Aziz Oruç/Süleymaniye
Kürtlerin parçalanmış tarihsel yurdunun önemli bir ayağı olan Federe Kürdistan Bölgesi’nde, son dönemde büyük bir basiretsizlik örneği sergileniyor. TSK’nin ‘Pençe’ operasyonu devam ederken, harekata doğrudan veya dolaylı destek veren siyasi oluşumlar, bölge halkının şimşeklerini üzerine çekiyor
Bölgesel siyasetin merkezi ve güçler arasındaki mücadele alanı siyasi kriz yaşayan Irak’a dönmüş durumda. ABD’nin olası İran müdahalesinin konuşulduğu bir dönemde, Türkiye de bir anda her şeyi kenara bırakıp, rotayı Federal Kürdistan Bölgesi’ne çevirdi. S-400 krizi, Suriye’de çöken siyaset, içerde seçimleri kaybedip, çözümsüzlük politikalarının derinleştiği bir dönemde Türkiye, 27 Mayıs’ta Sidekan, Bradost, Hakurk alanına “Pençe” adıyla operasyon başlattı. Ama “Pençe-1” yetmemiş olacak ki 13 Temmuz’da “Pençe-2” operasyonunun da startı verildi.
Kürdistan Bölgesi’nde 50 günlük operasyon süreci içinde birçok gelişme yaşandı. KDP’nin destek verdiği operasyonda kartlar sürekli karılıyor. Tabi ‘Pençe’ operasyonuna bakmadan önce 25 Eylül bağımsızlık referandumu döneminde yaşananları, 16 Ekim 2017’de Kerkük’e yönelik saldırı ve işgali, arkasından Aralık 2017’de Hakurk’a, Ocak 2018’de de Afrin’e dönük operasyonları göz ardı etmemek önemli.
Operasyon tutmayınca
Geçen yılın nisan ayında bu bölgeye kara operasyonu başlatan TSK, sınırın 20 kilometre derinliğindeki Lelikan Tepesi’ne kadar gitmişti. 27 Mayıs’ta bu çerçevede bir askeri operasyon başlatıldı. Federal Kürdistan’ın önemli bir bölgesi olan ve Türkiye-İran-Irak üçgenindeki alanda hakimiyet kurma amacı taşıyan harekat başladığı günden beri gazeteler, televizyonlar, fotoğraf ve görüntüler yayınlayıp algı operasyonu yürütüyor. Oysa operasyon başlarken karadan ilerleyip, tüm alanları tutma amacı güden TSK, bu yöntemle sonuç alamayınca hava saldırıları yapıp, helikopter indirmeleriyle operasyonu sürdürmeye çalışıyor. Lelikan Dağı, Ziraran, Kiwert, Şekif, Gura Seva ve Awdel Guvi, Bradost bölgeleri uçaklarla sürekli bombalandı. Bir yandan da KDP ile birlikte sahada ortak hareket edilmeye başlandı.
KDP bizzat içinde
İlk günden beri operasyona, istihbarat ve lojistik bakımdan destek sunan KDP, son dönemde Türkiye’yle ittifak içine de girdi. Böylece Türk ordusuyla KDP güçlerinin ortak bir operasyonla PKK’ye harekat başlattığını söylemek yanlış olmasa gerek. KDP’nin Türkiye ile ortak bir operasyon ya da direkt PKK’ye karşı olası saldırıda bulunması geçmişte birçok kez yaşanmış kötü tecrübeleri akıllara getiriyor. Kürdistan hükümeti ya da KDP’nin neden böyle bir yol izlediği konusunda çokça değerlendirme yapılsa da aslında Ortadoğu ve bölgede yaşanan gelişmeler karşısında Federal Kürdistan’da yürürlükte olan sistemin/sistemsizliğin sürdürülemezliğini gözler önüne seriyor. Federe Kürdistan’da yaşanan yapısal sorunların yol açtığı askeri, siyasi ve ekonomik kriz çok daha köklü ve sistemsel bir boyuta işaret ediyor. KDP’nin bizzat sebep olduğu bu sorunlardan kaçma yolu olarak, batık durumda olan Türkiye’ye yakınlaşarak, kendini yeni bir bilinmezliğe sürüklüyor. Peki nedir bu KDP’nin ortaya koyduğu pratikler. Birincisi ve belki en önemlisi operasyonun başladığı günden bu yana Hakurk, Kortek, Sidekan, Amediye’de en az 10 sivil yaşamını yitirmesi ve 20’ye yakın kişinin yaralanması. Diktatör Saddam Hüseyin döneminde peşmerge güçlerinin direndiği, Türkiye-Irak sınır hattında yer alan Behdinan ve Kanimasi’de bulunan ve yıllardır KDP’ye bağlı güçlerin bulunduğu 5 tepe 22 Haziran’da Türkiye’ye teslim edildi. Çok stratejik olan bu tepelere Türk askerleri yerleştirildi. KDP’nin de desteğiyle gündüz ortası ağır iş makineleriyle Şeladize’ye bağlı Sire Askeri Üssü çevresine hendek kazıldı, yine bu üsse çok sayıda asker sevkiyatı yapıldı, KDP’ye bağlı peşmergeler de bizzat bu üsse yerleştirildi.
