Afrika’daki KHRG Sekreteri Fazela Mahomed, PKK Lideri Öcalan’a yönelik tecridi, apartheid rejimine karşı verdikleri mücadele ve Mandela örnekleri üzerinden değerlendirerek, ‘Demokratik Konfederalizm Türk elitlerinin korktuğu bir fikir’ yorumunu yaptı
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde mutlak tecrit koşullarında tutulan ve 38 aydır hiçbir şekilde haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile İmralı’da tutulan Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın dış dünya ile iletişimi engellenirken dünyanın birçok ülkesinden sivil toplum örgütleri, kurumlar, aydın, yazar, akademisyen ve muhalifler tecridin son bulması için Türkiye’ye yönelik çağrılarını sürdürüyor.
Afrika’daki Kürt İnsan Hakları Eylem Grubu Sekreteri (KHRG) Fazela Mahomed, hamleleri ve özgürlük talebine ilişkin JINNEWS’ten Melek Avcı’ya konuştu.
‘Düşünceleri tecrit edemezsiniz’
Tecridi insan hakları açısından değerlendiren Mahomed, “Hepimiz biliyoruz ki, bir insanı yıllarca diğer insanlardan izole etmek, tecrit altında tutmak zalimce insanlık dışı bir muamele olarak kabul edilir. En net haliyle işkencedir ve baktığınızda Birleşmiş Milletlerin uluslararası Mandela Kuralları’na göre de bir siyasetçiyi mahkûm edip tecritte tutmak kabul edilemez. Nelson Mandela’yı bir hapishaneye koydukları gibi aynı biçimde Öcalan’ı bir adada tecrit altında tutuyorlar. Çünkü amaçladıkları ve düşündükleri şey şu, ‘Eğer birini bir ada hapishanesine koyarsak düşüncelerini de tecrit altında tutabiliriz.’ Fakat yanıldılar. Bir insanın düşüncelerini tecrit altına alıp izole edemezsiniz ve fikir akışını asla durduramazsınız. Neticede bana göre Abdullah Öcalan’ın daha eşit ve adil bir dünya için Demokratik Konfederalizm ve demokratik toplum paradigması Türk elitlerinin korktuğu bir fikirdir” ifadelerini kullandı.
‘Baskıcı rejimlerin taktikleri aynı’
Öcalan’a özgürlük hamlesine dair konuşan Mahomed, “Mesele şu ki, biz özgürlüğümüze çok kısa bir süre önce 30 yıl önce sahip olabildik. Bu insanlık tarihinde çok uzun bir süre değil ama baskı ve sömürgecilikten yıllarca çok çektik. Özgürlüğün ne demek olduğunu çok iyi anlıyoruz. 1994 yılında Sayın Öcalan’ın Güney Afrika’ya gelmesi gerekiyordu ve o zamanki ANC hükümeti Sayın Öcalan’ın Afrika’ya gelebileceğine dair bir güvence vermişti. Fakat bu söz tutulamadı ve bu nedenle daha sonra yaşananlar Kürt insan hakları eylem grubunun kurulmasına neden oldu. Tıpkı Sayın Öcalan gibi diğer liderimiz olan Ebrahim Ebrahim de başka bir ülkeden kaçırılarak Güney Afrika’ya getirildi ve burada yargılandı. Yani tüm bunları yakından biliyor, tanıyoruz. Baskıcı rejimler her zaman aynı teknikleri kullanıyor” diye konuştu.
‘Öcalan’a dair bilgi veriyoruz’
Özgürlük kampanyasının Afrika ayağını değerlendiren Mahomed, “Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dünya çapında ortak bir basın toplantısı düzenledikleri zaman kampanyaya dâhil olduk. Biliyorsunuz, Sayın Öcalan’ın serbest bırakılmasından bahsederken, Güney Afrika’daki en büyük sendikal hareketin, Sayın Öcalan’ın serbest bırakılması için çalışan üst düzey liderleri vardı. İktidar partimiz, parti kongresinde Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için bir karar aldı. Burada Sayın Öcalan’ın serbest bırakılmasını destekleyen ve çalışan pek çok üst düzey lider var. Biz de Kürt halkının davasının çok iyi bilinmesi ve anlaşılması için harekete geçmeye çalışıyoruz. Bu yüzden her alanda; üniversitelere, işyeri temsilcilerine gitmeye ve Sayın Öcalan konusunda bilgi vermeye çalışıyoruz. Bu yıl yapmayı düşündüğümüz şey, Uluslararası Adalet Divanı’nda bu hukuksuzluğa karşı dava açan Afrikalı avukatlardan, aynı yasanın Türkiye için de uygulanabilirliği konusunda bir seminer vermelerini istemek” dedi.
‘Değişimi hükümetler değil sokak yapar’
“En nihayetinde, değişimi yapacak olan hükümetler değildir. Değişimi gerçekleştirecek olan hakkını sokakta arayan insanlardır” diyen Mohamed, “Avrupa’da, dünyanın her yerindeki uluslararası meselelerde Avrupalı liderlerin kendi çıkarları doğrultusunda kararlar aldıklarını görüyoruz. Bu kararların hiçbiri adaletle ilgili değil. Bu yüzden sıradan insanlar olarak biz de mücadeleye katılmalıyız. Biliyorsunuz, Güney Afrika’da apartheid karşıtı hareketi 1960’larda başlattık. Ancak 1980’lerde tam anlamıyla karşılık buldu. Dolayısıyla Abdullah Öcalan’ın o kadar uzun süre tutulacağını sanmıyorum. Bu yüzden daha fazla bastırmalı ve zorlamalıyız. Bunun uluslararası bir kampanya haline gelmesini sağlamalı ve bu kampanyayı aynı zamanda koordine etmek için daha fazla çaba göstermeliyiz ki Sayın Öcalan daha da güçlenebilsin” ifadelerini kullandı.
‘Umudu kaybedersek özgürlüğü kazanamayız’
Mücadelenin içindeyken, üst düzey bir ANC lideri ile çalıştığını belirten Mohamed, “Mandela ile birlikte cezaevinde kalanlardan biriydi ama ondan çok daha önce cezaevinden çıkmıştı. Bir gelip bana dedi ki ‘Mandela’yı gelecek hafta serbest bırakacaklar.’ Tabi buna inanmadım ve arkadaşlarıma gidip artık çok yaşlandığı için bu tarz hayaller kurduğunu söyledim. Boş bir umut besliyor gibi geldi fakat öyle değildi. Gerçekten dediği oldu ve Mandela’yı serbest bıraktılar. Sayın Öcalan’ın bırakılacağı da bir gerçek. Hiçbir zaman umudumuzu kaybetmemiz gerekiyor çünkü umudumuzu kaybedersek Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü kazanamayız. Bu yüzden güçlü kalın. Hepimiz kararlı olalım ve birlik olalım” dedi.
İSTANBUL