HDP Sözcüsü Ebru Günay ile sınır ötesi operasyonu, HDP’ye yönelik saldırıları ve muhalefetin tutumunu konuştuk: Savaş Türkiye’yi iflasa sürükledi
Hüseyin Kalkan
HDP Hem Kürt sorununun çözümünde, hem Türkiye’de demokrasinin kurulmasında kilit parti olmayı sürdürüyor. HDP Sözcüsü Ebru Günay, partilerine yönelik fiziki saldırıyı bu duruma bağlıyor. Günay’a göre AKP-MHP iktidarının yönetememe hali ayyukaya çıktı, Türkiye’de hiçbir soruna çözüm üretilmiyor, bir çözüm olarak sunulmak istenen savaş politikaları her alanda krizi daha da derinleştiriyor.
Krizin nedeni savaş
Ebru Günay, iktidarın yönetememe durumu ve savaş politikaları ile ilgili şu noktaların altını çiziyor: “Son birkaç yıldır ayyuka çıkan AKP’nin Türkiye’yi yönetememe hali her gün daha çok kendini gösteriyor. Yönetememe hali kronik hale geliyor. Bu yönetememe hali iktidarın savaşçı politikalarından kaynaklanıyor. Siyasi alanda savaş politikaları yürütülüyor, ama ekonomi bu savaş politikalarından alabildiğine etkileniyor. Bugünlerde tartışılan mülteci sorunu da bu savaş politikalarının bir sonucudur. Kimse canı sıkıldığı için Türkiye’nin tarihi yerlerini görmek için gelmedi. Bunun temelinde iktidarın Ortadoğu’da yürüttüğü savaş politikaları var. İktidar Suriye’de iç savaşı körükledi, cihadist gruplara inanılmaz bir destek verdi. 100 bin mülteci gelirse ABD’nin ve Batı’nın müdahil olacağı hesapları yaptı, bunlar tutmadı. Bu yapılanlar şimdi göçmen krizi olarak ortaya çıktı. Hatırlayalım birkaç yıl önce bir Efrîn saldırısı gerçekleştirildi. Efrîn aslında Suriye sınırları içinde güvenli bir alandı, Suriye sınırları içinde göç alıyordu, ülkenin çatışma yaşanan bölgelerinden insanlar oraya sığınıyorlardı. Türkiye buraya saldırdı ve oraya sığınmış insanlarla birlikte yerli nüfusun da göçmen haline gelmesine neden oldu. Orası Türkiye ve desteklediği çeteler tarafından talan edildi. Oradaki nüfusun yapısını değiştirmek için bunu yaptı. Şimdi bunlarla başka oyunlar kurmaya çalışıyor. Mesela Federe Kürdistan bölgesinde yürüttüğü operasyonda bunları kullandığı doğrultusunda haberler geliyor.”
Savaşın kodları
Sınır ötesi operasyonu değerlendiren Ebru Günay, ülke kaynaklarının büyük bölümünün savaş ve güvenlikçi politikalara ayrıldığını söylüyor. Günay, halktan toplanan 5 TL verginin 1.5 TL’sinin savaş harcamalarına ayrıldığını belirterek bunun eğitimde ve sağlıkta belirgin bir krize yol açtığını vurguluyor. Ebru Günay, şunları söylüyor: “Halkın önemli bir bölümü artık yoksulluk ve açlık sınırında yaşıyor. Bir kere sınır ötesi operasyonla uluslararası hukuk çiğneniyor, bu o ülkenin varlığını tanımamaktır, meseleyi ‘terörle’ mücadele diye göstermek saldırgan politikaları gizleme çabasıdır. Mesele hükümetin Kürt düşmanlığı kodlarında yatıyor. Her alanda Kürt kazanımlarına yönelik bir saldırı gerçekleştiriyor.”
