Partisinin haftalık basın toplantısında muhalefete seçim güvenliği için çağrıda bulunan Ebru Günay, ‘seçmenlerimizin güvenli bir şekilde sandığa gitmesini sağlayacak bir iş birliği sergilemeliyiz’ dedi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkezinde haftalık basın toplantısını düzenliyor. Günay, gündemdeki gelişmelere dair açıklamalarda bulundu.
Günay konuşmasına yargı eliyle yaşanan haksızlıkları hatırlatarak başladı. Partisi hakkında kapatma davası hakkında konuşan Günay, davanın baştan sona hukuksuzca yürütüldüğünü ifade etti.
HDP hesaplarına bloke konmasını da değerlendiren Günay, süreçte anayasa ihlali yapıldığını ve ‘meselenin hukuksal değil siyasi’ olduğunu belirtti.
Günay, kararın sarayın karanlık dehlizlerinde alındığını ve savcının talep dilekçesinin bir örneğinin görülmediğini ifade ederek “Bu talep dilekçesinin savcılık elinden çıkmış olmasını düşünmek sadece saflıktır. İddia değil ithamlarda bulunuyor. Dilekçeyi okurken hukuki bir metin değil iktidarın grup toplantısının metninin okuyor gibi oldum.”dedi.
Sanki Bahçeli konuşuyor
Yargıtay Başsavıcı Bekir Şahin’in sözlü mütalaasından sonra basına verdiği demeci hatırlatan Günay, “Öyle bir konuşuyor ki konuşan sanki savcı değil de iktidarın sözcüsü Devlet Bahçeli. Bu savcı taraflıdır, talimat almıştır ve görevini kötüye kullanmıştır. Kendisine tavsiyem yeniden hukuk fakültesine kayıt yaptırsın ve hukuku yeniden öğrensin” dedi.
Kararın seçim öncesi verilmesinin ayrı bir hukuksuzluk odluğunu ifade eden Günay, ‘AYM siyasi baskılara dayanamayarak daha önce hukuksuz bulduğu kararı gerekçesiz kabul etmiştir. Bu iddianamede HDP’nin 7 Haziran seçim zaferinin rövanşını görüyoruz. Bu iddianamede Kürtlerin Alevilerin kısacası ötekilerin parlamentoda temsil edilmesinden duyulan rahatsızlığı görüyoruz” diyerek kararı ağır eleştirdi.
Günay sözlerine şöyle devam etti:
“Partimizin hesabının bloke edilmesi maddi mevzu değil halkımızın yurttaşlık statüsünün askıya alınması talebidir. Bu karar açık biçimde HDP’li seçmenin kararına, iradesine ve siyasi görüşüne bloke konulmasıdır. Bizler barajları aşarak geldik bu günlere. Halk hareketiyiz halkın gücüyle varız bunu kimse unutmasın. Halkı ve halkın barış talepleri böyle durdurulamaz. HEP’ten bugüne demokratik mücadelemiz milim sapmadı bundan sonra milim sapmayacak.
Bir hukukçu yargı bağımsızlığını bilmiyorsa kendisine hukukçuyum demesin. HDP’yi kapatmaya çalışanlar şuunu bilsin; hiç bir kara demokratik siyaset çabbamızdan geri adım attırmadı. Nasıl ki karanlığı bir kibrit çöpüyle yardıysak dün ve yılalr sorna milyonların elinde meşalaye döndüyse geçmişten aldığımı kararlılık ve halk gücü ile büyüyoruz.
Altılı masaya eleştiri
AKP iktidarı muhalefeti susturmak için önce HDP’den başlıyor sonra tüm muhalefete uygulanıyor. Ülkenin geleceğine talip olduğunu ifade eden altılı masa bileşenleri bu tarihsel sorumluluktan oldukça uzak. Bizler elbette demokrasi dilenmiyoruz. Ancak bir siyasi parti olarak bizim hakkımızda kuracağınız her cümle, aynı zamanda seçmenlerimiz için ileriye dönük tercihlerinde bir gösterge olacaktır.”
Muhalefete çağrı
Seçim dönemine haksız ve hukuksuzca giriyoruz. En azından seçim güvenliği için tüm muhalefet partileri bir araya gelmeli ve seçmenlerimizin güvenli bir şekilde sandığa gitmesini sağlayacak bir iş birliği sergilemeliyiz. Muhafazakâr ya da seküler ayırt etmeksizin seçimlere katılacak olan tüm partilerin ortak seçim güvenliği platformu oluşturmalı zaruri.
AKP ile görüşmeye ret
Bizim tavrımız esası iki önemli nedeni var. Birincisi özgürlüklerin kısıtlandığı ve baskıların arttığı bu dönemde bu başörtüsü teklifi ülkenin özgürlükler ve demokrasi sorununu çözme noktasından çok uzakta. Bu teklif AKP’nin seçim hesaplarının bir parçası olarak ortaya konmakta.
Ne türban ile ilgili nede aile kurumu ile ilgili bir tartışma var toplumda. Bu konunun gündeme gelmesi AKP’nin sıkışmış politikalarını unutturarak muhafazakar seçmeni tekrar kazanmaya dönük nafile bir çabanın bir ürünüdür.
Görüşmeyi reddetmemizin ikinci sebebine gelirsek; iktidar ve küçük ortağının doğrudan yargıya müdahalesi sonucu yürütülen Kobanê Kumpas Davası’ndaki hukuksuzluklar, bunların parti kapatma davasına delil olacak şekilde yetiştirilme çabası, kapatma davasının hız kesmeden devam etmesi, son olarak da partimizin Anayasal hakkı olan hazine yardımının iktidar blokunun baskısı sonucu bloke edilmesi, bizim bu ‘demokrasicilik oyunu’nu oynamama kararı almamıza neden olmuştur. Onların oyunlarına dahil olmuyoruz. Bunun tüm kamuoyu tarafından açıkça bilinmesi gerekir.
Mitinge çağrı
Emek ve Özgürlük İttifakımız sadece bir seçim ittifakı değil, özgürlüğün, demokrasinin, eşitliğin ve adaletin yolunun mücadeleden, sokaktan geçtiğini bilerek yoluna devam ediyor. Tam da bu çerçevede; yoksulluğa, baskıya, sömürüye, tecride, faşizme ve asimilasyona karşı en büyük cevabı, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 15 Ocak’ta İstanbul Kartal Meydanı’nda bir kez daha vereceğiz. Bizler ne restorasyonculara ne tek adamcılara mahkum değiliz. Bizim yolumuz, bütün ezilenlerin ittifakını ve birliğini esas alan özgürlüğün, eşitliğin ve emeğin yoludur.
HABER MERKEZİ