Köylülere baskı
Türkiye-KDP işbirliği çerçevesinde Duhok’un Zaxo ilçesinde çoğunluğunu Hıristiyanların oluşturduğu Şeraniş köyü tümden boşaltıldı. Boşaltılan köye giriş çıkışlar yasaklandı. Türkiye ordusu yine KDP’nin bizzat desteğiyle Bradost alanına bağlı Lelikan, Navmergan, Xelkere, Bılasinen, Xelifan, Geliye Reş, Araqa, Xeme, Bizine, Benavok, Çınaro, Çiyaye Kıtkin, Reşmele, Şapane, Kanireş, Qongre, Sosıne mıntıkalarına ise askeri noktalar kurup, bölge halkına baskı kuruyor.
Roj peşmergeleri hazırlanıyor
Tüm bunların dışında başka girişimlerin olduğu da konuşuluyor. KDP, Türkiye’ye bu kadar destek vermesinin yanı sıra bölgedeki aşiretleri toplayıp, PKK’ye karşı savaşmalarını da istedi. Ancak bölgedeki aşiretler böyle bir talebe olumlu yaklaşmadı, bunun üzerine KDP bünyesinde bulunan ve Türkiye’nin Başika askeri üssünde Türk subayları tarafından eğitilen Roj Peşmergeleri’nin sahaya sürülebileceği iddiaları da konuşuluyor.
Ortak operasyon
KDP yönetiminin bu çerçevede bir ortak operasyona sıcak yaklaştığı ancak Irak’ın daha temkinli durduğu belirtiliyor. Türkiye’nin ise sıkıştığı yerden çıkmak ve yürüttüğü saldırıları meşrulaştırmak için Irak’ı yanında görmek istediği yorumları yapılıyor. Son süreçte Türkiye-Irak yakınlaşmasının son halkası da 10 Temmuz’da Irak savunma, dışişleri bakanları, istihbarat yetkililerin Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan, Mevlüt Çavuşoğlu, Hulusi Akar ve Hakan Fidan ile yaptığı görüşmeler oldu. Görüşmelerden hemen sonra da Bradost-Hakurk alanında başlayan operasyonun Zaxo’dan Barzan sınırına kadar yayılacağı ve Irak ile KDP’nin de yer alacağı iddia ediliyor.
KDP neden bu kadar istekli?
PKK’ye karşı operasyonda KDP’nin bu kadar iştahlı yaklaşmasının altında kirli ilişkiler yatıyor. KDP içinde bizzat Türkiye ile işbirliği içinde olan Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani, Doğal Kaynaklar Bakanı Aşti Hewrami, hükümet sözcüsü Fazil Mirani ve daha birçok kişi Türkiye’yle ailevi ve kişisel çıkarları için boyun eğip, PKK’ye karşı savaşmayı göze alıyor. Türkiye’nin Misak-ı Milli hayallerini görmezden gelen, “Kerkük Türk şehridir” söylemine aldırmadan KDP gözü kapalı bir şekilde kirli ilişkiler çerçevesinde PKK’ye karşı yürütülecek her hamlede yer alacağını gösteriyor.
Sivil ölümlere sessiz kaldılar
Çokça konuşulan ve tartışılan bir şeyi de en sonda açıklayalım. Türkiye’nin hava saldırılarında bu kadar sivil yaşamını yitirirken, yaralanırken, doğa, çevre, hayvanlar katledilirken neden KDP, hükümet, parlamento, Irak, cumhurbaşkanı, başbakan sessiz. Evet sessiz çünkü Türkiye’nin sorumlu olduğu kadar bu güçler de yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı suçlu. Ama her hava saldırısında, hatta sivillerin yaşamını yitirdiği olaylarda saldırıların sebebi PKK’nin varlığı olarak yansıtılmaya çalışıldı. Güney halkı ise hiç buna inanmadı.