Savaş siyasetsizliği
Günay, iktidarın ülke sorunlarının çözümü için siyaset üretemediğini belirtiyor ve bu siyasetsizliğin vardığı noktaya dair şunları belirtiyor: “Bu hükümet savaş olmadan varlığını sürdüremez. Milliyetçi hamasi söylemlerle tabanını konsolide ediyor belli ölçülerde. Ama giderek Türkiye toplumu bu politikalara kanmaz oldu. Çünkü iktidarın yürüttüğü politikalar direkt halkı yoksullaştırıyor, onun ekmeği ile oynuyor. Bu savaş bir nevi ülkeyi iflasa sürükledi. AKP’nin 20 yıllık iktidarına dönüp baktığımızda bir grup yandaşın korkunç şekilde zenginleştiğini görüyoruz. Toplum ise her gün daha da yoksullaşıyor. AKP, 20 yıldır ülkeyi yönettiği halde kendisini hiçbir şeyde sorumlu görmüyor. Her şeyden dış güçler, stokçuları sorumlu tutuyor. Sanki ülkeyi kendileri yönetmiyormuş gibi konuşuyorlar. Oysa ki bunun nedeni iktidarın yürüttüğü savaş politikalardır. Bu politikalar gençlerin yaşamlarını yitirmesine neden oluyor, bir yandan da yoksulluk ve sefalet artıyor. Bu politikalara daha fazla halkı inandırmaları mümkün olmayacaktır. En yakın seçimde halk bunun hesabını soracaktır.”
Çözüm HDP’den geçiyor
Ebru Günay, savaş politikalarının önüne geçmek için diplomatik girişimler başlattıklarını belirterek, HDP heyetinin Irak ziyaretine dair şunları söylüyor: “Üst düzey görüşmeler gerçekleştirildi. Şimdilik kapsamı ile ilgili bir açıklama yapmak istemiyoruz. Çok verimli görüşmeler gerçekleşti. Temel gündem Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ve Türkiye’nin bölgede yürüttüğü savaş politikaları. Hükümetin bu savaş politikaları bütün Ortadoğu’yu etkiliyor. Bütün Ortadoğu halklarını etkiliyor. Bütün Ortadoğu halklarını yurtsuzlaştırıp, yoksulluk ve savaş gerçeği ile yüz yüze bırakıyor. Biz parti olarak ilk günden bugüne politik hat olarak müzakere zeminin güçlenmesini, meselelerin bu temelde çözülmesini savunan bir partiyiz. Bu konuda üzerimize düşen neyse bunu yapmak üzere adımlar atılıyor. Bu görüşmeleri de bu kapsamda değerlendirmek gerek.”
Seçim hamlesi
Günay, sınır ötesi operasyonun iç siyasete ilişkisine dikkat çekerek savaş politikaları ile iktidarın kendi ömrünü uzatmaya çalıştığını belirtiyor. Günay bu konu ile ilgili şunları belirtiyor: “Seçim ne zaman olur, ondan bağımsız olarak söyleyeyim. 2023 yılında da olsa az bir zaman kaldı. Dolayısı ile iktidarın yaptığı her hamle bir seçim hazırlığı. Biz hep söyledik bu savaş Türkiye’nin savaşı değil. Bu savaş AKP-MHP iktidarının ömrünü uzatma savaşı. İçerde politik hamlelerle, yasal değişikliklerle yapamadığını, savaş siyaseti ile başarmak istiyor. Milliyetçi söylemlerle iktidarın yine kendisinde kalacağını hesaplıyor. Ama dediğim gibi seçim hamlesi olarak gerçekleştiriyor olsa bile sonuç alabileceği bir seçim hamlesi değil. Türkiye’nin geleceği bu savaş politikaları ile ipotek altına alınmıştır. Önümüzdeki 40 yıl gençler borç ödemek zorunda. Bu iktidarın Türkiye toplumuna vadedeceği bir gelecek yok. Üniversite öğrencileri mezun oluyor, ama iş bulsa bile hayata eksilerle başlıyor. İnsanlar kiralık olsa bile başlarını sokacakları bir ev bile bulamıyorlar. Bütün bunların nedeni hükümetin yürüttüğü politikalardır. Bütün kaynakları harcadıkları savaştır. Halk savaşın toplumu yoksullaştırdığının farkında. Bunun elbetteki seçimlerde bir karşılığı olacaktır.”
