Baharla birlikte, uyanır dünya, canlanır yer ve gökyüzü. Kışa giren yerlerden bahara geçen bölgelere kuşlar göç etmeye başlar.
Göç eden kuşlara her ne kadar göçmen kuşlar dense de, onlar esasında görevli kuşlardır. Örneğin leylekler gittikleri coğrafyada yılanları ve buğdayın zararlısı olan süne böceğini ve başka canlıları yiyerek beslenir.
Beslendiği canlıların doğadaki varlığını/oranını düzenlerler. Leylek, avladığı yılanla havalanır, belli bir yükseklikten sonra yere bırakır. O yükseklikten yere düşen yılanın omurgası/beli kırılır, hareket edemez olur, etkisiz kalır. Avlayıp etkisizleleştirdiği yılanla, karnını doyurur leylek ve yavruları.
Türkiye tarımının ve çiftçisinin omurgası da önce hükümetler eliyle kırıldı; çiftçiler dayanaklarından edildi. Sonra tarımın kontrolü şirketlere geçti.
Tarımın kontrolü şirketlere geçtiği oranda çiftçiler topraklarını kaybetti. Toprağını kaybetmeyenler de üretemez duruma sürüklendi. Neydi, nelerdi tarımın omurgası, çiftçi dayanakları?
– Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlükleri (TİGEM) vardı.
Görevleri neydi?
“… Türkiye’nin bitkisel ve hayvansal üretimini artırmak, çeşitlendirmek ve ürün kalitesini iyileştirmek için yetiştirdiği damızlık hayvan, tohum, fide, fidan benzerlerini yetiştiricilerinin intikal ettirmek; bitkisel ve hayvansal üretim, yetiştirme ve ıslah konularında araştırmalar yapmak; çevre çiftçilere tarımsal teknoloji ve girdi kullanımında öncülük, öğreticilik yapmak…”
TİGEM, yurt sathında yayılmış 38 bağlı işletmesi, 386 bin hektar arazisi ile yukarıda anılan görevleri yerine getiriyordu. Tİ- GEM’lerin çoğu Yap-İşlet-Pay ver yöntemiyle özel sektöre devredildi. İşlevsizleştirildi.
– TÜGSAŞ ve İGSAŞ gibi kamuya ait gübre fabrikaları vardı. Bu fabrikalar özelleştirilmeden önce gübre pazar payının yüzde 34’üne sahipti. Piyasayı düzenliyorlardı. Özelleştirildiler.
– Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), Et ve Balık Kurumu (ET-BALIK), YEM SANAYİ vardı. SEK, yurt geneline yayılmış 34 işletmeye sahipti. Yani yaygındı. Özelleştirildi.
Et ve Balık’ın 29 et kombinası, 2 et sanayi işletmesi, 2 tavuk kombinası, 1 adet balık mamulleri fabrikası, 1 taşımacılık işletmesi, 300’e ulaşmış mağaza zinciri vardı. Özelleştirildi.
Yem Sanayi’nin yurt geneline yayılmış 26 yem fabrikası vardı. Özelleştirildi. Hayvan yetiştiricileri üretim girdisi ve pazarlama konusunda tamamen şirketlerin belirleyiciliğine terk edildi.
– Çiftçilerin Ziraat Bankası vardı. Banka yasasında yapılan değişiklik ile tarımsal kredilerin faiz oranları özel bankaların faiz oranları seviyesine çıkarıldı. Çiftçi krediye erişemez oldu, erişenlerin çoğunluğu icralık duruma düştü, topraklarını kaybetti.
– Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) halen var. Fakat işlevsizleştirilmiş durumda. Hükümetlerin şirket yanlısı politikaları nedeniyle piyasayı düzenleyecek oranda ürün almıyor, zamanında fiyat açıklamıyor, stok yapmıyor. Meydanı şirketlerin belirleyiciliğine bırakmış durumda.
– Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri vardı. Halen var. Fakat üretimden pazarlamaya zincirleri yok. Zincirlerinin halkasını kırdılar. Entegre tesisleri ile pazarlama birimleri anonim şirketlere dönüştürülerek özelleştirildiler. Sadece üyesi (ortağı) olan çiftçilerin ürünlerini satın alıyorlar. Ürün işleme ve pazarlama birimleri kooperatiflerin değil şirket ortaklarının kontrolünde.
– ÇAY-KUR’umuz var. Varlık Fonu’na devredilmiş durumda. Özelleştirilecek günü bekliyor.
– TEKEL ve Şeker Fabrikaları vardı. Tütün ve şekerpancarı çiftçisinin ürünlerini satın alırdı. Özelleştirildi. Şimdi tütün ve şekerpancarı üreticileri zorda. Tütün, sigara ve şeker piyasası şirketlerin kontrolünde. Daha pek çok şey anlatılabilir elbette. Ama işin özü tarımın omurgasını özelleştirmelerle kırdılar. Ekonomisini tarımın üzerine inşaa etmiş Türkiye, kırık omurga ile ayağa dikilemediği için krizde.
Şimdi yerel seçimin son etabına girdik gibi. Bu yerel seçimlerden sonra tarımsal sorunlar sadece iktidarın meselesi olmayacak. Biline! Belediye başkanlığını kazanan bütün partiler, tarımın başarısından veya başarısızlığından sorumlu olacak/tutulacak. Çünkü Büyükşehir Yasası, belediyeleri de hükümetler kadar tarımın geliştirilmesinde yükümlü kılıyor.
Yani kırık omurgayı alçıya alıp onarmak birazda belediyelere düşüyor. Seçim öncesi adaylara hatırlatalım, biraz hafızaya pedal çevirelim istedim.