Uzay Yolu (Star Trek), hemen herkesin bildiği bilim kurgu televizyon dizisi, film ve roman serisidir. Diziden akıllarda en çok kalan, sivri kulaklı, insanüstü yeteneklere sahip soğukkanlı Mr. Spock karakteri ve uzay atlaması yapılan kara deliklerdir. Bilimle alakası olsun olmasın, hemen herkes kara delik denince akla ne geldiğini bu dizi sayesinde öğrenmiştir. Kısa bir tanım yapmak gerekirse, kara delik; uzayda bulunan ve ışığın dahi kaçamadığı çok çok güçlü bir çekim gücüne sahip olan kozmik gökcismidir. Einstein’ın genel görelilik kuramıyla tanımlanmış olan kara delikler ışık yaymadığı için kara olarak nitelendirilir. Kara delik, bir her şeyi yutan gayya kuyusudur.
Ağırlaşarak halkın yaşamına doğrudan sirayet etmeye başlayan ekonomik kriz en hafif tarifiyle gündemin kara deliğine dönüşmüş bulunuyor. Hangi başlık altında açılırsa açılsın, tüm gündemler bu temel gündemin içerisine çekiliyor ve mas ediliyor. Kriz diğer tüm gündemleri kısa sürede unutturup yüksek sesle haykırıyor: “Gündem benim ve benimle uğraşacaksınız.” Tüm gündem başlıkları gibi ekonomik kriz başlığı da toplumsal sınıflar açısından farklı şekillerde okunuyor ve anlamlaştırılıyor. Ekonomik kriz, patronlar ve iktidar için fırsat olarak okunuyor. Onlar krizi fırsata çevirmenin, zenginliklerine zenginlik katmanın ve tüm faturayı çalışan yığınlara çıkarmanın yollarına bakıyor. İşçi sınıfı ve yoksul kitleler içinse kriz; iflas, sefalet, düşük ücret ve işsizlik olarak okunuyor. Ekonomik kriz, yoksul halk için tüm ürünlerde yüksek zamlar, ödenemeyen elektrik ve doğal gaz faturaları, ev kiraları, zor olan yaşam koşullarının daha zorlaşması hatta sürdürülemez hale gelmesi anlamına geliyor. Diğer bütün gündemler, yaşam mücadelesi veren yoksul halk açısından tâli görülürken hemen her şey kısa sürede bu temel gündemin parçası haline getiriliyor.
Krizin bir kara delik haline gelmesi siyasal iktidarı zor duruma düşürüyor, zira krizin derinleşmesinin ana sorumlusu bu iktidardır. Yoksul halkın oylarıyla seçilen iktidar, küçük bir azınlığın çıkarları için çalışıyor. Krizin derinleşmesi yani halkın yaşam koşullarının giderek kötüleşmesi, iktidar için toplumsal desteğin erimesi anlamına geliyor. Yoksulların oyu ile iktidar olan AKP, şimdi yoksulların tepkisi nedeniyle baş aşağı gitme korkusu yaşıyor. Bundan dolayı iktidar sürekli olarak dikkatleri başka noktalara çekmeye, yoksulluk nedeniyle büyüyen tepkiyi savaş, milliyetçilik ve din üzerinden yatıştırmaya çabalıyor. Bu çaba ister istemez ülkeyi daha ağır çatışma ortamlarıyla karşı karşıya bırakıyor. Fakat ne yapılırsa yapılsın, ortaya atılan gündem kısa sürede muğlaklaşıyor ve herkes dönüp tekrar ekonomik sıkıntıları konuşmaya başlıyor. Artan işsizlik, kabaran faturalar ve yoksulluk intiharları ne kadar görmezden gelinmeye çalışılırsa çalışılsın halkın temel gündemini oluşturmaya devam ediyor.
Son olarak gündeme giren İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin yemek zamlarına karşı eylemleri, bu anlatılanlara en çıplak cevap olarak öne çıkmış bulunuyor. Uzun süredir ağır baskı altına alınan, hocalarının okullardan ihraç edilmesini bile sessizlik içerisinde izleyen, pek çok toplumsal olaya cılız tepkiler veren üniversite gençliği yemek zamları karşısında ayağa kalktı ve zamları geri aldırmayı başardı. Öğrencilerin eylemi tamamen ekonomik krizin ve okulların ticarileştirilmesinin yol açtığı yıkımın yansımaları üzerinden olurken eylemin kamuoyunda sahiplenilmesi de benzer bir yerden gerçekleşti. Ucuz ve ücretsiz yemek kampanyaları, halkın öğrenciler ile bağını açlık üzerinden kurduğunu gösterdi. Bu eylem aynı zamanda toplumsal ve siyasal muhalefet açsından da öğretici bir rol oynadı. Yaşamsal ve sınıfsal olarak giderek orta sınıf görüntüsüne bürünen muhalefet, uzun süredir yoksulluk ve sefaletle sadece intiharlar üzerinden vicdani ve ahlaki bir bağ kuran, krizin yol açtığı yıkımın kıyısında dolaşan bir yerde durdu. Bu eylem somut sorunların somut talepler ekseninden ele alındığında nasıl kitlesel karşılık bulduğunun görülmesini sağladı. Bu eylem ve sonrasındaki kazanım ekonomik sorunların, halkın bir bütününün temel sorunu haline geldiğini ve iktidarın yumuşak karnını oluşturduğunu ortaya çıkarırken temel bir gerçeği de tekrar gösterdi. Hayatla bağı olmayanların hayatın temel sorunlarına çözüm şansı da yoktur.
6 Ocak’ta gece yarısı yapılan açıklamayla zamların geri alınması, siyasal iktidarın bu kara deliğin farkında olduğunu ve olası sonuçlarından da oldukça ürktüğünü göstermektedir. Küresel ölçekte meydana gelen halk ayaklanmalarının benzer talepler ekseninde cereyan ettiği düşünüldüğünde bu korku onlar için haklı bir korkudur. Şili’de sokağı çınlatan slogan, kampüsün kendi dilinde yankısını bulmuş, öğrencinin yemek kavgası iktidarı huzursuz etmiştir. Şimdi yapılması gereken solun kendi gerçek gündemine yoğunlaşmasının sağlanması olmalıdır. Şili örneği göstermiştir ki, siyasal iktidar perspektifinden ve sınıfsal dayanaklarından yoksun bir ekmek kavgası sönümlenmeye mahkûmdur. Şili aynı zamanda halkın gerçek sorunlarına yaslanılmadığında büyük kitlelerin seferber edilmesinin mümkün olmadığını da göstermiştir.
Uzay Yolu dizisinde kara delikler aynı zamanda bir başka uzaya geçişin atlama tahtasıdır. Devrimci hareketler tüm gündemi yutan yoksul halkın temel gündemine, bu devasa kara deliğe dalmalı, halkın ekonomik sorunlarını iktidara karşı bir mücadelenin hareket noktasına çevirmelidir. Sosyalizm sloganlarının canlanacağı bir döneme doğru ilerlendiği görülmelidir.