ABD başta olmak üzere bir takım uluslararası güçler Türk devleti ile Kuzey Suriye yönetimi arasında bir uzlaşma zemini bulmak için özellikle ‘güvenlikli bölge’ ve Minbic sorunlarına ilişkin bir süredir çaba içerisindeler. Bu amaçla ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ABD-Türkiye- Kuzey Suriye arasında bir süredir mekik dokuyor. Ancak şimdiye kadar ortaya gözle görünür bir sonuç çıkaramadı. Kısa bir süre önce Türkiye’de temaslarda buluna Jeffrey’in bu günlerde Kuzey Suriye’yi bir kez daha ziyaret etmesi bekleniyor.
Jeffrey’in gündeminde yine Mınbıc ve ‘güvenli bölge’ konuları var. Minbic konusunda temel açmaz AKP hükümetinin Minbic’in Kuzey-Doğu Suriye yönetimine bağlı olmasını istememesinden kaynaklanıyor. Çünkü mevcut yapılanmanın Kürtlerin denetiminde olduğuna inanıyor. Bundan dolayı Minbic’in siyasal ve toplumsal örgütlenmesinin değiştirilmesini dayatıyor.
Tabi bu dayatmada bulunurken Rusya’yı da arkasına alıyor, çünkü ABD’nin Fırat’ın batısında bir kentte bayrak asması Rusya’yı da rahatsız ediyor. Ki bu durum, ABD ile Rusya arasında 2014’te kabul edilen ve 21’inci yy’lın Sykes-Picot’u olarak tabir edilen anlaşmada Fırat’ın doğusunun ABD’nin, batısının ise Rusya’nın kontrolüne bırakılması anlaşmasına aykırı. Bu durum Rusya ile Türk devletini Minbic siyasetinde birleştiriyor.
James Jeffrey işte tam da bu noktada hem Türk devletinin hem de Kuzey-Doğu Suriye yönetiminin kaygılarını giderecek bir Minbic modeli arayışında. Türk devletinin Minbic dayatması, denetiminde olan grupların da Minbic yönetiminde yer alması temelinde. Kuzey-Doğu Suriye yönetiminin itirazıysa cihadist gruplarla hareket eden ve direkt Türk devletinin denetimindeki bu grupların yönetime girmesinin bölgede daha büyük bir kaosa neden olacağı noktasında. Bundan dolayı Kuzey-Doğu Suriye yönetimi Türk devletinin Minbic Meclisi’nde yer almasını önerdiği isimleri kesinlikle kabul etmiyor.
Bu noktada Jeffrey bir ara formül olarak, Türk devletinin itiraz ettiği isimlerin de Minbic yönetiminden çıkarılmasını önerdi. Jeffrey bu esasla Türk devletinden isim listesi istedi ve bu çerçevede belirtilen isimlerin hepsi Minbic Meclisi’nden çıkarıldı. Ancak Erdoğan ve Putin’in son Moskova görüşmeden sonra yapılan ortak basın açıklamasında Erdoğan’ın konuşmalarından da görüldü ki, AKP-MHP hükümetinin itirazları hala bitmemiş. Bunun temel nedeni de istedikleri isimleri Minbic yönetimine koyamamaktan kaynaklanıyor. Bundan dolayı Jeffrey Minbic konusunda büyük ihtimalle Kuzey-Doğu Suriye’ye eli boş gelecek. Jeffrey’in çantasındaki ikinci dosya ise ‘güvenli bölge’ sorunu.
Derinliğine ilişkin 5 ila 32 km arasında değişik görüşler olsa da böylesi bir bölgenin oluşturulması konusunda taraflar ilkesel olarak birbirine yakın duruyor. Sorun bu bölgenin kapsamı ve korunmasında görev alacak olan birlikler konusunda yaşanıyor. Ki, Rojava kentlerinin çoğu sınıra neredeyse sıfır noktada. Güvenli bölge 1 km de olsa 30 km de olsa birçok kent herhalükarda bu kapsama giriyor. Kent merkezlerinin korunması ile sınır güvenliğinin sağlanmasını aynı kefeye koymak mümkün değil.
Üstelik Kamışlo’da hala Suriye rejim askerleri varken, kentin YPG’den tamamen arındırılması Kuzey Suriye yönetimi açısından büyük risk oluşturuyor. Güvenlikli Bölge konusunda anlaşmaya varılamayan bir diğer nokta ise; sınır güvenliğini sağlayacak birliklerin oluşturulması konusunda. Türk devleti ısrarla Kuzey Suriye ile alakası olmayan Tenef’deki Ahmed el Cerba’ya bağlı birlikler ile Güney Kürdistan’daki Roj Peşmergeleri gibi Kuzey Suriye savaşı ve bölge halkı ile alakası olmayan bir takım paramiliter güçleri sınıra yerleştirmek istiyor. Kuzey Suriye yönetimi buna itiraz ediyor.
Jeffrey’in bu noktada önerisi; Türk devletinin istediği güçler ile YPG’nin içinde olmadığı, yerelden çıkarılacak yeni bir sınır güvenlik muhafızları birliklerinin oluşturulması yönünde. Bir nevi Kobane’yi Kobaneliler, Serekaniye’yi Serekanililer, Kamışlo’yu Kamışlolular koruyacak. Kuzey Suriye yönetimi bu modele karşı çıkmıyor. AKP-MHP hükümeti ise birlikte hareket ettiği silahlı güçleri Kuzey Suriye’de etkili hale getiremediği için Jeffrey’in planından rahatsız. Ancak Türk devleti ile ABD arasındaki gerginliğin esas kaynağı sadece bu iki konu değil.
AKP hükümetini ABD ile karşı karşıya getiren Ortadoğu’daki değişim rüzgarında Müslüman Kardeşler (İhvanin Müslim) ile birlikte hareket etmesi ve tarihsel Kürt düşmanlığı siyasetidir. Bunun sonucudur ki, ABD ve NATO’dan uzaklaşıp Rusya ve İran ile yakınlaştı ve S-400 füzelerinin alınması projesine girdi. S-400 füzeleri ile sembolleşen, Türkiye’nin Rusya ve İran cephesine kayması sorununun kökeninde de yine Suriye, daha açık bir ifadeyle ABD’nin Suriye’de Kürtlerle hareket etmesi ile Türk devletinin Kürt düşmanlığı siyasetindeki ısrarının çatışması yatıyor.
Bu çatışmada ABD Türk devletini dengelemek ve daha fazla Rusya ve İran’a yaklaşmasını engellemek için, parça-bütün diyalektiğinin dışında hareket etmeye ve sorunu bu şekilde çözmeye çalışıyor. AKP ise ABD yönetimine ‘istediğimi kabul etmezsen Rusya ve İran ile ortak hareket ederim’ blöfünde bulunuyor. ABD, Türkiye’nin stratejik öneminden dolayı bu blöfleri alttan alıyor, ama Rojava Kürtlerini Türkiye’deki Kürtlerden, Kuzey-Doğu Suriye’yi de Suriye’nin tamamından ayrı ele almak mümkün değil. Bu maddenin doğasına da aykırı. Bundan kaynaklı olarak Jeffrey’in işi zor.