoruz. Bunu biliyorsunuz. Sizler okumalı, okutmalı, sahiplenmelisiniz. Bize ait olan, başkalarının görmek istemediğini gören-gösteren, duymak istemediğini duyan-duyuran, sesimizde ses olan, seslenen Yeni Yaşam’la nice yaşlara.
Yeni Yaşam yolun açık, aydınlık olsun diyorum.