KDP tamam YNK ne yapıyor?
KDP’nin her adımda Türkiye’yle işbirliği içinde olduğu bu süreçte bölgenin bir diğer önemli aktörü YNK’nin tutumu da dikkat çekici. Özellikle Celal Talabani’nin yaşamını yitirmesinin ardından parçalı bir duruş sergileyen YNK, bu dönemde ise “görmedim”, “duymadım”, “bilmiyorum” tutumu içinde. Sivil ölümlere, saldırılara karşı hiçbir tavır ortaya koymayan YNK, KDP’ye entegre olmuş bir süreci yaşıyor.
28 yıllık tekçi anlayış bıktırdı
Değinilmesi gereken bir diğer konu da 283 gün sonra Kürdistan Bölgesi hükümetinin kurulup, başkanın seçilmesi. Yine Kerkük konusunda KDP ve YNK bir isim üzerinde anlaştı. Öyle bakarken her şey tozpembe olsa da aslında Federe Kürdistan’da büyük bir siyasetsizlik, çözümsüzlük, alternatifsizlik durumu söz konusu. 28 yıldır tekçi, aileci bir anlayıştan uzak demokratik siyaseti esas alan alternatif bir bakışa ihtiyaç duyuluyor. Aslında tüm kirli ilişkilere karşı her şeyi güzel kılacak gerçeklik tam da böyle bir arayışı ve ihtiyacı ortaya koyuyor. Halkın demokratikleşme ihtiyacını karşılamayı öngören bir parti, bir anlayış bölge siyasetinin çehresini değiştirebilir, var olan dengeleri tuzla buz edebilir. Tekelci siyasetten demokratik siyasete geçiş beraberinde çok şeyi değiştirebilir. Bütün bu gelişmeler, çürümüş siyasetin bir altüst oluşun arifesinde olduğuna işaret ediyor.
Saddam’a bile boyun eğdirdiler
Peki bu kadar şey yaşanırken en ağır bedeli ödeyen bölge halkı ne düşünüyor, saldırıları nasıl yorumluyor. Kürdistan bölgesi halkı Türkiye’nin saldırılarına karşı fazlasıyla öfkeli ve hatta KDP’nin, hükümetin bu operasyonlara onay vermesinden ötürü öfkeleri onlara da yönelmiş durumda. Kürdistan halkı, geçmişten beri direnişiyle bilinen bir halk. Saddam’ın zulmüne, Enfal’e boyun eğmemiş, direnmiş bir halk.
Türkiye’nin bu bölgeye yaptığı saldırılara karşı da her dönemde karşı çıkmış, yetmemiş yürüyüşler, eylemler yapmış hatta 2008’de Behdinan’da Türkiye’ye ait tankların, silahların önüne geçerek, bedenlerini siper etmişti. Ama insanların ölmesine izin vermemişti. En son 26 Ocak’ta TSK’nin hava saldırılarında sivillerin yaşamını yitirmesinin ardından Şeladize’de halk, Sire Askeri üssünü basıp, ateşe vermişti. Şimdi de aynı şekilde bölge halkı hiçbir şekilde Türkiye’nin saldırılarını benimsemiyor hatta operasyona verdiği destek nedeniyle KDP’ye büyük bir tepkiyle yaklaşıyor.
Halk sabırla bekliyor KDP’nin en fazla oy aldığı bölgelerde dahi halk, Türkiye’nin saldırılarını benimsemiyor, topraklarında operasyon da istemiyor. Kürdistan halkı, 2014 IŞİD saldırıları, 2017 referandumu, Kerkük’ün kaybedilmesinden sonra ciddi bir ekonomik krizden dolayı sorunlar yaşadı. KDP hükümeti halkı maaşla, parayla, yardımla susturacağını düşündü ama insanlar aylarca eylem yapıp krize tepkisini gösterdi. Daha önce pek görmediği bir tepkiyle karşılaşan KDP bunu bildiği için Türkiye’yle ortaklaşarak, bölgeyi insansızlaştırmak, halkı yerinden göçertmek istiyor. Türkiye ve KDP halkın tavrını bildiği için her adımda temkinli yaklaşıyor.