Metin Yeğin
Kolektif yaşama ve dayanışmanın tuzla buz olması, günlük hayatımızda sadece karşı komşuyla, aynı sokakta oturanla ya da iş yeri arkadaşıyla olan kader birliğini, sebepli-sebepsiz bir çıkar çatışması haline dönüştürmek ile kalmadı. Bu günlük hayattan bulaşan, en yakınını imha etme-didişme virüsü, mesela ‘sevgili’ ilişkisini de ele geçirdi. Sevgili olmak, eş olmak, bir yandan başkalarına karşı bir arada yürüyebilmek gibi, birimi minyatür olan ‘kolektif’lik hali gibi görünürken, gerçekte, her fırsatta diğerine, usturuplu çelmeler takmaya yol açtı. Nasıl bütün gün iş ve okul arkadaşımızla yarışıyorsak, sokakta, otobüste her yerde, bu kocaman kapitalist cangılda birbirimizin elinden hayatı kapmaya çalışıyorsak, evimizde başka biri nasıl olabilirdik?
Bu mümkün değildi ve çok büyük bir ekseriyetle de olmuyordu zaten.
Üniversitede bir not verme biçimi olarak, öğrencileri birbiriyle yarıştıran ‘çan eğrisi’ yöntemi, sadece sınıfın içinde kalmıyor, günlük hayatımızda ve hatta oturma odamızda bile kulaklarımızda çınlıyordu.
Çanlar, birbirimizin tepesine çıkalım diye, bizim için çalıyordu…
Bu dayanışma ve kolektif olma halinin, toplumda sere serpe, topak topak kalmış hallerinden, mesela klasik Patriarkal aile de bu imhadan nasibini alıyordu tabii ki. Özellikle ‘baba’ figürü, dayanışma paçasından ilmik ilmik çözülüyordu ama bu onun otoritesini ortadan kaldırmıyor, sadece daha da nedensiz kılıyordu, o kadar. Geriye beceriksiz, yeteneksiz ve garip bir şekilde, kendine daha da yakışan bir erkeklik olarak kalıyordu. Kabuğunun içinden çekip giden, çekirgenin geriye bıraktığı kabuk gibiydi ‘baba. Dayanışma, destek ve karşılıksız sevgi zıplaya zıplaya uzaklaşırken, sadece kendisine kabuğu, yani eskiden beri üstüne kaplı olan ‘şiddet’ kalıyordu.
‘Günlük Devrim ihtiyacı’nı yazmaya çalışırken insan, her geçen an klasik devrimin yani var olan iktidarın alaşağı edilmesinin belki daha görkemli ve şenlikli olduğunu aklından çıkaramasa da, karşı devrimin hayatımızı nasıl cendere altına aldığının daha da fazla farkına varıyor. Sadece hakim olan, genel ve neredeyse hepimizin şikayetçi olduğu şeylere ilişkin de değil bu, aynı zamanda kendimizde de çok rastlayabileceğimiz şeyler bunlar. Bu yüzden, ancak kolektif ve dayanışmacı bir hayatta kendimizi bolca yıkadığımızda-yaşadığımızda tenimizden söküp atabileceğimiz bir şey.
Kolay değil ama başlamazsak hiç bitmeyecek… (Sürecek)