Akbelen Ormanı’nın yok edilmesi halinde ekolojik ve ekonomik bir felaketin yaşanacağı uyarısında bulunan Ekolojist Deniz Gümüşel ‘Muğla’nın artık bir dönüm bile ormanını kaybetmemesi gerekir’ dedi
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi’ndeki Akbelen Ormanı, Limak-İçtaş ortaklığındaki Yeniköy-Kemerköy Enerji tarafından açılmak istenen kömür madeni için yok ediliyor. İkizköylüler ve ekolojistlerin buna kadar direnişi sürerken, asker ve polisler sık sık eylemleri saldırılarla engellemeye çalışıyor. Mahalle sakinleri, nöbet eylemlerinin yanı sıra hukuki mücadele de veriyor.
Akbelen için verilen mücadelenin içerisinde yer alan çevre mühendisi ve ekolojist Deniz Gümüşel ile avukat İsmail Hakkı Atal, yaşanan ekolojik tahribatın olası sonuçlarını Mezopotamya Ajansı’ndan Tolga Güney’e değerlendirdi.
‘İçme suyunun ortadan kalkması’
Ekolojist Deniz Gümüşel, ekosistemin bir bütün olduğunu ve bir yerde kesilen ağacın başka bir yerde erozyona, su varlıklarının yok olmasına, tarımın olumsuz etkilenmesine neden olduğuna dikkati çekti. 2021 yılındaki yangınlarda 70 bin hektarın üzerinde ormanını kaybeden Muğla’nın artık bir dönüm bile ormanını kaybetmemesi gerektiğini vurgulayan Gümüşel, “Akbelen Ormanı’nın ortadan kalkması demek ormanın altından süzülerek gelen ve Çamköy yeraltı kuyularında biriken su varlığının ortadan kalkması anlamına geliyor. Bu da Bodrum’un içme suyunun 3’te 1’inin ortadan kalması demek. Ağaçlarla birlikte karbon yutak alanı kaybedilmiş durumda. Akbelen Ormanı Çamköy, Karacahisar’ı madenden çıkan toza karşı koruyan doğal bir bariyer gibiydi. Bunların yokluğunda hem termik santralden hem de madenden çıkan toz çevre köylere çok daha hızlı bir şekilde yüksek miktarlarda taşınacak. Bu da bizi iklim krizinde çok daha dezavantajlı duruma soktu” dedi.
‘Orman sadece ağaçlardan oluşmuyor’
Eğer orman toprağının da ortadan kaldırılırsa bölgenin toprak kalitesinin ve çevresindeki tarım alanlarının toprak niteliğinin düşeceğini vurgulayan Gümüşel, “Orman ekosistemleri açısından baktığımızda da kuzey güney hattında yaban hayvanlarının geçiş yapabileceği, barınabileceği anlamda Akbelen önemliydi. Bu anlamda büyük bir kayıp var. Ortada koskoca bir cehennem çukuru oluşacak, yaban hayvanlarının yaşam alanları kısıtlandı. Bu da bir bütün olarak Muğla’nın orman ekosistemini olumsuz etkileyecek. Ağaçlarımız kesildi ama Akbelen halen bir orman. Orman sadece ağaçlardan oluşmuyor. Dipteki bitkilerden, mantarlardan, topraktaki bakterilerden, çalılardan, hayvanlardan da oluşuyor. Dolayısıyla eğer maden iş makinalarının ormana girişini engellersek burada 20-30 yıla yetişmiş bir orman görebiliriz” dedi.
‘Direniş devam ediyor’
Direnişin devam edeceğini, çadır alanını boşaltmayacaklarını sözlerine ekleyen Gümüşel, “Ormana iş makinalarını sokmayacağız. Milas ilçesinden daha fazla insanın buraya destek olması için mücadele edeceğiz. Çok büyük bir kaybımız var. Ama mücadeleden vazgeçecek bir noktada değiliz” diye konuştu.
‘Kendi ticari kazancının 100 katı ülkeye zararı var’
İkizköylülerin avukatı İsmail Hakkı Atal ise, bu hamlelerde Türkiye’nin ekonomik olarak çökertilmek istendiğini vurguladı. Akbelen’ın yok olmasıyla Bodrum’un susuz kalacağını ve 5 milyar dolarlık turizm gelirinin yok olacağını belirten Atal, “Yine 200 bin dönümlük ruhsat sahası içinde 88 bin dönüm tarım arazi yok olacak. Buğday için Rusya’ya değil belki Mozambik’e bile dileneceğiz. Ayrıca 112 bin dönüm zeytinlik ve çam ormanı da yok olacak. Diğer taraftan Avrupa Sağlık ve Çevre Birliği’nin çalışmasına göre Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin tüm bölgeyi hasta etmesi nedeniyle yıllık sağlık maliyeti 22 milyar lira. Kendi ticari kazancının 100 katı ülkeye zararı var” ifadelerini kullandı.
Suç duyurusu
Kısa vadede hukuki süreçten bir beklentisi olmadığını söyleyen Atal, karşılarına çıkan hakim ve savcıların AKP’li olduğuna dikkati çekti. Uzun vadedeki hukuki süreci anlatan Atal, “Anayasa profesörü İbrahim Kabaoğlu ‘Doğal kaynakların kullanımı ve ülkenin bölünmez bütünlüğü’ çalışmasında Anayasa’nın 3’üncü maddesindeki ‘ülkenin bölünmez bütünlüğü’ tanımını sadece fiziki sınırlar olarak kavranamayacağını, bu sınırlar içindeki tarihi, ekolojik, doğal tüm kaynakların bir bütün olduğunu söylüyor. Biz bu teori üzerinden Limak ve İçtaş patronları ile Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacağız. ‘Terör’ faaliyetini başka yerde aramayın, insanların yaşam alanlarını yok etmek, fiziksel, zihinsel, ekonomik geleceklerini bitirmek Anayasa’nın 3’üncü maddesine aykırıdır” diye belirtti.
‘İnsanlığa karşı işlenmiş suç olarak kabul ediyoruz’
İkinci olarak ise Adalet Bakanlığı’na tazminat davası açacaklarını aktaran Atal, Muğla 1’inci İdare Mahkemesi hakimlerinin Limak’ın hakimleri gibi davrandığını kaydetti. Bu hakimlerin hakimlik sicillerine şerh düşüreceklerini de ifade eden Atal, “Son olarak ise Nihat Özdemir ve İbrahim Çeçen’i Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne insanlığa karşı suç işlemek suçuyla şikayet etmeyi planlıyoruz. Gelecekti de termik, nükleer santral ve maden şirketlerinin sahipleri bu mahkemede yargılanacaklar. Bunun ilk sinyalini Erzincan İliç altın madeni siyanür borusunu patlatıp 80 kilogram siyanürü Fırat Nehrine karıştırdığında yaptığımız şikayete verilen cevapla aldık. Uluslararası Ceza Mahkemesi cevabında ‘Şu anda dava açmıyoruz. Ama dosyanızı muhafaza ediyoruz. Gelecekte soruşturma başlatabiliriz’ dedi. Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü sivil halkın bir bölümüne yönelik öldürme, toplu yok etme, insanları yerinden etme ve insanların fiziksel, zihinsel sağlığında hasara yol açma suçu insanlığa karşı suç olarak kabul ediyor. Şu anda termik santrallerin yaptığı faaliyetler bu suçlara da neden oluyor” dedi.
MUĞLA