Güneş yerkürede canlı yaşamın oluşması ve devam etmesindeki en önemli varlıktır. Çok uzun bin yıllar boyunca tapınılmış, tapınılan bir varlıktır. Güneşe rağmen değil güneşle beraber, barışık bir yaşam sürülmüştür. Bu kolektifliğe göre toplumsal modernitesi oluşmuştur.
Yerkürenin güneş alma süresi ve açısı canlı ve cansız yaşam ile su, hava ve toprak ekolojik sistemlerinin oluşmasına sağlamıştır. Toplumlar tarihinde günlük yaşamı; uyanma, yatma, beslenme, barınak yapısı, çalışma zamanlarını da dahil birçok alışkanlığı belirlemiştir. Günümüze gelen yaşam kültürünün kodlarının temellerini oluşturmuştur.
Kapitalist sistemin endüstriyel ölçekte yaptığı santrallerin aşırı kazanç sağlamasına hizmet eden bir noktada durmaktadır. Enerji tüm ülkeler için stratejik bir öneme sahip bir sömürü aracı ve yöntemidir. Dünyada enerji savaşları son hızıyla devam etmekte, enerjide dünya liderliği için ülkeler arasında savaşa varan ölçeklerde rekabetlere rastlamak mümkündür. Bu nedenle de bu alana hükmetmek ve bu gücü elinde tutmak için her gün yeni bir enerji üretim modeli ile karşılaşırız.
Son dönemde yeşil enerji adı altında bizleri de ikna etme çabalarını barındıran yeşil enerji her geçen gün gündemdeki yeri artmaktadır. Temiz ve yeşil olduğu, doğaya, yaşama zararı olmadığı söylenen bu enerji türünün en bilinenlerinden biri de güneş enerjisi ve bunu elde etmek için kullandıkları santrallerdir. GES’lere artık her köşe başında rastlamaktayız.
Peki söylendiği gibi bir enerji türü mü yoksa bir kandırmaca mı? Kapitalist sistem eliyle nasıl bir sömürü aracı olarak kullanıldığı ve kendini sürdürmek adına nasıl yalan ve aldatmalara başvurduğunu bilmemiz gerekmektedir. Kandırmaya yönelik de sürdürülebilirlik, karbon ayak izi ve antroposen kelimelerini, hedef şaşırtan yalan ve dolambaçlı yolları dilimize plesenk ederler.
Kapitalist sistem rıza üretmek adına bulduğu sıfatlar; yeşil, temiz, doğa dostu, yenilenebilir, alternatif ve ekolojik adlandırmaların hepsi bir safsatadan ibarettir. Endüstriyel ölçekte üretilmiş, sermeyenin kazancını artırma üzerine kurulu her türlü enerji modeli yanlıştır. Buna güneş enerjisi de dahildir.
Ges önemli bir konu ve mesele sadece ges değil. Kaç adet GES yapıldığı ya da parasal ölçekle ne kadara mal olduğu, yatırımların büyüklüğü tartışmalarına girmemeye çalışarak politik bir noktadan bakmak gerekir.
Yanlış olan onun bir eksik ya da fazla olması değildir yanlış olan üretimi ve tüketimi belirleyeni kapitalist sisteme hizmet eden bir model olmasıdır. Çünkü yarattığı talan ve tahribatlar ile canlı yaşam yok edilmektedir. Her geçen gün depolamalı güneş enerji santralleri için başvurular artmakta hemen hemen ülkenin her tarafında sertifikalandırma ve bu projeleri fonlama çalışmaları yapılmaktadır.
Enerji konusundaki en önemli sorunlardan biri depolamadır. Ya da bu emperyal sistem şimşekleri, yıldırımlara birer santral kurmuştu şimdiye. Endüstriyel teknoloji de ilerledikçe ve sömürün ağını kurdukça depolamaya dair olanaklarda artış tarafımızca bilinir, duyulur olmaya başladı.
Petrol, doğal gaz, kaya gazı ve şimdilerde GES’ten üretilen enerjinin depolanmasının beraberinde getirdiği en önemli tehlikelerinden biri mülkiyet kavramına yapılan saldırıların, kiralamalarda veya yeraltının da işgal ve istilası legalleştiriliyor olmasıdır.
GES’in zararlarına dair birkaç anekdot aktarmak önemli olacaktır. Her geçen gün kapladığı alan düşünülünce küresel ölçekte sıcaklık artışına endüstriyel ges politikalarının neden olduğunu görmekteyiz.
Geslerden geri gelen ışınlar ısınmayı artırmaktadır. Güneşten gelen ışınların ortalama 21-25’i enerjiye çevrilmekte kalanı yansıtılmaktadır. Bu da küresel ısınmayı artırmaktadır. Toprakta yaşayan ekosistemin önemli bir parçası olan gözle göremediğimiz çok sayıda tür mikroorganizma yaşamaktadır. Ve güneş almadığı zaman canlı yaşam yok olacaktır.
Yapım aşamasından kullanıma geçen sürede güneş enerji santralleri ve panelleri bir halk ve çevre sağlığı problemidir. Birçok zararlı kimyasal barındıran ve uzun vadede tüm canlılar için ölümcül sonuçları olan paneller ve kullanım ömrü yirmi yıl olarak belirlenmektedir.
20 yıl sonra çok fazla kimyasalla dolu bir çöplüğe sahip olacağız. Ondan geriye küle dönmüş verimsiz bir toprak kalacaktır. Umutları tükenmiş bir arazi ya da arsa sahibi göç etmek zorunda kalacaktır geriye. Yaşam alanları elinden alınmış canlıların yaşayacakları zamana yayılmış bir ekolojik kırım olacaktır.
Sonuç olarak kapitalist sistemin argümanları üzerine tartışmak, yeni çözüm yolları önermek ekmeğine yağ sürmek olacaktır. Onun ürettiği sorunları gündem etmek yerine enerjimizi kapitalist sistemi değiştirmeye harcamamız gerekmektedir. Kendi ekolojik modelimizin teorik ve pratik çalışmalarına hızlıca başlamamız doğru olacaktır.
Ekolojik enerji; toplumsal vicdan ve ahlaka sahip, özgür ve eşit yurttaşlarca, dayanışmacı temelde kurulmuş olan komün, kooperatiflerce veya geçimlik temelde yapılan üretimlerle elde edilecek olan, doğaya rağmen değil doğayla birlikte-barışık enerjidir.