İktidar için savaş, ölüm ve sınır ötesine asker göndermenin halkın sağlığından önce geldiğini belirten, HDP Sözcüsü Ebru Günay, “Türkiye, tarihinin en büyük yönetim kriziyle karşı karşıya” dedi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, gündemdeki konulara ilişkin partisinin Diyarbakır İl Örgütü’nde basın toplantısı düzenledi. Koronavirüs salgınından kaynaklı sosyal medya hesaplarından açıklama yapan Günay, koronavirüs salgını, koronavirüs salgını, Mexmûr Mülteci Kampı’na yapılan saldırı, infaz yasında yapılan değişiklik, ve salgın günlerinde meclisin kapalı olmasına dair açıklamalarda bulundu.
Koronavirüs salgını
“İnsanlık ailesi çok çetin ve zorlu bir afetle karşı karşıya. Salgın nedeniyle şimdiye kadar 140 bini aşkın vefat yaşandı. Parti olarak salgın nedeniyle sevdiklerini kaybeden herkesin acısını paylaşıyoruz. Tedavi görenlere acil şifalar diliyoruz. Korona salgını nedeniyle yaşamını yitiren partili arkadaşlarımız var. Ata Aktürk ve Burhan Taşdemir’in ailelerine buradan başsağlığı diliyoruz. Gerek kapitalist sistemin gerek ise yerel devletlerin salgınla mücadele yöntemleri, politikaları insanlığın ihtiyaç duyduğu ortaklaşmadan ve dayanışmadan maalesef uzaklar. Hatta halkların verdiği mücadeleyi sekteye uğratacak pratik uygulamalara da şahit olduk. Dünya çapında tüm ulus devletlerde salgına karşı ciddi bir çaresizlik ve çaresizliğin yarattığı bir panik havası var. Oysa tam da bu dönemde salgın karşısında insanlığın dayanışma ve ortaklaşmaya dayalı bir mücadele stratejisine ihtiyaç var. Salgın bazı ülkelerde şu an denetim altına alınmış olsa da bir aşı veya ilaç bulunmadığı sürece insanlığı tehdit etmeye devam edecek. Bunun bilincinde olmalıyız. Bundan sonra da tedbirlerimizi alırken bu bilinçle hareket etmeliyiz. Gelinen aşamada AKP ve iktidar ortağının kesinlikle bir mücadele stratejisi yok.”
Sağlığa değil, savaşa bütçe
“İktidar için savaşa, ölüme ve sınır ötesine asker göndermek halkın sağlığından önce geliyor. Aslında yapılması gereken, esas olan savaş sanayine, sınır ötesine asker göndermeye, savunma sanayine değil halkın sağlığına bütçe ayırmak. İktidar şimdiye kadar açıkladığı paketlerde halkın gerçek durumuyla uzaktan yakından ilgili değildi. Gerçeklikten yoksundu. Algı oluşturmaya çalışan, durumu kurtarmaya çalışan paketlerdi bunlar. Bu nedenle doğru dürüst bir karantina uygulamasına gitmekten bile aciz bir hükümet pratiği var.”
Meclis
“Hep olduğu gibi Meclis bir kez daha iktidarın talebiyle dün itibariyle kapatıldı. Sorunu çözme sorumluluğunu yerine getirmeyip bu halkı Saray’ın politikasızlıklarına terk etti. İşçinin, emekçinin, yoksulun sorunlarını çözümü için Meclis çalışmaya devam etmeli. Bir an önce toplanmalı ve bu süreci sağlıklı bir şekilde çözülmenin yollarını aramalı Meclis. Partimizin bu konuda Meclis’te yapılacak olan her türlü düzenleme için çalışmaya hazır olduğunu bir kez daha ifade etmek istedim. Ancak AKP iktidarı ve ortakları bırakın siyasi partilerle ortaklaşmayı, sivil toplum örgütleri ve toplumun farklı kesimleri ile ortaklaşmayı, dayanışma ağları örmeyi; tüm çabaları kolluk güçleri marifetiyle engelliyor. Dayanışmayı engelliyor ve soruşturma konusu yapıyor. AKP ve onun genel başkanı için temel öncelik halk değil kendi iktidarı ve istikbalidir. Salgınla mücadele stratejisini de bunun üzerine kurdular. İktidarlarını ayakta tutmak tek öncelikleri.”
İnfaz yasasında değişiklik
Salgın felaketine karşı mücadele etmekten ziyade bu salgından yararlanmanın fırsatçılığının bir diğer sonucu da ceza infaz yasası oldu. AKP ve MHP iktidarı 3 yıldır üzerinde çalıştığı aslında bir şekilde halkın haklı tepkisinden çekinerek, Meclis’e getirmekten çekindiği af yasasını yangından mal kaçırırcasına Meclis’e getirdiler ve Meclis’ten çıkardılar. AKP-MHP oylarıyla kabul edilen bu af yasasıyla kimler mi çıktı? Mafya babaları, dolandırıcılar, sahtekarlar, gaspçılar, tacizciler, Alaattin Çakıcı ki o, ona verilen sözün sonucu olarak tahliye oldu. Yine yüzlerce insanı dolandıran Çiftlik Bank dolandırıcısı Mehmet Aydın, organize suç örgütü lideri Kürşat Yılmaz tahliye oldu. Bunlar serbest bırakılan isimler. Gazeteciler, öğrenciler, siyasetçiler ve AKP-MHP tekçi iktidarına sadece muhalefet ettikleri için onbinlerce siyasi tutsak, salgına ve ölüme mahkum edildiler bu infaz yasasıyla. Ve cezaevleri hala ciddi risk altında. Altını çizerek söylüyorum, cezaevinde yaşanacak her ölümün sebebi koronavirüsü kesinlikle değildir. Yaşanacak her ölümün sebebi AKP ve MHP iktidarıdır.
Mexmûr Kampı
Tabii AKP iktidarı son yıllarda sürekli yaptığı gibi çözümsüzlük politikasının ve çaresizliğin bir sonucu olarak Mexmûr Mülteci Kampına saldırdı ve burada 3 kadın yaşamını yitirdi. Buradan ailelerine tekrar başsağlığı diliyoruz. Kürtlerin yaşam alanlarını bombalayarak, Kürtlere saldırarak, katlederek çöküşü erteleyeceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Buna asla izin vermeyeceğiz. Yarattıkları rant ekonomisinin içinde bulunduğu çöküşü, yarattıkları yoksulluğu her yönüyle ortada ve bunu söylemeye devam edeceğiz. Mexmûr başta olmak üzere Kürt yerleşim yerlerine yönelik hava saldırıları bir an önce durdurulmalıdır. Burada tavrımızı bir kez daha belirtmek istiyoruz. Savaştan en çok etkilenen Mexmûr Kampı bir yıldır da ambargo altındadır. Bu vesileyle Federal Kürdistan Hükümeti’ne de buradan seslenmek istiyorum: Mexmûr üzerindeki ambargo acilen kaldırılmalı ve saldırılara karşı gereken tedbirler bir an önce alınmalı, salgına karşı Mexmûr halkının ilaç ve gıda başta olmak üzere temel yaşamsal ihtiyaçları karşılanmalı, bu sorunların çözümüne yardımcı olmak Federal Kürdistan Hükümeti’nin ulusal, insani ve ahlaki temel görevidir.
Yönetme krizi
Türkiye, tarihinin en büyük yönetim kriziyle karşı karşıya. İktidarın bu politikalarıyla bu zorlu süreci atlatmak her geçen gün daha da imkansız hale geliyor. Maalesef bu sürecin ne kadar süreceğini kestirmek de mümkün değil. Ama süreci iyi yönetmek, can kayıplarını azaltmak için parti olarak defaatle ifade ettiğimiz ve yine Meclis’te sunduğumuz kanun tekliflerimiz var. Bunu ısrarla dile getirmeye devam edeceğiz. Her şeyden önce salgınla mücadele stratejisi geliştirilmeli, bu elzem. Bunun için başta siyasi partiler olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve toplumun tüm kesimleri ile dayanışma ve ortaklaşma içinde olunmalı. Bunun için AKP iktidarı ve ortakları, her şeyden önce dayanışmayı ve ortaklaşmayı engelleyen politikalarından vazgeçmeli.
Bitirirken şunu da belirtmek istiyorum: Hûn ji dizanin Çarşema borî, Çarşema Sor bû. Cejna Êzidiyan bû. Ez cejna Êzidiyan pîroz dikim. Hêvîdarim ev cejn bibe sedema rizgar kirina jinên di destê DAİŞ’ê de.”
DİYARBAKIR