Tutuklu bulunduğu cezaevinde 61 gündür açlık grevini sürdüren DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, sağlık sorunları nedeniyle taziyesine katılamadığı annesi Cevriye Güven’in ölümünün ardından bir mektup kaleme aldı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması istemiyle 61 gündür tutuklu bulunduğu cezaevinde açlık grevini sürdüren Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, yolculuk yapmaya sağlığı el vermediği için taziyesine katılamadığı annesi Cevriye Güven için bir mektup kaleme aldı.
Annesinin vefatından sonra taziyesine katılması yönünde izin verilen, ancak açlık grevinden dolayı yaşadığı sağlık sorunlarından annesinin taziyesine katılamayan DTK Eşbaşkanı Güven’in mektubu şu şekilde:
“Canım Annem;
Zor zamanlarında, acılarla kıvranırken yanında olamadım. Elin tutup başucunda oturup sesini son bir kez dinleyemedim. Böylesi yarım ayrılıklar çok zor. Belki bir evlat için bunlar en son yapılması gereken görevlerdir; ama bana nasip olamadı. Ne acı ki babamın vefatını da Amed zindanındayken öğrenmiş, onun da son demlerinde yanında olamamıştım. O zaman bu duruma ne kadar üzüldüğünü hatırlıyorum.
Anne, beni her zaman diğer çocuklarından ayrı tutar ve severdin. Belki son çocuk olmamın avantajıydı. Ya da sana çok benzediğimdendi. Haksızlığa asla boyun eğmezdin, asiydin. Doğru bildiğini söylemekten çekinmez, kadınlara dayatılan birçok tabuyu aşmayı daha o zamanlarda başarmıştın. Köyden ayrıldıktan sonra seni bana anlatan o kadar çok insan oldu ki. Bir gün yaşlı bir amca, ‘Kızım ben size yıllar önce çobanlık yaptım. Senin annen gibi bir insan göremedim.’ dedi. Herkes senden gördükleri insanlığı anlatıyordu. Her zaman herkesi kendisi gibi görmeyi, insan olmanın verdiği değeri hissettirirdin.
Evet, senin duruşunda asalet ve bilgelik vardı. İnsana umut, azim veren yanın güçlüydü. Bana barış, adalet, eşitlik, kardeşlik, sevgi, saygı, emek, fedakârlık, hoşgörü, bilgelik nedir deseler anam derim. Hatırlıyorum, babam siyasi görüş ve tercihlerimize kızınca ‘Senin çocukların kominist olmuş’ derdi. Sen de ‘Hacı komünizm nedir biliyor musun?’ deyince babam kızar ve çeker giderdi. Babama saatlerce dil döker, haklılığımızı anlattırdın. Sen, ‘Benim çocuklarım bir şey yapıyorlarsa doğrudur’ derdin. Bize insan olmayı öğretin. Bu gün uğruna mücadele ettiğimiz değerler, sizin değerlerinizdir. Anne! Bir halk yok sayılıyor. Birileri, ‘Ya bizim size biçtiğimiz elbiseyi giyeceksiniz ya da çıplak kalacaksınız’ diyorlar. İşte bu kadim halk, Kürt halkı bu anlayışa karşı yıllardır direniyor. Sen zaten biliyorsun canım annem! Her bir araya geldiğimizde uzun uzun konuşurdun. Yine kaygılanırdı anne yüreği! Kaygılanmakta haklıydın. Çünkü bizler konuştuk cesaretle mücadele etmeyi seçtik. Tüm bunlar için hedef gösterildik ve binlerce kişi tutuklandık. Evet, tutuklandık, fakat ölümü bedel olarak verenler oldu. Linç edilerek, panzerlerin arkasından sürüklenerek, gece evinde uyuyan mahsum çocukların ölümü gibi ölümlerle ölmek de vardı. Kürt’e düşen pay, ölümdür, yaşam değildir. Coğrafyanın kader olması böyle bir şey anne…!
Milyonlarca insanın irademdir dediği, her gün bedenini onun özgürlüğü için seve seve verenlerin olduğu zamanları yaşıyoruz. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, bu topraklara kalıcı barışın ve özgürlüğün gelmesi için açlık grevindeyim. Sanırım sana söylenmedi, ama beni çok fazla hissettiğini biliyorum. Sana anlatma fırsatım ve zamanım olsaydı, bana canı gönülden hak vereceğine hiç şüphem olmazdı. Anne! Tecrit bir insanlık suçudur, savaş bir insanlık suçudur. Bunların artık olmaması için direniyorum. Haksızlıklara karşı direnmeyi sen öğrettin, boyun eğmemeyi, cesur olmayı, doğru konuşmayı ve yapmayı senden öğrendim. Senin öğrettiklerinin hepsi çok kıymetli bunu bil anne! Sen de tüm Kürdistan anneleri gibi çok acı çektin, ama bir gün bile of demedin. Analığın kutsallığını sizler sayesinde anladık.
Canım Annem;
Sana ve tüm annelere layık olmak için direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğim. Mekânın cennet olsun, ışıklar içinde uyu, canım annem!”
HABER MERKEZİ