‘Savunma hakkı en kutsal haktır. Bu hakkı, yerel mahkeme heyetinin engellemelerinin hakkı yoktur. Ancak kendi hukuklarını bile ayaklar altına alıyorlar. Anayasayı çiğniyorlar. Bugün son sözümü mahkemede söyleyemedim’
Hüseyin Aykol
Halen Bodrum S Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Gürbüz Topçu, 8 Mart 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Ben bugün saat 12:30’da yine Bodrum S Tipi Cezaevi’nden Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya telekonferansla katıldım. Ancak siyasi savunma yaparken, mahkeme heyeti tarafından sürekli savunmam engellendi ve SEGBİS sisteminin sesi kapatılarak savunma hakkım kasıtlı olarak sabote edildi. Bu durum, 4-5 defa tekrarlandı ve böylece savunmamı yapamadım.
Bana karşı yapılan bu engellemeyi ‘düşman hukuku’ olarak tanımlıyorum. Savunma hakkı en kutsal haktır. Bu hakkı, yerel mahkeme heyetinin engellemelerinin hakkı yoktur. Ancak kendi hukuklarını bile ayaklar altına alıyorlar. Anayasayı çiğniyorlar. Bugün son sözümü mahkemede söyleyemedim. Bu nasıl bir adalettir acaba? Tunceli 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde ifadesini bulunan adil yargılama ve özgürce siyasi savunma yapma hakkımı net olarak ihlal etmiştir. Ses sistemi kapatılarak ve önyargılı bir tutumla savunma hakkım engellenmiştir.
Savcı dava hakkındaki son mütalaasını tarafıma göndermemiştir. Mahkeme heyeti tarafından bana gönderilen iddianamenin mütalaa yerine sayılmasına karar verdi ve sonra da hakkımda verdikleri kararı açıkladılar. Bu tutum bir suçtur. Yapılan şey, adeta tiyatro ve komedidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan adil yargılama ve savunma yapma hakkım ihlal edilmiştir.
Bugün maruz kaldığım bu hak ihlalini sizinle paylaştım; çünkü sizin bu ihlali gerekli yerlere iletebileceğine inanıyorum. Sizin gereken duyarlılığı göstereceğinizi biliyorum. Bu durumu, başta İnsan Hakları Derneği olmak üzere ilgili insan hakları kuruluşlarına iletebilir misiniz? İlgili herkesi bu haksızlık karşısında duyarlı olmaya çağırıyorum.
Ayrıca sağlığımla ve tedavimle ilgili hak ihlallerini de sizinle paylaşmak isterim. Tam altı yıldır sağlık ve tedavi hakların kasıtlı olarak engelleniyor. Ankara’da gittiğim her üç hastanenin sonuçlarını sizinle paylaşmak isterim. Nitekim göz protezi süreci olumsuz sonuçlandı.
Ben ilkin Ankara Etlik Şehir Hastanesi’nin göz bölümüne gittim. Göz doktoru beni muayene ettikten sonra, üzerinden çok zaman geçmiş. Zamanında oraya misket konulsaydı; şimdi oraya protez göz için yer olurdu, dedi. Ancak buna rağmen protez göz için uygundur, dedi. Ancak bu hastane bu konuda uygun olmadığı için beni bu kez bu operasyonun yapıldığı Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’ne sevk ettiler.
Gözüme yapılan kontrol ardından, Etlik’te söylenenler, burada da bana söylendi. Bu defa da, beni Ankara Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk ettiler. Orada da ‘Gözüne 6 yıldır hiçbir tedavi uygulanmamış, eğer zamanında ameliyat yapılmış olsaydı ve oraya misket konulsaydı, protez göz için yer açılmış olurdu. Ancak hiçbir şey yapmamışlar; bundan dolayı gözün içe gömülmüş ve et parçaları üst üste gelmiş, birbirine yapışmış, altı yıllık ihmal yüzden şimdi yapılacak bir şey yok’ denildi.
Böylece Muğla’da yaptığım başvuru işleme alınmadı ve ben Bodrum’da buraya tedavi için geldim; oysa üç aşamalı bir ameliyat yoluyla protez lens tedavisi yapılabilir; ancak olmaz dediler.
Size göz protezi için yenilenmiş olan sağlık raporumu gönderiyorum ve göz protezi takılması ve tedavim için gereken yerlere benim adıma başvurunun yapılması ve durumumu kamuoyuna yansıtılmasını istiyorum.”
