Rojbin Ekin
Tarihe kadınların erkek egemenlikli gericilik ve sömürüye karşı direniş günü olarak geçen bir 8 Mart’ı daha karşılıyoruz. Biz bilincinde olmazsak da, onlarla zamanın herhangi bir kesitinde karşılaşmazsak da birileri hep bizler daha iyi bir yaşam sürelim diye kavgaya tutuştu, tutuşuyor. Onların devrimci ve direnişçi ruhu, bizimle yol almaya devam ediyor. Bilinçaltımızda, ruhumuzun dehlizlerinde onlardan bize taşınan kodlar var. Haksızlığa, sömürüye ve eşitsizliğe dair her isyanımız, onların bize tarihin derinliklerinden, bir başka zamandan fısıldadıkları belki de. Tarihsel sürecin farklı evrelerinde kültürel, fiziksel soykırıma karşı direnen ve adlarını tarihe yazdıran Kürt kadınları vardır. 19’uncu ve 20’inci yüzyıl boyunca devam eden direnişlerde Kürt kadınlarının üstlendiği öncülük misyonu yüzyıllar boyu anılmaya değer ve vermiş oldukları emek takdire şayan olmayı sürdürecektir.
Direniş ikonu olan kadınlar
Dergêy Saray (Saray Kapısı) Süleymaniye’nin tarihi yapılarından biri. Kürt halkının İngiliz sömürgeciliği ve Baas rejiminin işgaline karşı direnişin ve gösterilerin adresi olmuş zamanında. Dergêy Saray, onunla anılmazsa bile ilk direnişçisi İngiliz sömürgeciliğine karşı başkaldıran Hefsexana Neqîp’tir. Yüzlerce kadını o dönem açmış olduğu gece okulunda eğiterek, bilinçlenmeleri ve örgütlenmelerine büyük katkılar sundu. Sömürgeciliğe karşı Degêy Saray’da direnişi başlatan ilk kadındır aynı zamanda. Başkaldırısının bedelini ülkesinden göç ederek ödedi. Ancak o hiçbir zaman pes etmedi, yakalanmış olduğu ağır kanser hastalığına rağmen bilincini ve direnişçi ruhunu kaybetmedi. Doğup büyüdüğü topraklara yeniden dönme umudunu yitirmeden hayata gözlerini yumdu ve yetiştirdiği kadınların isteği üzerine Doğu Kürdistan’dan Süleymaniye’ye getirilerek, güneşin batışının en muhteşem göründüğü Girdê Seywan (Seywan Tepesi) mezarlığına defnedildi.
Zeynep Xan’ın eşitlikçi şiirleri
“Saklı kalmış bir tarihtir Zeynep
“Kalk ve onurluca mücadele et
Sakın mücadele sadece
erkeklerin işidir deme
Ülke eğer serbest ve özgür olursa
Erkek ve kadın için her şey
eşit olur.”
Bu dizeler Zeynep Rauf, diğer adıyla Zeynep Xan’a ait. Kürtlerin ulusal marşı ‘Ey Raqîp’’in yazarı Dildar Rauf’un ablası olan Zeynep, Kürtlerin ulusal ve direniş bayramı olan 21 Mart 1900’de Hewler’in Koye ilçesinde dünyaya gelir. İngiliz sömürgeciliğine karşı, kalemiyle halkının özgürlük mücadelesinin önemli savunucularından biri olur. Kadının öz gücüne inanan, yaşamın ve mücadelenin her alanında güçlü bir rol ve öncülük üstlenebileceğini, başarının kadın ve erkeğin özgürlük mücadelesinde yakalayacağı ortaklaşma, gücün birleşmesiyle sağlanacağını savunur. Bu yüzden şiirlerinin tümünde kadın ve erkeğin eşitliğine dikkat çeker. Kendi döneminde etkili bir kadın olmasına rağmen hak ettiği gibi hiçbir zaman işlenmedi. Ondan geriye sadece bir fotoğraf ve henüz bir kitapta toplanamayan şiirleri kaldı.
