Ayfer Serçe’nın katledilişinin üstünden 14 yıl. Serçe, özelde Kürt kadınlar üzerindeki baskı ve katliamlara ilişkin Ermenistan, Irak, İran ve Federe Kürdistan Bölgesi’nde derin araştırmalar yaptı
Ayfer Serçe ya da Şilan Aras, kadın katliamlarını araştırmak için gittiği İran’da 19-23 Temmuz 2006’da İran tarafından katledilen bir gazeteci. Urfa Viranşehir’de 1974’te doğan Serçe, daha gençlik yıllarında gazeteciliğe merak salar. Lise yıllarında Karacadağ radyosunda sunuculuk yapan Serçe, Çukurova Üniversitesi’nde işletme bölümünü okur. Bu süreçte arayışları olan Ayfer, 1998’de Kürt kadın mücadelesinde aktif olarak yer alır. Gazeteciliğe olan tutkusunu bırakmayan Serçe, 2000’lerin başlarında Mezopotamya Haber Ajansı’nda (MHA) muhabirlik yapmaya başlar ve ajansın 2005’te kapanmasının ardından aynı yıl yayın hayatına başlayan Fırat Haber Ajansı’nın (ANF) Ermenistan muhabirliğini yapar. Burada 3 yıl kalan Serçe, daha sonra Federal Kürdistan Bölgesi’ne geçer. Buradan da İran Kürdistan Bölgesi’nin Urmiye ve Mahabat kentlerine geçerek kadınların artan intihara sürüklenmelerini araştırmaya koyulur. 3 haftalık araştırmasının ardından Serçe, 19- 23 Temmuz 2006’da Türkiye-İran sınırında İran askerlerince katledilir. Olayla şimdiye kadar İran’dan herhangi bir açıklama yapılmazken, aradan geçen 14 yıla rağmen cenazesinin nerede olduğu ise öğrenilemedi.
Ardılları Serçe’den devraldıkları özgür basın geleneğini sürdürmeye devam ediyor. Serçe’nin kadınlara ait bir ajans fikri ise 2012 8 Mart’ında Kadın Haber Ajansı’nın (JINHA) kurulması ile hayat buldu. Özgür basın geleneği bugün JIN NEWS, JIN TV ve NEWAYA JIN gibi yayın organları ile kadınların sesini duyurmayı sürdürüyor. Serçe, gazetecilik yıllarında araştırmaları ve yaptığı haberleri ile kadınların sesini duyurmak istemişti. Katledilişinden önce Federe Kürdistan Bölgesi’nde 26 yıl peşmergelik yapan Xeyal ile yaptığı söyleşide Serçe, bölgede uzun yıllardır Kürt halkına yönelik sürdürülen savaşa şu sözler ile açıklık getiriyor: “Dünyaya gözünü açan ve kendini savaşın içinde bulan nice çocuk, savaşçı olarak büyütülüyor ve savaşçı olarak ölüyor buralarda. Kürdistan coğrafyasının dört parçasından biri olan Güney Kürdistan’da çocuklar silahlarla büyütülüp, büyüyünce savaşçı yani peşmerge olarak hayalini kurar tüm yaşamının. Çünkü peşmergelik herkesin ekmek kapısı, peşmergelik herkesin aç kalmama korkusunun tatlı düşü. Ama sadece bir düş, çünkü insanlar artık barış içinde bir dünya yaratmak isterken, çılgın savaşlara yöneltmenin anlamsızlaştığı günümüzde acı da olsa, peşmergelik adı altında insanlar ister çocuk ister genç, yaşlı olsun peşmergelik maaşına bağlanıyorlar ya da bağlanmak zorunda kalıyorlar. Çünkü insanların çalışacak, üretecek hiçbir iş alanları yok, kendisini üretici kılabilecek hiçbir saha bırakılmamış. Bu peşmergeliğin kısaca dile getirmeye çalıştığımız bir yönü, diğer yönü ise Kürt halkına savaşmaktan başka bir yol ve seçenek bırakılmadan katliamlardan, talanlardan geçirilen yıllardaki peşmergecilik, yani savaşçılık yani militanlık ya da partizanlık…”
Bir kadın öyküsü Serçe, söyleşinin devamında Xeyal’in anılarını ve savaşçılığını şöyle kaleme alıyor: Xeyal, Güney Kürdistan’da Saddam’ın Kürtlere karşı uyguladığı imha politikalarına karşı senelerce silahlı mücadele içinde yer almış. Kürt kadınları genelde savaş yıllarında eşleriyle, babalarıyla sadece destek konumunda bir statüde kalırken, Xeyal bu konumun tamamıyla dışında tam 26 yıldır silahlı peşmergelik yapmakta. Xeyal 1976’da peşmerge olmaya karar veriyor ve o zamanlar babasının silahlı mücadele veren grubuna katılıyor. Xeyal peşmerge olmaya karar verdiği zaman daha 16 yaşındadır. Burada genelde aşiretsel temelde savaşa katıldığından Xeyal de babasının yaklaşık 50 kişilik savaşçılık grubunda yer alır ve en ön saflarda Baas hükümetine karşı silahlı mücadele yürütür. Okula hiç gitmeyen ve okuma yazma hiç bilmeyen Xeyal, ‘Okumuş olsaydım şimdi Talabani’den daha üst düzeyde görevim olurdu’ diyor. Xeyal okumamışlığını o dönemlerin savaş yılları olmasına, köylerinde okulların olmamasına bağlıyor. Ki zaten son birkaç yıl öncesine kadar bile Güney Kürdistan köylerinde okullar yok denecek kadar az, olan yerlerde de eğitimler, öğretim görevlilerinin eksikliğinden çok yetersiz. Hiç yaralanmadığını ama uzun yıllar zor koşullarda kalmanın getirdiği sonuçlar olarak çoğu kez hastalandığını anlatıyor Xeyal. Sadece Saddam’a karşı değil, aynı zamanda İran’a karşı da savaştıklarını da ekliyor.
1964 doğumlu olan Xeyal, 1976’dan 1999’a kadar aktif bir biçimde peşmergelik yapıyor. Xeyal’in ilk peşmergelik yaptığı yıllarda toplumun kadınların peşmergelik yapmasına hor gözle baktığını ancak, kendisi babasının yanında peşmergelik yaptığından kimsenin kendisine olumsuz yaklaşamadığını vurguluyor. On altı yaşında peşmerge saflarına katılan Xeyal, Güney Kürdistan’da en uzun yani tam 22 yıl silahlı peşmergelik yapar. Peşmergelik yapmış çok az Kürt kadınlarından biri olan Xeyal şu an emekli olmuş ve peşmergelik maaşını alıyor. Devletin peşmergelere olan sıradan yaklaşımını yaşayan Xeyal’e hiçbir ayrıcalık tanınmamakta. O da sıradan bir peşmerge olarak yaşamını sürdürmekte. Az sayıda peşmergelik yapmış kadınlardan biri olan ama yaşamının neredeyse tüm yıllarını halkına veren Xeyal, devletin kendisini sıradan bir peşmerge olarak yaklaşımından memnun görünüyor.”
(Jinnews’ten alınmıştır.)