Cumhurbaşkanı Erdoğan bana sorarsanız, Almanya Başbakanı ile yaptığı “kürsü savaşı”ndan galibiyetle çıktı. Mesela:
Her şeyden önce, Erdoğan’ın Berlin’e gelmesine Almanya kamuoyu büyük çoğunlukla “hayır” dediği ve O’nu “istenmeyen adam” ilan ettiği halde, koalisyonun üç partisi de hızla oy kaybederken, Sosyal Demokrat Şansölye kendi kamuoyuna karşı Erdoğan’la, kucaklaşmasa da “tokalaştı.” Bu tokalaşmanın üç hükümet partisine yüzde kaçlık oy kaybı getirdiğini bilemesem de, bir şeyler kaybettirdi.
Erdoğan “Türkiye’nin İsrail’e borcu olmadığı için rahat konuştuğunu, ama borcu olanların rahat konuşamadığını” söylerken, Nazi Almanyası’nın Holokost nedeniyle İsrail’e karşı tepki gösteremediğini vurgulamış oldu. Almanya Başbakanı bu “açık sözlülüğe” cevap veremeyince, Türk tribünlerinden “goool!” haykırışı haliyle yükseldi.
Eğer Almanya zorda olmasa, Şansölye “Sayın Başkan, biz Holokost’un ilhamını, Osmanlı’nın 1915 soykırımından aldık” diyebilir, ardından da “son Ermeni’yi” öldüren Samast’ın “iyi halden” halkın içine salıverilmesini de hatırlatabilirdi. Hatta kazara birkaç kadeh doppel korn içip kürsüye çıksaydı, “İsrail küçük bir Gazze’yi yıktı, ama sen Kürdistan’ı yıktın” gibisinden tuhaf lakırdılar da edebilirdi. Hele son yüzyıl boyunca öldürülen Kürtlerin sayısıyla öldürülen Filistinlilerin sayısını mukayese etmeye kalksa, “kürsü savaşı” bir anda Türk-Alman savaşına dönebilirdi.
Şükür olsun ki, Alman dilini tuttu. Mülteci gelmesin diye kesenin ağzını açtı.
Neden? Osmanlı’yı Birinci Dünya Savaşı’na adeta kulağından tutarak sürükleyen Almanya ne oldu da “nezaketten kırılır” hale geldi? Türk ekonomisi hurdaya dönmüş, kapı kapı dolar, euro dilenirken, Almanya “hasta adam”ın karşısında neden “zenginliğinin” sefasını sürmedi? Erdoğan esip gürlerken Alman Başbakanı “hop dedik paran kadar konuş” edepsizliği yapaydı acep neler olurdu?
Diyorlar ki, Türkiye öyle jeopolitik bir mevzide ki, Alamanlar Türkiye’yi gözden çıkaramıyorlar. “Türkiye’ye bu dünya savaşında öylesine muhtaçlar ki, Erdoğan suratlarına tükürse “oh, Nisan yağmuru” diyecekler… Erdoğan jeopolitik haritamızı gösteriyor, sonra cebindeki kartları çıkarıyor, onlar da dillerini yutuyor.”
Hayatımda duyduğum en ahmakça analizdir bu analiz.
Aklı başında hiçbir NATO yöneticisi Türkiye’yi gözden çıkarmayı aklının ucundan bile geçirmez. Adamlar NATO’yu genişletmek için Rusya’yla neredeyse nükleer savaşı göze almışlar. Türkiye’yi neden gözden çıkarsınlar?
Soru şu: AB ve NATO acaba Türkiye’yi değil de neden Erdoğan’ı gözden çıkaramıyor? Onun iktidarında Türkiye’nin “güvenilmez müttefik” haline getirildiğini resmen ilan ediyorlar. Hatta “Erdoğan Türkiyesi NATO’nun içinde Rusya’nın beşinci koludur” diyenler de oluyor. Saray’ın dosyaları devlet arşivlerinden taşıyor. Beyzbol sopası gösterip, “dosyanı açar, malvarlığını ortalığa döküp taşırırız” falan dedikleri de oluyor. Dikkat edin Sarraf dosyası hala mahkemelerinin buzdolabında. Yani ellerinde Erdoğan’ı “götürecek” çok kozları olduğunu, nezaketi bir yana bırakıp, paldır küldür hatırlatıyorlar.
