Her şeyin başıdır haddi bilmek.
Had bilmeden hak bilinmez.
Hakkı bilmek için haddi bilmek gerek.
Haddi bilme deyimini duymayan yoktur aramızda.
Ya biz başkalarına haddini bilmesini tembihlemişiz ya da başkaları bize tembihlemiştir.
Haddi bildirmekte; haddi bilmeye davet etmekte pek ustayızdır hepimiz.
Hep davet ederiz haddi bilmeye. Ama pek bilmeyiz haddimizi. Tıpkı hakka hep davet edip genelde yanında olmadığımız gibi.
Haddini bilmek zordur haddi bildirmenin tersine.
Haddi öğretmek pek kolaydır haddini öğrenmenin aksine.
Bizce had öğrenilen değildir, öğretilendir. Hep öyle görüldüğü için hiçbirimiz bilmeyiz; öğrenmeyiz haddimizi.
Hep öğretilendir başkasına.
Herkes başkasıdır bizim dışımızda.
Başkası da herkesi başka görür kendi dışında.
Herkes herkesin gözünde başkadır ama başkası yoktur aslında.
Başkası olmadığı için de öğretilemez bu had hiçbir Allah kuluna.
Ne öğrenilendir ne de öğretilen. Ne ilginç değil mi Allah aşkına!
Öğrenilmeyen öğretilebilir mi? Sahi var mı ki bunun imkanı akıl dergahında?
Hepimiz öğreteniz öğrencisi olmayan bir okulda.
Öğrenmek bize göre değil!
Sormak bize uymaz!
Sorsak da biz veririz cevabı çünkü sorduğumuzun cevabını da en iyi biz biliriz.
Kimseleri beğenmeyiz. Beğenirsek değerimizden oluruz. Beğenmek bize ters gelir beğenilmek dururken.
Hiç bakmayız kendimize, hep başkasıyla ilgiliyiz.
Yanılmak bize pek yabancı, uğramaz caddemize.
Yanılgının ikameti o bir türlü olmayan başkasının mahallesinde.
Başkasıyla oturur. Yanımıza hiç yaklaşmaz.
Hakkı biz biliriz herkesten çok!
Onun için de sınırlarını biz belirleriz. Bilmekten alırız gücümüzü.
Başkası bilemez, o yüzden herkes bizim çizdiğimiz hak sınırında olmalı; dışına çıkamaz. Çıkarsa sınır ihlali yapmış olur maazallah!
Sınırı belirleriz; bekçiliğini de kimselere vermeyiz. Kimse koruyamaz çünkü.
Sınır bizim!
Kimselere dokundurtmayız evelallah!
Doğru birdir ve o da bizim tekelimizdedir.
Tartışılmazdır bizim doğrumuz.
Allah’ın muradını en iyi biz biliriz tam isabet ederiz her konuda.
Hepimiz birer müctehidiz. Tek sevapla yetinmeyiz hep iki sevap kazanırız.
Aza kanaat olmaz hayır işlerde; şanımıza yakışmaz.
Başkasına güleriz aynı şeyi yapmamıza rağmen.
Başkasını yerden yere vururuz ama kendimize gökten başka yerde konum biçtirmeyiz.
Hep iyi niyet bizdedir, bizden başkası halis niyetle düşünemez.
Onların içinde hep fesat vardır.
Müslüman ferasetli olmalıdır komploculuğun da en iyisini biz sergilemeliyiz.
Mazluma pek bağırırız, sesimizi yükseltiriz, ama zalimin karşısına çıkmamak için yol değişiriz. Zalimlerle yoldaş olunmaz ya.
Bize yakın olanlara kızarız, bizimle aynılaşmıyorlar diye.
Uzaktakilere pek şirin görünmek isteriz her nedense.
Tepeden tırnağa yanlışlarla bezenmişiz.
Çünkü biz haddi bilmeyiz.
Çünkü biz had bildirme hakkına sahip olanın koyduğu haddi önemsemeyiz.
…Ve çünkü biz haddi aşmışız.
Şeytanın öncülüğünü ettiği had bilmezlik yolunda yolculuğa çıkmışız.
Yanımızda kibir, husumet, nefret ve cehalet azığıyla.
Selam haddini bilenlere…