Bu kesimlerin anlamadığı bir şey var. İktidar değişiminin HDP açısından taşıdığı anlam ile Millet İttifakı açısından taşıdığı anlam bir ve aynı değil…
Herdem Fırat
2023 seçimi her kesim açısından gün geçtikçe daha fazla önemli hale geliyor. Peki 2018 yılındaki seçimler daha kesinleşmeden ‘adam kazandı’ mı denilecek, ‘hanım mı kazandı’ denilecek yoksa ‘demokrasi ve özgürlükler kazandı’ mı denilecek? Bunun cevabını elbette şimdi kesinkes söylemek mümkün değil. Lakin kimi yaklaşımlar sonucu tahmin etmede ipuçları veriyor.
HDP son yaptığı açıklama ile seçime kendi ittifak adaylarıyla katılacağını belirtti. Bu açıklama iktidar çevrelerince tebessümle karşılanırken Millet İttifakı’nı da telaş sardı. Özellikle seçimlerle ortak aday ile girildiğinde Erdoğan’ın karşısındaki adayın ilk turda kesin kazanacağını değerlendiren kimi kesimlerde eleştiriler yerini hakaret ve küfre bıraktı. Bazıları da bu hamleyi kapatma davasının düşürülmesi karşılığında iktidar ile pazarlık olarak değerlendirdiler. Bu kesimler partinin hazine yardımının yapıldığı hesaplara bloke konulduğunda ses çıkarmazken, HDP’nin aday çıkarmasını pazarlık olarak gördüler. Velev ki pazarlık etmiş. Siyaset sorunlara çözüm üretme mekanizmasıdır. HDP de siyasi bir parti olarak kiminle pazarlık yapacağına, kiminle ittifak kuracağına, nasıl bir yol haritası izleyeceğine kendisi karar verir. Ancak Erdoğan karşıtlığında birleşen Millet İttifakı destekçileri HDP’den koşulsuz destek istiyor. Bu olmadı mı HDP hain oluyor, işbirlikçi oluyor, iktidar yanlısı oluyor.
Bu kesimlerin anlamadığı bir şey var. İktidar değişiminin HDP açısından taşıdığı anlam ile Millet İttifakı açısından taşıdığı anlam bir ve aynı değil. Millet ittifakı AKP-MHP yerine geçip ülkeyi kendileri yönetmek istiyorlar. Onlar için yasak, inkar ve imha söz konusu değil. Hatta hiçbir partileri kapatma davasıyla karşı karşıya değillerdir. Ancak HDP açısından durum farklıdır. HDP gerçek anlamda toplumsal sorunların çözümüne odaklanan ve cumhuriyetin inkar-imha siyasetini sonlandıracak bir ferasetle politika yapıyor. Bu hususlarda mevcut iktidar dışında hiçbir şey söylemeden HDP’den iktidar değişikliği için destek istemek samimiyetsizliktir.
HDP’ye en çok oy veren kesim Kürtlerdir. Kürtler bu ülkede halen varlık sorunu yaşıyorlar. Varlık sorunu yaşanan bir yerde iktidar renginin değişmesi pek anlam ifade etmez. Cumhuriyetin 100. yılında iktidar olmak elbette önemlidir. Ancak eskiyi aşacak bir feraset geliştirmeden ister 100 yıl geçsin ister 1000 yıl geçsin fark eden bir şey olmaz. Kürtlerin taleplerini görmezden gelerek oyalama siyaseti ile bu iş yürümez. Cumhuriyetin kuruluşunda Kürtlere verilen sözler tutulmadı. Onlarca kez Kürtlere söz verildi ancak tutulmadı. Bunun için somut adım atılması gerekiyor. Şimdilerde Millet İttifakı’na mensup partiler kimi Kürt vatandaşları partinin etkili organlarına getirerek sanki Kürtlere önem veriyorlarmış gibi yapıyorlar. Eğer öyle olsaydı HDP dışında en çok Kürdün görev yaptığı parti AKP’dir, o zaman en duyarlısı da AKP olurdu.
Lozan Antlaşması yapılırken Meclis’te olan bazı Kürtler işaret edilerek, tüm Kürtler adına kararlar aldırttılar. Sanki Kürt halkının statü talebi yokmuş gibi yansıttılar. Azınlıklara verilen haklardan bile mahrum bıraktılar. Şimdi de benzeri yapılmak isteniyor. Ama o günler geride kaldı.
“Bu iktidar Kürtlere bu kadar zulüm yaptı, Millet İttifakı’na mı destek verecekler yoksa yine bu iktidara mı destek verecekler” diyorlar. HDP kendi adayını çıkararak ne Cumhur İttifakı’na destek veriyor ne de Millet İttifakı karşısında konumlanıyor. HDP daha başından beri 3. Yol siyaseti izleyeceğini açıkça söylüyor. Varlığını bunun üzerine kuruyor. Bunu anlamak yerine peşinen suçlama içerisine giriliyor. HDP ucuz pazarlıklar içine girmek, milletvekili-bakanlık pazarlığı yapmak yerine tüm partileri demokrasi cephesine davet ediyor. Demokrasi mücadelesi yürütüyor. Bu mücadelede büyük bedeller verdi. Doğal olarak bu bedeller üzerinden birilerinin iktidar olup ırkçı-faşist heveslerini yaşatmasına zemin olmak istemiyor.
Peki günün sonunda kazanan ve kaybeden kim olacak?
-Eğer Millet İttifakı gerçek bir demokrasi ve özgürlükleri esas alan bir uzlaşı sonucu ortak adayda buluşursa demokrasi güçleri kazanacak.
-Meral Akşener’in ırkçı, gerici, HDP’yi tanımayan yaklaşımı ile Millet İttifakı seçime girerse ‘adam kazanır’ demokrasi kaybeder ama en çok CHP kaybeder. Ömür billah bir daha böyle bir şansı yakalayamaz.
-Meral Akşener’in Başbakan olma hırsı uğruna Kürtlerin ırkçılığa ve inkar siyasetine verecek destekleri yoktur, olamaz. Bunu pazarlık konusu olarak görenlerin zaten demokrasi feraseti yoktur. O yüzden Kürtlerin destek vermedikleri bir taraf kaybettiğinde Kürtler kaybetmiş olmaz.
Özcesi ‘adam kazandı’ ya da ‘hanım kazandı’ dememek veya ‘demokrasi ve özgürlükler kaybetti’ dedirtmemek için daha temkinli hareket etmekte yarar var.