Türkiye sinemasında “çirkin kral” lakabıyla tanınan Yılmaz Güney’in bugün 35’.ci ölüm yıldönümü. Hayatının 12 yılını cezaevinde geçiren Güney, 9 Eylül 1984’te sürgün yıllarını yaşadığı Paris’te mide kanseri sebebiyle yaşamını yitirdi. Eserleriyle yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda ödülün sahibi olan Güney, 114 filmde oyuncu, 26 filmde yönetmen, 15 filmde yapımcı, 64 filmde ise senarist olarak yer aldı. Mezopotamya Ajansı’ndan Lezgin Akdeniz, yönetmen İlhami Bakır ile Yılmaz Güney ve onun sinemasının ne anlam ifade ettiğini konuştu.
Türkiye sinemasında
Kürtler Türkiye sinemasında Kürtlerin ilk kez Güney ile birlikte sınıfsal bilinç kazanan karakterler olarak yer almaya başladığına dikkat çeken Bakır, “Türk sinemasında Kürt karakterlerin temsiliyeti son derece problemlidir ve tamamen sömürgeci zihniyetin çizdiği bir klişe Kürt tipi söz konusudur. Türk sinemasında Kürtler karakter olarak değil tip olarak yer alırlar. Tutucu, törelere esir, töre ve namus cinayeti işleyen, bozuk ve komik bir Türkçe ile konuşan, kaba, cahil bir Kürt tipi yıllar yılı Türk sinemasında temsil edilmiştir. İlk defa Türk sinemasında Güney ile birlikte Kürtler bir karakter olarak yer almaya başlamış.” şeklinde konuştu.
‘Kürt hikayeleri’
Güney’i Kürt sinemasının dengbêji olarak değerlendiren Bakır, devamla şöyle dedi: “Onun çok özgün bir hikaye anlatıcılığı vardır ve bu gücünü Kürt hikaye anlatıcılığından alır. Kürt olup tıpkı Güney gibi Adana’da yetişmiş olan ve Türk edebiyatının birkaç büyük isminden biri olan Yaşar Kemal de anlatım gücünü, katmanlı anlatımını Kürt halk hikaye anlatıcılığından almıştır. Sanırım Güney’i ve Yaşar Kemal’i özgün kılan da bu özellikleri. Kürt özgürlük mücadelesinin bu kadar geliştiği, çatışma ve çelişkilerin bu kadar yoğunlaştığı, mücadele biçimlerinin bu kadar zenginleştiği ve binlerce çarpıcı hikayenin boy verdiği bir dönemde bu kadar birbirine benzer hikayeleri birbirine benzer biçimde anlatan Kürt sinemacılara, Yılmaz Güney filmlerini tekrar tekrar izlemelerini öneririm.”
‘Güney sineması Kürt sinemasına dahildir’
Güney’in filmlerinde işlediği konular itibariyle Kürt sineması içerisinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği tartışmasına ilişkin de Bakır, şunları ifade etti: “Yılmaz Güney filmlerinde Kürt, Türk, Arap, Çerkes her etnik kimlikten insanı görsek de bu filmlerdeki karakterlerin hepsi de Türkçe konuşmaktadır. Yılmaz Güney filmlerinin dili Türkçe’dir. Buradan bakıldığında Yılmaz Güney bir Türkiye sinemacısıdır. Ancak gerçekten de Yılmaz Güney sinemasını, Türkiye ve dünya sineması içerisinde bir yere getiren Umut, Endişe, Sürü ve Yol gibi filmler konu olarak Kürt karakterleri, Kürt coğrafyasını, Kürt sosyolojisini ele alır. Kürtlerin ulusal ve sınıfsal çelişkilerine, bir sömürge olan Kürt coğrafyasına ve Kürt sömürge kişiliğine dair çok önemli analizler yapar. Bu filmlerin dili Türkçe olsa da ki filmlerin dilinin Türkçe oluşu onun bir tercihi değil, dönem koşullarının buna izin vermemesi ile ilgilidir. Bir Kürt sinema tarihi yazıldığında Yılmaz Güney ve bu filmler göz ardı edilerek bir tarih yazılamaz. Buradan bakıldığında Yılmaz Güney sineması Kürt sinemasına dahildir.”
DİYARBAKIR