* * *
Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan çizerlerimizden Barış İnan, 10 Mart 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Bizler iyiyiz ama biraz canımız sıkkın. Birlikte kaldığımız Tonguç Ok, dün Kırşehir Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne gönderildi. Neredeyse 2022 yılından itibaren başlayan sürgünler az az olsa da sürüyor. Tonguç Ok ile Necip Baysal, 25 yıldır birlikte kalıyorlardı. Aradaki yıllarda da hiç ayrılmamışlardı. Zaten aynı dosyadan yargılanıp, birlikte ağırlaştırılmış müebbet almışlardı. Necip için zor bir ayrılık oldu. Bakalım, bizlerin sırası ne zaman gelecek. Bir de yolculuğumuz nereye olacak. Sürgünler hep ailelere uzak bir yere oluyor. Tonguç’un eşi İstanbul’da oturuyor ve her ay buraya gelebiliyordu. Kırşehir’e her ay gitmesi imkânsız. Son 5-6 yılda yapılan sevklerde, hiç kendi ailesine yakın bir yere sevk edilen olmadı.
Size en son üç çizim göndermiştim. Siz de bana ‘telif ücreti’ olarak iki ciltlik ‘Heval’ isimli romanı göndermiştiniz. Ben de size kitapların bana verilmeme kararlarını gönderiyorum. Meğerse çok tehlikeli bir romanmış. Böylesi kitapların satılmasına nasıl izin veriliyor? İyi ki, içerideyiz de idare bizi koruyor(!) Dışarıda sizler bu kitapları okuyor, ne tehlikeli şeylere maruz kalıyorsunuz; yazık vallaha size…
Kitapların bana verilmemesi üzerine idarenin infaz hakimliği ve ağır ceza mahkemesinden aldığım ret kararlarını şimdi Anayasa Mahkemesi’ne taşıyorum. AYM, böylesi durumlarda hak ihlali kararı veriyor ama pratikte bir anlamı olmuyor. Zaten oradan da artık ihlal kararı çıkar mı, bilemiyorum. Benim AYM’ye böylesi konularda yaptığım 23 başvuru birleştirilmiş ve bana 500 lira tazminat ödenmesine karar verilmişti. Oysa bu para, başvurular için hazırlanan dosyalardaki fotokopi parasını bile karşılamaz. Ancak AYM’den karar çıktığı için AİHM’ye başvuramıyoruz. Oysa oradan alınabilecek tazminatları toplasan, zenginlikte insan Koç ailesiyle bile yarışır vallahiJ
* * *
Düzce T Tipi Cezaevi’nde bulunan Resul Baltacı, 4 Mart 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Şu an yedi arkadaş bir odada kalıyoruz. Kıt imkanlarla gelişmeleri takip ediyoruz. Karar gazetesi alıyor ve birkaç bildik TV kanalı izliyoruz. Aşırı bir tekrar ve toplumsal sorunları ve hakikati dile getirmekten aciz görünüyorlar. Ortadoğu’daki ateşin her yere sıçraması an meselesi. 30 binden fazla Filistinliyi katlettiler. Gazze diye bir yer kalmadı. Başta İslam ülkeleri ve dünya devletleri bir çözüm geliştiremiyorlar.
Benim durumumda ise herhangi bir gelişme yok. 15 ay önce Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği olumlu kararı uygulamadılar. Ben de AYM’ye başvurdum. Ama henüz bir cevap gelmedi. Ne zaman cevap-karar gelecek bilemiyorum. 32 yıl, 384 ay ve 1684 haftadır içerideyim. Yine yeniden yargılanmak için AYM’ye başvurmuştum. Orası da 2012 yılı öncesine ait konularda bireysel başvuru kabul etmiyoruz, diye karar vermişti. Adalet Bakanlığı’na yazdığım dilekçelere ise, ‘İnfaz Hakimliği’ne baş vurun’ deniliyor.
Kısacası herhangi bir kurum bana haksızlık diyemiyor; çünkü elimde mahkeme kararı var. Başka bir cezaevine sevk edilsem, sorun orada çözülecek ama iki yıldır her ay yaptığım sevk taleplerinin hepsine ret cevabı geliyor. Maddi sorunlarımız yüzünden benden çok uzakta yaşayan ailem ziyaretime gelemiyor.”
MEKTUBU GELENLER:
Gürbüz Topçu – Bodrum S Tipi Cezaevi
Resul Baltacı – Düzce T Tipi Cezaevi
Barış İnan – Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevi
Bülent Parmaksız – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi