15 Temmuz askeri kalkışmasından sonra Gülen cemaatinden boşalan yerlere Menzil ve Süleymancılarla doldurulduğunu belirten emekli savaş pilotu Bahadır Altan, ‘Çare demokrasidir’ dedi
Türkiye’de 15 Temmuz 2016’da 251 kişinin yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin ise yaralandığı askeri kalkışmanın üzerinden 8 yıl geçti. AKP’nin iktidarı kol kola yönettiği Gülen Cemaat yapılanması tarafından yapılan darbe kalkışmasını “Allahın bir lütfu” olarak niteleyen AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, darbe girişiminden hemen 5 gün sonra Olağanüstü Hal (OHAL) ilan etti.
Ülke KHK’lerle yönetildi
OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yönetilen ülkede muhalefet üzerine baskılar yoğunlaştı. Kamuda çalışan binlerce kişi işlerinden ihraç edilirken, muhalif TV kanalları ve basın mecraları, sivil toplum örgütleri bir bir kapatıldı.
Kayyım atamaları
Çıkarılan KHK’ler ile Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) yerel seçimlerde kazandığı belediyelere kayyım atandı. Eylem ve etkinlik yasakları getirildi. Darbe kalkışmasını daha çok muhalefeti sindirmeye dönük kullanan Erdoğan, OHAL koşullarında gittiği 16 Nisan 2017 referandumu kapsamında Anayasa değişikliği ile Türkiye parlamenter sistemden, “başkanlık” sistemine geçerek, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir rejim değişikliğine gitti.
Darbe kalkışması sürecinde hayata geçirilen kayyım gibi politikalar hala devam ederken, bu süreçten günümüze kadar yaşanan anti demokratik uygulamalar ve Türkiye’deki darbe dinamiğine dair emekli savaş pilotu Bahadır Altan, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Esra Solin Dal’a değerlendirmelerde bulundu.
‘AKP 12 Eylül’ün devamıdır’
AKP iktidarı öncesinde Türkiye’de darbelerin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) eliyle yapıldığını belirten Altan, 27 Mayıs 1960’ta başlayan darbe sürecinin 12 Eylül’le devam ettiğini söyledi. Altan, “12 Eylül darbesi olduğunda Hava Kuvvetleri’nde pilottum. Bütün iktidarlar kendi ideolojileri etrafında şekillenen insanlar istiyor. Bunun için okullarda ve orduda eğitim örgütlenmelerini yaparlar. Her dönem böyle yapıldı. Ben 12 Eylül’ü hem içerden hem de dışarıdan yaşayan bir subay olarak şunu söyleyebilirim; 12 Eylül darbesiyle, Türkiye’deki toplumsal muhalefetin filizlenmesine engel olmak, hatta özellikle muhafazakar ve dinci bir anlayışı bu ülkeye getirilmek amaçlandı. AKP’nin iktidara gelişi ve iktidarda iken yaptığı dönüşümlerin 12 Eylül’ün devamı şeklindedir” dedi.
AKP-Cemaat ilişkisi
Altan, AKP’nin iktidara geldikten sonra ordu içinde kendisine tehdit olarak gördüğü unsurları tasfiye ederek, Fetullah Gülen cemaatini benimseyen askeri öğrencilerle örgütlenme yapmaya çalıştığını belirtti.
2016 yılına kadar ordu içinde kendi düşüncelerine aykırı insanları ordudan atma veya çıkmaya zorlamasıyla pilot kadro tamamıyla cemaatin eline geçtiğini ifade eden Altan,” Bu AKP’nin kendi eliyle yarattığı bir etkiydi. 15 Temmuz, Fethullah Gülen Cemaati ve AKP iktidarı içindeki bir çatışmaydı” diye belirtti.
12 Eylül-15 Temmuz benzerliği
Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla “tek adam” rejimini inşa etmeyi amaçladığını belirten Altan, 15 Temmuz’un “sivil görünümlü” bir darbe olduğunu vurguladı.
12 Eylül ve 15 Temmuz arasındaki benzerliğe dikkat çeken Altan, “12 Eylül’deki Kenan Evren neyse, 15 Temmuz’daki Türkiye’deki sivil görünümlü darbe olarak nitelendirilen uygulamaları hayata geçiren Tayyip Erdoğan uygulamaları da aynıdır. 12 Eylül’ün neoliberal ekonominin mimarı Turgut Özal’dı, Erdoğan’ın ekonomiyi teslim ettiği neoliberal politikacı Mehmet Şimşek’tir” diye belirtti.
‘Kürtler, solcular, özgürlükçü örgütlenmeler iktidarın hedefinde’
15 Temmuz sonrasını, 12 Eylül’ün devamı olarak nitelendiren Altan, Türkiye’de bir rejim değişikliği yaşandığını hatırlattı. Altan, sözlerini şöyle sürdürdü: “12 Eylül tümüyle sol örgütleri ve özgür düşünceyi hedef almıştı. Erdoğan yönetimindeki tek adam rejimine baktığımızda da yine en fazla Kürtler, solcular, özgürlükçü örgütlenmeler iktidarın hedefinde” dedi.
AKP’nin hedefinde esas olarak DEM Parti ve Kürt hareketi olduğunu ifade eden Altan, “Dolayısıyla zindanlar da bunlarla dolu çünkü özgürlük mücadelesi bu zeminde yürüyor. Türkiye’de demokrasi mücadelesi bu zeminde veriliyor. İnsan hakkı, işkence, kötü muamele zindandaki uygulamalar Kürtlere yönelik olduğu için doğal olarak haklarını savunduğumuz insanlar Kürtler oluyor.”
‘Savaş AKP’nin bekası için önemli’
AKP’nin bir ayağının “İslamcılık” diğer ayağının da “milliyetçilik” olduğunu kaydeden Altan, Kürt düşmanlığının bu zemininde Türkiye’ye dayatıldığını ve “muhalif” denilen birçok kesimde de karşılık bulduğunu belirtti. Savaşın, AKP’nin bekası açısından çok elzem bir argüman olduğunu vurgulayan Altan, “Bu nedenle sadece içeriden özgürlükçü kesimlere saldırmıyor, dışardan komşularına yönelik de bir savaş politikası yürütüyor. Yani bu çizgi, CHP gibi ana muhalefet partisini de hizaya getiren bir çizgi” dedi.
‘Fethullahçı Cemaatin yerini Menzil ya da Süleymancılar aldı’
15 Temmuz’un gölgede kalan bir dönem olduğunu hatırlatan Altan, 12 Eylül darbesi nedeniyle göstermelik de olsa bir yargılamanın olduğunu dile getirdi. Altan, şunları söyledi: “15 Temmuz’un siyasi aktörleri hala yaşıyor ve hala siyasette olmasına rağmen aydınlığa kavuşmadı. Bunun önündeki en büyük engel de yine bu dönemde kontrolü elinde tutan AKP iktidarıdır. Bunlar aydınlığa kavuşturulmadığı sürece benzer olayların yaşanılması kaçınılmaz” dedi.
Fethullahçı cemaat örgütlenmesinin yerini başka tarikatların aldığına dikkat çeken Altan, “Bundan sonra Menzil ya da Süleymancılar olur. Çünkü harp okulu içerisinde başka eğitim kurumları içerisinde bunların etkileri ve örgütlenmeleri söz konusu. Şimdi bu cemaatler iktidarın yeni gözdesi” ifadelerini kullandı.
‘Çare demokrasi’
Türkiye’deki anti demokratik uygulamaların son bulması için demokrasi güçlerinin birlikte mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Altan, “Herhangi bir tarikat ve veya cemaatin önünü kesmenin yolu birinin yerine birinin tercihi değildir. Çünkü yine bir iktidar içi çatışmada başka bir tarikatın benzer kalkışması söz konusu olur. Çare demokrasidir, demokrasiye yeniden dönüştür. Bunu sağlayacak şey de bütün özgürlük ve demokrasi güçlerinin birlikte mücadelesidir. Halka güvenirsek, bu sivil darbe dönemini bitirmeyi başarabiliriz ve Türkiye’de daha demokratik bir düzen için daha demokrat iktidarların önünü açabiliriz” dedi.
İSTANBUL