Milas Güllük’te suyun özelleştirilme uygulaması 14 yıldır sürerken, Muğla Belediyesi bu durumdan memnun gibi. Diğer yandan ekonomik kriz bahanesi ile kentsel su hizmetlerinin özelleştirilmesine gidilmesi planlanıyor
S uların meta haline getirilip ticarileştiği günümüzde, bir kentin içme ve kullanma suyununun özel bir şirket tarafından işletildiği ilk ve tek yer Muğla’ya bağlı Güllük beldesidir. 2006 yılında Akfen Holding’le imtiyaz sözleşmesi yapılarak 35 yıllığına devredilen içme ve kullanma suyu ile atık sular bu şirket tarafından işletilirken, Türkiye’de en yüksek su bedelini ise Güllük halkı ödüyor. Yıllık 10 bin lira imtiyaz bedeliyle su hizmetlerinin devri, bugün AKP Milletvekili, 2006 yılında ise Güllük Belediye Başkanı olan Yavuz Demir tarafından gerçekleştirilmiş. Akfen’in içme suyunun dinlendirme, çökertme ve klorlama yapılmadan suyu kullanıma soktuğu ve ayrıca atık sularının 4/3’ünün yılın büyük çoğunluğunda arıtılmadan denize verildiği yıllardır halk tarafından ifade ediliyor. İmtiyaz öyle hale gelmişki yeni su hatları ve istasyonlar için ihtiyaç duyulan arazilerin kamulaştıma bedellerinin dahi halka ödenmediği belirtiliyor.
‘Sözleşme tarafları yok Akfen var’
İmtiyaz sözleşmesi Tepe Grubu ile Akfen’in ortak kurduğu TASK şirketi ile yapılmış. Ancak daha sonra Akfen, bugün olmayan Güllük Belediye ile TASK arasında yapılan sözleşmeyi miras alıp tek başına su işini sürdürmekte. Sözleşme yapıldığında Güllük bir belediye iken bugün Milas’a bağlı bir mahalleye dönüşürken, sözleşmenin diğer tarafı olan TASK’ın da ortadan kalkmasına karşın imtiyaz hakkının halen sürüyor olması dikkat çekiyor. CHP’li Muğla Belediyesi’nin bu durumu sürdürüyor olması ise bir başka nokta. Sözleşmeyi imzalayan belediyenin bugün olmayışı ve daha sonra TASK firmasının da ortadan kalkması sözleşmesinn feshine yetmesine karşın, Akfen imtiyaz hakkını kullanmaya devam ediyor olması manidar bir duruma işaret ediyor.
BUSKİ özelleşme kıskancında
Bursa’da (Bursa Su ve Kanalizasyon İşletmesi) BUSKİ’nin 2002 yılında özelleştirilmesi için dönemin DSP’li belediyesi tarafından girişimler başlatılmıştı. Bu girişim şu anda AKP Belediyesi tarafından da devam ettiriliyor. AKP’li belediye ‘Su yapı Müh. ve Müşavirlik’ firması ile yapılan sözleşme ve Avrupa Yatırım Bankası kredilendirilmesi ile ‘Atık su Projesi-Proje Yönetim Müşavirliği’ anlaşması yapmıştı. Bu anlaşma çerçevesinde verilecek olan hizmetin maddelerinden olan “İşletmenin özelleştirilmesi sürecinde BUSKİ’ye destek sağlanması” maddesi amaçlarını ortaya koyarken, bu sürecin devam ettirilmesine hazırlandıklarını belirtmek gerekiyor.
Tarımsal sulama şirketlere
Diğer taraftan ‘sulama birlikleri’ zarar ediyor gerekçesiyle su kaynaklarına özelleştirme yolunun açıldığı iddia edildi. 20 Mart 2018 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Yasada Değişiklik yapılmasıyla birlikte su kaynaklarının DSİ tarafından kişilere ya da şirketlere tahsisine olanak sağlayan bir maddesi kabul edilmişti. Bu maddelere göre, DSİ isterse sulama tesislerini hizmet alımı veya işletme hakkı devri yöntemiyle şirketlere devredebilecek. Geçtiğimiz günlerde Erzincan’da su birliklerinin DSİ’ye devredilmesiyle birlikte yeni bir sürecin başladığını gösteren gelişmeler yaşandı.
Su akar Türk yapar!
AKP iktidarının su politikası bugün Cumhurbaşkanı olan R.T. Erdoğan tarafından başbakan olduğu günlerde, “‘Su akar, Türk bakar’ sözünü ‘Su akar, Türk yapar’a çevirdik” ifadesi su politakasının özetini yapıyordu. Bu ifade ‘Su Kullanım Hakkı Anlaşması’ olarak ifade edilen anlaşmaların yasal hale getirilmesiyle birlikte uygulanmaya başlandı. Dönemin Çevre ve Orman Bakanı Eroğlu, “Su Kullanım Hakkı Anlaşması ülkemiz için bir milattır” ifadesiyle göklere çıkardığı yasanın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlı̆gı tarafından hazırlanması ise dikkat çekiyordu. 2009 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen Dünya Su Forumu’nda birçok kararlar alınması sonrası, Türkiye’nin dört bir yanında HES’ler ayrık otu gibi ortaya çıkmış ve halen nerede akan su varsa önüne bentler kurup sular kontrol altına alınmaya devam ediliyor.
Dünya suları 3-5 şirketin elinde
Dünyadaki kullanılabilir sular çokuluslu şirketlerin 1 trilyon doları aşan bir pazarı durumda. Dünyadaki su özelleştirmelerinin üçte ikisini elinde bulunduran Fransız şirketi Suez ve Vivendi ile İsviçreli Nestle dünya su piyasasına hâkim konumda. Türkiye’de şişelenmiş su pazarında Nestle farklı birçok adla piyasanın yüzde 50’sine sahip durumda. Akarsuların HES’lere bağlandığı ve 49 yıllığına kullanım hakkının devredildiği şirketler suyun patronu olmuş durumda. Son yıllarda akarsular başta olmak Güllük’te Akfen Holding’in çokuluslu şirketlerin desteği ile bu sürece girdiğini ve önümüzdeki dönemlerde kentlerde yeni adımların atılmasıyla birlikte çokuluslu ortaklıkların açığa çıkacağını belirtmek gerekiyor.
Su bir yaşam hakkıdır
Temiz suya erişebilmek bir yaşam hakkıdır. İnsan, hayvan ve bitkilerin ortak varlığı olan suyun şirketlerce metaya dönüştürülmesi kabul edilemez. Musluklardan içilebilir nitelikte su akması, temel ihtiyaçlara yetecek miktarda suyun ücretsiz verilmesi insanlığın talebiyken, iktidar suları şirketlerin hizmetine koşarken, kısa dönemde kent ve tarım sularının da şirketlere devredilme hazırlığı yapıldığını söylemek gerekiyor. Halkı ambalajlı suya mahkum eden politikalarla, sağlıksız suları tükettiğimizi analiz sonuçlarında görebilmekteyiz. Diğer yandan çeşmelerimizden akan suya halkı yabancılaştıranlar, çeşme suyunun şişe suyuna göre daha kaliteli vurgularını yapmaları, kentsel su hizmetinin şirketlere verilme hazırlığına işaret etmekte.
EKOLOJİ SERVİSİ