Kapitalist hegemonyanın yıllara yayılan yerleşikliğinin sarsıldığına dair iyimser yorumlar onun eleştirmenleri tarafından yapılsa da henüz bir alternatifin belirmediğini belirtmemiz gerekiyor. Söz konusu sarsılma, kapitalist sistemin gündelik yaşamdaki iktidarını sallıyor ama yıkmıyor.
Yakın bir döneme kadar birçok kişi tarafından yapılan kapitalizmin kendisini geçerli olan tek siyasal ve ekonomik düzen olarak pazarlamasıyla kurduğu hegemonyaya yönelik vurgular geçerliliklerini koruyorlar. Ancak bir farkla. İşler iyi giderken, kitlelerin büyük çoğunluğu üzerinde bir hegemonya kurmanın araçları bir oranda mevcutken bu hegemonyanın kurulması çok şaşırtıcı değil, sosyalist hareketin uzun erimli kriziyle birlikte düşünüldüğünde. Söz konusu sosyalist hareket krizi, kapitalist hegemonyanın gündelik iktidarını besliyordu. Geçerli olan tek sistemdi, kendisine alternatif olabilecek rasyonel bir düzeni düşünmek bile imkânsızdı.
Önlü arkalı kriz
Bugün gelinen noktada önüne ya da ardına “kriz” sözcüğü olmaksızın bir kapitalizmden bahsedilmez oldu. Birikim rejiminin iflası, emperyalist güçlerin dünyanın farklı coğrafyaları üzerinde hegemonya kurma çabasının yarattığı hegemonya krizi, kapitalist genişleme yeniden üretim mantığının yarattığı büyük ekolojik yıkım, kitlelerin rızalarını üretme konusunda tıkanan kurumların yol açtığı siyasal temsil krizi…
Bütün bu gelişmeler zaman içerisinde kurumsallaşmış, kitlelerin rızalarını üretmek gibi hayati bir öneme sahip kurumların kısmen işlevsizleşmelerine kısmen de rıza yaratma konusunda tıkanmalarına yol açtı elbette. Adalet kurumlarının kısa bir süre öncesine kadar pazarladıkları “Batılı değerler”i çiğnemek zorunda kalmaları, programları birbirlerine çok benzeyen partilerden müteşekkil parlamentolar bir yanda, işsizlik yoksulluk ve pahalılık sarmalına hapsolan kitlelerin sürdürülemez yaşamları bir yanda…
Henüz bir çöküş tablosu söz konusu değil ve gidişat kendi akışını sağlayacak bir biçimde sürüyor. Ama yine de sistemin işleyişinde arızalar yaratma eğiliminde gitgide güçlenen bir kriz var. Şu anda olan biten şey gündelikliğin yitimi şeklinde ortaya çıkan bir gündelik yaşam krizidir.
Rutinin yitimi
Yukarıda bahsi geçen kapitalist krizlerin tetiklediği gündelik kriz, rutinin ve ritmik olanın sekteye uğramasından kaynaklanıyor. İnsanların kendi rutinlerini yaşadıkları “normal” zamanlar bir savaş, ekonomik kriz ya da bunlara benzer majör etkenler tarafından anormalleştirilmeye başlar.
Normal dediğimiz zamanlarda insanlar işlerine giderler, geleceklerine yönelik yatırımlar yaparlar, hayaller kurarlar, bazı amaçlar peşinde koşarlar. Bahsi geçen ritmik yaşamın merkezinde rutin yer alır. Rutin işleyiş üretim ve yeniden üretimi sağlar. Sistem işler. İşleyişin kitlelerde yarattığı en büyük etki ise bireyin kendi yaşamının iplerini kendi eline aldığına dair yanılsamadır. Düzen, bireyi belli kurallara uyup çabaladığı takdirde birtakım kazanımlar elde edebileceğine inandırır. Bu egemen sınıfın hegemonyasının ta kendisidir.
İşte bu hegemonyanın bozuma uğramaya başlamasıdır gündelik kriz. Kitlelerin umutlarını, hayallerini, geleceğe dair yatırımlarını ortadan kaldıran ve rutin olmayan bir gündelik yaşamı olağanlaştıran gündelik kriz, sanıldığı gibi tek başına yıkıcı bir güce sahip değil.
Herhalde en büyük yanılgıyı burada yaşıyoruz. Müdahil olmaya çalıştığımız kitle onlarca yıllık bir hegemonya tarafından şekillenmiş, düşsel-ütopik dünyası kapitalist rasyonalite tarafından sömürgeleştirilmiş bir bakiye. Zihin dünyası bu kapitalist gerçekçilik tarafından belirlenmiş kitlelerin el yordamıyla bir düzen alternatifine yöneleceği beklentisi birinci zaafımızı oluşturuyor. Rutinin yitimi otomatik olarak ütopyaları güçlendirmez. Burada kitlelerin gündemini siyasal bir odakla buluşturmak gerekir. Bunu bir halkçı program etrafında örgütlenmiş bir siyasal aygıtın ince işçiliğiyle yapmamız gerekir. Düşük çalışma saatleri ile insanca yaşayacak ücretin aynı anda olabileceğine dair bir içeriğe sahip bir odak örneğin… İşsizliğin tamamen ortadan kaldırılabileceğini iddia eden bir odak… Ekolojik yıkımın, kadın cinayetlerinin etkili yollarla önlenebileceğini vazeden bir odak…