Demokrasi ve savaş
Ebru Günay, HDP’ye yönelik fiziki saldıların iç ve dış politikadan bağımsız olarak ele alınmayacağını belirtiyor. Günay’a göre dışarda savaşçı politikalar yürüten bir iktidar içerde barışçıl politikalar yürütemez. Günay, HDP’ye saldırılar ve demokrasi ilişkisine dair şunları belirtiyor: “Uzun süredir partimize yönelik bir saldırı durumu söz konusu. Kendilerine aile diyen bizim kesinlikle provokatör olarak tanımladığımız bir grup aracılığı ile partimizi çalışamaz hale getirmeye çalışıyorlar. Amed il binamız önünde oturuyorlar, Van’da yapmak istediler parti yöneticilerimiz ve halkımız sert tepki gösterince yapamadılar. Şırnak’ta bazı denemeleri oldu, gerçekleştiremediler. İzmir’de partimizin kapısında kurdukları çadırda yoldaşımız Deniz Poyraz’ın katledildiği sürecin başlangıcı oldu. Katil ifadesinde o çadırın içinde oturdum demişti. İktidar hukuksuzluk ve zorbalığı her alanda yaygınlaştırmak istiyor, buna karşı direnen HDP’yi hedef alıyor. HDP tabanda güçlendiği zamanlarda bir şekilde bir saldırı düzenleniyor. İktidar şunun farkında, Türkiye’de demokrasinin teminatı HDP’dir. HDP’nin yürüttüğü mücadeledir. Demokratik geleceğin teminatı HDP’dir. HDP’nin yürüttüğü demokratik ulus felsefesidir, 3. yol siyasetidir, fikriyatıdır. Türkiye’deki bu faşizmin kurumsallaşmasını engelleyen HDP’nin örmeye çalıştığı demokratik siyaset cephesidir. Türkiye’nin gerçek muhalefeti biziz. Bunu herkes biliyor.”
İktidarın gölgesinden siyaset
Muhalefet partilerinin tutumunu da eleştiren Ebru Günay, iktidarın gölgesinde yapılan siyasetle demokrasinin kurulamayacağını/korunamayacağını söylüyor: “Kendine muhalefetim diyen partilerin nasıl iktidarın gölgesinde siyaset yaptığını hepimiz gördük. Bunu işte Semra arkadaşımızla ilgili oylamada gördük, bunu kayyumlarla ilgili raporların oylanmasında gördük, sınır ötesi operasyonlara verilen destekte gördük. Muhalefet, iktidarın belirlediği sınırlar içinde siyaset yapıyor. İktidara doğrudan radikal demokrasi ile cevap veren, bunun savunusunu yapan parti yok. Erkek egemen siyasete karşı direne muhalefet partisi yok. HDP’nin öncülük ettiği fikriyet ve siyaset kadını en temel unsur olarak gören ve kadın öncülüğünde bir toplum yaratmaya çalışan bir gelenek. Bütün bu nedenlerle HDP’ye saldırıyorlar. Bizi yıldıracaklarını sanıyorlar. Evet HDP 7 yıllık bir parti ama 40 yıllık bir mücadele geleneğine dayanıyoruz. Bize saldırmakla sonuç almadılar. Bunun öfkesiyle de saldırıyorlar. Ankara’nın göbeğinde partimizin genel merkezi önünde anayasal suç işlendi. Bir siyasi partinin siyaset yapmasını engelleyerek, anayasal suç işledi. Partimize saldıran provokatörler korunarak anayasal suç işlendi. Amed il binamızın önünde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü her gün sistematik olarak anayasal suç işliyor.”
