Necmettin Salaz
Tüm dünya ülkelerinde kendini ana gündem maddesi yapan koronavirüs, yaşadığım Federe Kürdistan Bölgesi’nde de aynı. Doğal olarak en çok o konuşuluyor.
Virüs; gazetelerin, TV’lerin, sitelerin manşetine oturmuş durumda ve kendinden bahsettiriyor. Biz de TV’de program yaptığımızda ya da sohbetlerimizde zamanın bir kısmını doğal olarak ona ayırıyoruz…
Bu yazıda da birkaç paragrafımızı işgal edecek gibi görünüyor zira bu başlıkta bölgede olup bitene dair söylememiz gereken şeyler var.
İran’la bu kadar iç içe olan, günde birkaç bin insanın karşılıklı gidip geldiği, hatta Çin ile ticari bağlantıları ve gideni geleni çok olan bu küçücük bölgede, Çin ve İran’da olup bitenleri gördükten sonra hepimizin aklına gelen ilk kelime kuşkusuz “Eyvah” oldu…
Ancak, kutlamak gerekir ki, gerektiğinde çok ciddi eleştiriler yapmaktan çekinmediğimiz, eksik gördüğümüz şeyleri yüzlerine karşı söylediğimiz bölge yönetimi, Çin’den sonra hemen ilk adımları attı ve çok ciddi kararlarla cesurane işler yaptı.
Hemen (Yani yaklaşık bir ay oldu) ilkokuldan üniversiteye bütün okullar, güvenlik ve valilik – belediye gibi hizmeti zorunlu olan yerler hariç tüm resmi kurumlar, ezan okumak hariç camiler kapatıldı, taziyeler yasaklandı. Bu karardan kısa bir süre sonra, sinema, tiyatro, tüm eğlence yerleri, hemen ardından da restoranlar, halkın toplu bulunabileceği yerler, berber ve kadın kuaförleri kapatıldı; gösteri ve yürüyüşler durum normale dönünceye kadar yasaklandı.
Ardından da sokağa çıkma yasağı geldi.
Bu yazı 22 Mart’ta yazıldı ve biz 9 gündür evdeyiz…
Bu kadar riskli bir bölgede ölü sayısı üç diye biliniyor. Kırk hastanın çok önemli bir bölümü tedavilerinin ardından taburcu edildiler, bazı günler belli saatlerde ihtiyaçlar için marketler ve fırınlar açılıyor, eczanelerin tamamı açık, güvenlik güçleri, basın mensupları ve acil durumu olanlar sokağa çıkabiliyorken, halk tedbirlere sıkıntı çıkarmadan uyuyor….
*
Newroz’a virüs gölgesi
Burada Newroz kutlamaları 11 günlük tatille başlar, Raperin (Başkaldırı) günleriyle birleştirilir, Mart’ın 20’sinde halk, kadın erkek, çoluk çocuk ana caddelerde ulusal kıyafetleriyle toplanır, müzik grupları, folklorik gösteriler eşliğinde yürür, eğlenir, evine gider, 21 Mart’ta da çoğunlukla piknik yerlerine gider, bayramını kutlar ve evlerine dönerlerdi.
Ancak giderek iki parçanın, yani Kuzey’le Güney’in Newroz kültürü de yakınlaşmaya başladı. Burada da ayın yirmi birinde ateşler yakılıyor, epeyce bir insan Kandil’e gidip oradaki kutlamalara katılıyor, siyasi partilerden yönetici gruplar Amed’e giderek konuşmalar yapıyor, parçalar arasına emperyalistlerce çekilmiş engelleri yıkmaya çalışıyorlar…
İnsanlarımız; Newroz coşkusunu, Kuzey rüzgarını, Rojava rüzgarını arkasına alarak kaynaşıyor…
Yukarıda birkaç paragrafla geçiştirmeye çalıştığımız baş belası korona, bu yıl gerek Kuzey’de gerekse de burada bu coşkulu güne de ket vurdu maalesef.
Önce HDP, ardından da bölge yönetimi aldıkları doğru ve insan sağlığını önceleyen kararlarla kitlesel gösterilerin yapılmamasını istediler. Ancak halk, milyonlar olarak alanlara inmedi belki ama hem orada hem de burada Newroz’dan vazgeçmedi…
Mahalle aralarında, sokaklarda, tepelerde ve dağlarda ateşini yaktı, halaylarını çekti, Kawa’nın özgürlükçü direniş ruhunu yaşatmayı sürdürdü…
***
Bu gelişmeler sürerken Bağdat’ta işler oldukça kötü gidiyor ki, orada olan her şey burayı oldukça yakından ilgilendirir. Hem mezhepler arası çelişkiler hem de mezheplerin kendi içindeki derinleşen fikir ayrılıkları ve gruplaşmalar mevcut hükümetin düşmesine ve yenisinin kurulamamasına sebep oldu. İran, Şiiler üzerinde oldukça etkili, ciddi silahlı milis grupları var. Ancak bazı gruplar o ne derse onu yaparken, bazıları da tam aksi yönde hareket ediyor.
Muhaliflerin istediği tarz bir hükümetin kurulması mümkün değil zira onlar siyasi partilerle hiç ilgisi olmayan insanlardan oluşan bir hükümet istiyorlar. Bu da bazı gruplarca kabul edilmiyor.
Yine Arap kesim, Kürtlerin eskiden olduğu gibi dört bakanla temsil edilmesi yerine üç bakanlığa razı olmalarını ve bu üç kişiyi de Kürt partilerin değil, Arap başbakanın belirlemesini istiyorlar.
Bunu da Kürtlerin kabul etmesi mümkün değil…
Aylar önceden kurulmuş olması gereken hükümet de böylece kurulamıyor, işler iyice sarpa sarıyor.
Bu gidiş böyle devam ederse gruplar arası gerilimin derinleşmesi ve her türlü nahoş şeyin ortaya çıkması olasılık dahilinde.
Bu da Kürt federal bölgesini hem siyasi hem de ekonomik olarak olumsuz etkiler, zaten pamuk ipliğiyle bağlı Kürt-Arap ilişkilerini de nereye götürür belli değil…
Bu yazıya son başlık olarak ABD’nin Kürt bölgesini babasının tarlası kabul ettiğini, bu yönde bazı adımlar attığını ekleyelim ve bitirelim.
Malumunuz Irak içerisinde epeyce bir ABD askeri ve bunların hem barındıkları hem de Ortadoğu’ya ve özellikle İran’a dönük silahlarının bulunduğu üsler var.
Kasım Süleymani’nin vurulmasıyla derinleşen ABD – İran gerilimiyle birlikte bu üslerden bazıları saldırıya uğradı ve epeyce ABD askeri öldürüldü. Şimdilerde ABD, başta Anbar’daki üssü dahil Arap bölgesindeki üslerini güvenli saymıyor.
Edindiğimiz bilgiye göre biri Ortadoğu’nun en büyüğü olmak üzere Kürdistan bölgesinde iki üs yapmayı planlıyor ve kongrede hem onayı hem de bütçesi halledilmiş.
Hal böyle olunca Kürdistan bölgesi başta İran olmak üzere ABD karşıtı güçlerin hedefi haline gelecek, getirilecek. Bölgede bu başlıkta ses seda yok.
Bölge hükümeti de olası felaketleri hesaplamadan bu başlığı kabullenmiş görünüyor…
Bundan böyle ve arada bir bölgede olup bitenleri Yeni Yaşam okurları için sıcağı sıcağına yazıp göndereceğim… Newroz’unuz ve yeni yılınız kutlu olsun…