İyi de neden Erdoğan’ı gözden çıkaramıyorlar?
Adamın biri miyopmuş. Gözlükçüye gitmiş. Bununla iyi göremiyorum, bana daha iyisini ver demiş. Gözlükçü bakmış ki, bu adamın görmesi için gözlüğe değil, teleskopa ihtiyacı var, o da haliyle gözlükçüde yokmuş. “Aman demiş, sen sen ol bu gözlüğünü gözünden çıkarma, yoksa dünyan kararır”.
Batılıların durumu bizim miyoptan farksız. Türkiye’de Erdoğan marka gözlükten başka gözlük yok. Kılıçdaroğlu markasını takıyorlar olmuyor, Millet İttifakı’nınkini takalım diyorlar tutmuyor. Türkiye’yi görmek için Erdoğan markasının dışında alternatif yok. Gerçi CIA’nın deposunda envai çeşit “alternatif” bulunmakta. Kaç darbe olduysa, arkasında bunları gördük. Ama “şimdi zamanı değil. Erdoğan’dan kurtulacağız derken Türkiye’yi gözden çıkarmış oluruz” diyorlar. Doğrudur. Bir denesinler, Türk devletinin jeopolitik haritası anında çöpe gider. Onun jeopolitikliğinin biricik sebebi Ortadoğu’nun en önemli devletleriyle sınırdaş olması. Ermenistan’la, Gürcistan’la sınır demek Rusya’yla sınır demek. İran’la sınır Türkiye’yi koskoca Şii dünyasıyla komşu yapmakta. Irak’la komşuluk hakeza. Suriye ile sınır ondan da önemli. Bu sınırlar olmasaydı, bırakalım geçmişi, şu Arap Baharı’ndan beri Türkiye’nin adı dünyada duyulur muydu? CIA düşünüyor: Cebimde darbe planlarım var ama, ya aradan Kürtler çıkar da Türkiye ile bütün Ortadoğu komşuları ve Rusya’nın arasına giriverirse? Kürtler araya girerse Türkiye Ortadoğu’da hegemonya savaşları veren küresellerin hiçbir işine yaramaz. Laf aramızda, o zaman Ortadoğu’ya barış gelir.
Demek ki, şu anda Erdoğan’ın ne politik ve ne de “darbesel” alternatifi var.
Olmayınca Erdoğan’ı gözden çıkaramıyorlar. Erdoğan’a muhtaçlıkları sadece bundan.
Eh, onlar Erdoğan’a muhtaç olunca, Erdoğan da bir cebinden “mülteciler” kartını çıkarıyor, diğer cebinden “Hamas” kartını gösteriyor. Almanya’da Diyanetlisi Diyanetsizi üç bini aşkın camideki “istihbari imamlar”, Almanya’ya mülteciler arasında sızan cihatçılar da kartların arasından Almanya Şansölyesine selam çakıyor. “Para ver para, her bir kartın fiyatı bilmem kaç milyar lira” demesi ondan.
Yani Erdoğan’ın marifeti ne jeopolitik haritası, ne NATO olmazsa Rusya’ya, AB olmazsa Şanghay’a giderim diye korkutmacası. Sadece ve sadece alternatifsiz olması. Kazara bir umut vadeden alternatif çıksa, Reisimizi ham yapacaklar. O da, bunu bilmez mi? O nedenle şu hale bakın Almanların işine yarayacak tek bir muhalefet bırakmadı. CHP’nin “değişim” macerasına bakın, Millet İttifakı’nın encamını seyredin, İyi Parti’nin başına gelenleri izleyin. Bir tek ayakta kalan HEDEP o da ne Amerikalının ne da Almanın işine yarar.
Nazım vatandaşa “günahın büyüğü sende kardeşim” diyerek sitem etmişti ya. Ben de öyle bağlayayım:
“Günahın büyüğü muhalefettedir” sevgili okurlarım.