Çifte standart
Bu konuda uygulanan çifte standarda dikkat çeken Günay, Urfa Adliyesi önünde adalet nöbetini sürdüren Şenyaşar ailesini örnek veriyor: “Bir örnek vereceğim. Emine Şenyaşar bir yıl oldu Urfa adliyesinin önünde adalet nöbetinde. Bir kere AKP il binası önüne gitti birkaç saat bile tahammül edemediler. Bu bile ne kadar ikiyüzlü bir siyaset yürüttüklerini gösteriyor. Siyaseti ne kadar komplo, kumpas üzerine kurguladıklarını gösteriyor. Sürekli bir saldırı, sürekli bir kumpas hali, sürekli senaryolar üretip saldırı haline geçiyorlar. Ankara’da ülkenin başkentinde bir polis, Meclis’in dördücü büyük partisinin Kadın Meclisi Sözcüsü’nü tehdit etti, daha önemlisi Meclis Başkanı buna sesiz kaldı. Bu olay sivil siyasetin, demokratik siyasetin nasıl bir tehlike altında olduğunu gösteriyor. HDP’nin savunduğu değerler, HDP’yi savunmak bu nedenle Türkiye’nin geleceğini güvence altına almaktır. İşte biz bunu her söylediğimizde, kayyumlar döneminde çok söyledik. Kobani kumpas davası sürecinde, yine kapatma davası sürecinde bunu çokça ifade ettik. Herkese bu afaki bir söylem gibi geldi, ama Boğaziçi Üniversitesi’nde nasıl uygulandığını, diğer belediyeler için nasıl bir tehdit haline getirildiğini gördük. Bu bir realite. Kürtlerin bir sözü var, “Em şîv bin hûn paşîv in” yani biz sabah kahvaltısıysak siz öğle yemeğisiniz. Mesele bu. Demokratik muhalefet açısında söylüyorum. Ya HDP’nın temsil ettiği siyaset etrafında toplanıp bu ülke demokratik değerlerine kavuşturacak. Ya da bu olan bitenlere karşı sessiz kalıp Türkiye’nin karanlık güçlere teslim olmasına seyirci kalacak.”
Çete üyesi yargıçlar
Kobani ve kapatma davası da değerlendiren Günay, bu davaların HDP’nin demokrasi mücadelesini engellemek için başlatıldığını söylüyor. Ebru Günay, “çete üyesi” dediği yargıçların bu davalarda özellikle görevlendirildiklerini sözlerine ekliyor. Günay şunları belirtiyor: “Kobani davası duruşmalar devam ediyor. Her duruşmada nasıl boşa çıktıklarını, nasıl komplo kurduklarını görüyoruz. Düşünün Kobani kumpas davasında tutuklama kararı veren, iddianameyi kabul eden, duruşma salonlarında arkadaşlarımıza parmak sallayan hakim bir çete üyesi çıkıyor. Hiçbir şey olmamış gibi başka bir heyet gelip yargılamayı sürdürmeye başladı. Bu çete hukuku ile ülkeyi yönetmenin en somut göstergesiydi. Ne oldu; Kobani davasında çete üyesi yargıç iddianameyi kabul etti, Gezi davasında AKP adayı olan yargıç hüküm verdi. Hukuksuzluğu önce HDP üzerinde uyguluyorlar, eğer sonuç alırlarsa diğer bütün muhalif kesimler üzerinde uygulamaya çalışıyorlar. HDP ile yan yana durmak, omuz omuza mücadele etmek bu nedenle önemli. HDP’yi savunmak Türkiye’nin demokratik geleceğini savunmaktır. HDP’nin stratejik aklının iktidara nasıl kaybettirdiğini deneyimledik. 31 Mart yerel seçimlerinde deneyimledik, 23 Haziran’da deneyimledik, 7 Haziran 2015 seçimlerinde deneyimledik. İktidarın HDP’ye öfkesinin sebebi de burdur. HDP’nin stratejik aklının kaybettirme gücüdür onları korkutan.”
Milyonlar iktidara cevap verecektir
Kapatma davasının hukuki çerçevede gerçekleşmiş bir dava olmadığını belirten Ebru Günay, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Baştan beri açık olan şudur; bu dava hukuk çerçevede gerçekleşmiş bir dava değil. Bir siyası partinin bütün demokratik, siyasi faaliyetleri yargılamaya konu edilmesi davasıdır. Sahada ideolojik-politik olarak alt edemediği bir muhalefet partisini bu tip kapatma davaları ile baş edebilme davasıdır kapatma davası. Ama bir gerçeklik var. HDP bir bina değil, HDP bir ruh, HDP bir fikriyattır. Devam ede gelen birçok partinin mirası ile büyüdük. Parti binalarımız kapatılabilir ama, HDP ruhu ve fikriyatı kapatılamaz. HDP ruhu ve fikriyatı bu iktidara mutlaka kaybettirecektir. Binalarımızın kapatılması istedikleri sonucu ortaya çıkaramaz. Böyle bir durumda HDP’ye gönül vermiş milyonlar iktidara gereken cevabı verecektir.”