HDP Sözcüsü Günay, haftalık gündem değerlendirmesinde DTK’ye yönelik operasyonların ‘kumpas’ olduğunu belirterek yargıya seslendi: Sizi suça teşvik edenler emin olun yarın size sahip çıkmayacak
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasına Çorum ve Sivas katliamlarında yaşamlarını yitirenleri anarak başlayan Günay, “Bu coğrafyada yaşanan katliamlarla yüzleşilmeden, toplumların ortak ve demokratik geleceği inşa etmek maalesef mümkün değildir” dedi.
Günay, konuşmasının devamında Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) yönelik operasyonları değerlendirdi ve operasyonların ‘kumpas’ olduğunu söyledi. Günay’ın konuşmasından bazı başlıklar şöyle;
‘Operasyonlar kumpastır’
“DTK; Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümü için kuruldu. 13 yıldır da bu mücadeleyi veriyor. Kürt sorunu ve Ortadoğu’daki gelişmeler konusunda birlikte tartışıp ortak politikalar belirlemeye çalışan çok bileşenli bir platformdur. DTK yeni dönem nefret konseptine uygun şekilde kurban edilmek isteniyor. FETÖ’cüler KCK dosyalarını kumpas olarak kullandı, AKP ise aynı yoldan giderek DTK’yi kendine bağımlı hale getirdiği yargının eliyle kumpasların adresi yapmak istiyor. KCK dosyalarının kumpaslarını organize eden yargı mensuplarının suç örgütü olduğu anlaşıldı ve hepsi ceza aldı, şimdi hepsi tutuklu. Buradan uyarıyoruz. DTK üzerinden Kürtlere yeni kumpaslar kuran yargı üyeleri, önünüze konulan siyasi kararlara göre insanları tutuklamaktan vazgeçin. Sizi suça teşvik edenler emin olun yarın size sahip çıkmayacaklar. Kadınlara işkence edenler, işkencecileri koruyanlar emin olun ki suçlarınız asla unutulmayacak ve mutlaka hesap vereceksiniz.”
İstanbul Sözleşmesi
“Yine AKP’li bir erkek konuştu, kadınların en büyük kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye olarak çekileceklerini söyledi. Şunu çok net söyleyelim; kadınlar hakkında neyin doğru neyin yanlış olduğuna biz kadınlar karar veririz, siz erkekler karar veremezsiniz. İstanbul Sözleşmesi’ni hedef alıp sözleşmeden çekileceğini söylemek kadın düşmanlığıdır, kadına yönelik şiddeti teşvikidir.”
‘Çoklu baro’ tasarısı
“Avukatlar, herkesin hak arama özgürlüğünün temsilcisidir. Bu nedenle barolar, meslek odası olmalarının yanında hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve yerine getirilmesine müdahil olmaktadırlar. Kamusal yaşamın her alanında tekliği savunan, bunu zor ve cebirle tüm topluma dayatan AKP iktidarının çoklu baro teklifi şaşırtıcı gelmedi bize. Çünkü esasen bu teklifte üstü örtülen bir teklik inşa söz konusudur. Muhalif olan avukatları sindirmek, onları kriminalize etmek, vatan haini terörist olarak kodladıkları barolara avukatların üye olmasını engellemek gibi yöntemlerle iktidarın yandaş barolarını büyüteceklerini biliyoruz. İlk kurulduğunda küçük bir sendikanın kısa zaman sonra bir milyon üyeye nasıl çıktığını hepimiz geçmişten biliyoruz bunun tanığıyız.”
Sosyal medya
“15 Temmuz darbesini sosyal medyadan duyuran ve oradan açıklama yapan Cumhurbaşkanı, sosyal medyayı kontrol altına almayı planlıyor. Erdoğan daha birkaç gün önce en çok takipçi sayısına kendisinin sahip kişi olarak övünüyordu. Yasakçı bir zihniyete sahip olsak, kapatırdık savunmaları yapıyordu. Söylediklerinin sonuna daha nokta gelmeden 180 derecelik bir dönüşle: ‘Bu millete, bu ülkeye bu tür mecralar yakışmıyor. Buraları kapatacağız’ dedi. Merak ediyoruz, konuşan kimdi? Ne değişti? 2020 başında ‘sosyal medya tam bir çöplük’ dedi. Kesinlikle biz de katılıyoruz. Sizin aktrolleriniz ve siyasi anlayışınız sosyal medyayı Türkiye’de tam bir çöplüğe çevirdi. İronik olan bunu yine AKP’nin resmi olarak kanıtlaması ve kabullenmesi oldu.”
TV’lere ceza
“Tüm kanalları ele geçirmesi iktidara yetmiyor. Daha iki gün önce RTÜK, bu ülkede muhalif olarak kalabilen Tele 1 ve Halk TV ekranlarını 5 gün boyunca karartma cezası verdi. AKP yanlısı kanallardan katliam çağrılarına çıt çıkarmayan RTÜK, iktidarı eleştiren kanallara en acımasız cezaları veriyor. RTÜK bağımsız bir kurum değil artık. Bu kurum muhaliflere karşı iktidarın sopası haline gelmiştir. RTÜK’ün bu kararını kınıyoruz.”
Mülteciler
“Biliyorsunuz Van; Afganistan, Pakistan, Somali, İran, Bangladeş vb. ülkelerden Avrupa’ya gitmek için yolculuklarına başlayan göçmenlerin önemli bir geçiş noktasında bulunuyor. Bu göçmenlere İran’dan katılanlar Türkiye-İran sınırındaki dağları aşarak Türkiye’ye geçiyorlar. Her yıl karların erimesiyle donmuş göçmen cesetleri ortaya çıkıyor. Bu, insanlığın utancı ama en çok da tedbir almayan bu iktidarın utancıdır. Önlem alınmıyor Van’da; çünkü Suriyeli mülteciler gibi Avrupa’ya şantaj aracı olarak kullanıyor. İçişleri Bakanı Van Gölü’nde kurtarma çalışmalarını incelemek yerine, Türkiye-İran sınırının devletlerden ziyade küresel bir boyutta insan kaçakçılığı yapan suç şebekeleri tarafından kontrol edildiği gibi vahim iddiaları araştırsın, insan kaçakçılığına karşı caydırıcı tedbirler alsın. Belki o zaman sorumluluklarının gereğini az da olsa yerine getirmiş olurlar.”
HABER MERKEZİ