‘Kürdistan’ın Jean Dark’ı’
Zeynep’in kadınları mücadeleye davet eden sesi ve dizileri belki de Margret George Shello’ya ulaştı. Bizden çok önce onunla tanıştı ve sözlerini bir hamail gibi boynuna astı ve özgürlük mücadelesinde yerini alan ilk kadınlardan olmayı seçti. Margret, Hıristiyan-Asuri bir ailenin çocuğu olarak 1941 yılında Duhok’un doğusunda bulunan Berwarî Bala bölgesine bağlı Durê köyünde dünyaya gelir. İlk kadın peşmerge olarak Kürt özgürlük mücadelesi içerisindeki yerini alır. 19 yaşındayken babası George Malik Shello ile birlikte KDP’nin kurucusu ve liderliğini yapan Mele Mustafa Barzani ile Irak Baas rejimine karşı Kürt özgürlük mücadelesine katılan ilk kadın peşmerge olur. O dönem Avrupa basınında ‘Kürdistan’ın Jean Dark’ı’ olarak geçen Margret, Irak devletinin baş düşmanları listesine alınır ve başı için para ödülü konulur. 1968 yılında kendi karargahında öldürülür, ama nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğü netleştirilmez.
‘Saç örgülerimden bayrak yapsınlar’
“Güzel annem, tasalanma, ben bir dava insanıyım artık. Kürt halkı için savaşıyorum. Bu mücadele uğrunda idamı onurla karşıladığımı söylemem üzerine çılgınlaşan koca Saddam’ın ne kadar zavallılaştığını gördüm. Anne bizim ölümümüzle binlerce Kürt insanı uyanacak, özgürlük bayrağımız dalgalanacak. Ben öldüğümde üzülmeyin. Saç örgülerimden bayrak yapsınlar…”1952 yılında Kerkük’te doğar Leyla. İlk ve orta öğrenimini Kerkük’te tamamladıktan sonra ailesiyle birlikte Bağdat’a göç eder. Filistin halkının özgürlük mücadelesinde önemli isimlerden biri olan Leyla Halid’in uçak kaçırmasından esinlenerek, uçak kaçırmayı tasarlayan Leyla, eylem girişiminin hemen başında arkadaşlarıyla beraber yakalanır. 1974 Nisanı’nda ağır işkencelerden geçirilir. Kısa süren düzmece bir yargılanma sonrasında aynı yılın Mayıs ayında 22 yaşında Baas rejimi tarafından idam edilir. İdam sehpasında Kürt ulusal marşı olan ‘Ey Raqip’ okuyarak ölümü karşılar.
Yasını atmayan kadınlar…
Kısa da olsa portrelerine yer verdiğim bu Kürt kadınlarının özgürlük tutkusu ve mücadele kararlılığı sonraki yıllarda yüzlerce, binlerce Kürt kadınına ilham olur ve Kürt halkının Baas rejimine karşı Güney Kürdistan’da vermiş olduğu özgürlük mücadelesine aktif bir şekilde katılırlar. 1986 yılında başlayan ve Kürt soykırımını hedefleyen Enfal ve Halepçe katliamları, Kürt halkının kapanmayan ve hala yasını tuttuğu olaylar olarak tarihteki yerini alır. 1986’nın başından 1989’a kadar süren Enfal Harekatı’nda çoğu kadın, çocuk ve yaşlı olmak üzere 182 bin kişi katledildi, 4 bin köy yerle bir edildi ve en az 1 milyon insan göç etmek zorunda kaldı. Uluslararası toplum tarafından bir soykırım olarak tanınmayan Enfal ve Halepçe mağduru kadınlar, hala kaybettiklerinin yasını tutuyor. Onlar hem kendilerinin hem de coğrafyalarının üstüne geçirilen yası hiçbir zaman atmayacak…
Özgür gelecek kadınların elinde
Hem Federal Kürdistan Bölgesi’nin içinde bulunmuş olduğu siyasi, ekonomik krize hem de kadınların yaşamış olduğu sorunlara tek çözüm, kadınların ideolojik temelli bir öz örgütlülük oluşturmaları, birleşerek, yeniden örgütlenmelerini sağlayarak mücadeleye başlamalarıdır. Federal Kürdistan Bölgesi’nde bu anlamda Kürt kadınlarını daha zorlu bir mücadele dönemi bekliyor. Ancak bu sefer yalnız değiller, tüm dünya kadınlarına mücadeleleriyle ilham olan, yanı başlarında IŞİD gibi karanlık bir güce diz çöktüren kız kardeşleri var. Yeter ki, yüzleri onlara dönük olsun ve onların direniş geleneklerini yollarını aydınlatacak meşale yapmayı unutmasınlar…