Hüseyin Deniz
Sedat Peker’in içinden geldiği güç odaklarına dair ortaya koyduğu ifşaatlar ve iddialar, onları doğrulayan gelişmelerle sürüyor. iktidarın ortaya koyduğu refleks bize olan bitenin belli bir anlayış ve sistem çerçevesinde gerçekleşen zorla el koymayı da içeren bir kaynak aktarımını (paylaşım) gösteriyor.
Peker’in iddialarının bir tekinin dahi soruşturulmaması bunu somutluyor. 15 Temmuz darbe girişimi ile furyaya dönüşen el koymaların, Kürt meselesini tehdit olarak göstererek kolaylıkla devam ettirildiği anlaşılıyor. İktidar için kabus olan 7 Haziran seçimlerinin yıl dönümünde HDP’nin kapatılması kampanyasının yeniden ısıtılması da bununla ilgili. Yalıkavak Marinası’na çöken ekibin Kürt meselesinin şiddetle çözümünü savunan derin bir yapı olduğu biliniyor. Benzer bir durum, Atilla Uras’a ait ‘Paramount Oteli’nde yaşanmış. Victoria Yasemin Uras, Cihan Ekşioğlu’un “Askeri tankla otele girip” el koyduğunu bas bas bağırıyor. Sonra otel kırmızı bültenle aranan birine veriliyor. Doğan Medya grubunun el değiştirmesi ise Peker ekibinin tehdit olarak devreye girmesi sonucu gerçekleşiyor.
Aslında, Sayıştay’ın rapor ettiği, Ziraat Bankası’nın vergi cenneti olarak bilinen British Virgin Adaları’nda kurulan bir şirkete 2014 yılında 1 milyar 636 milyon 770 bin 735 dolar kredi verdiğini, üstelik kredi taksitlerinin ödenmediği bilgisi de bu el koymanın bir başka biçimi.
Onun mürekkebi kurumadan bu kez de Sedat Peker’in ağzından Ziraat Bankası’dan, Demirören grubuna Hürriyet grubunu satın almak için 750 milyon dolar kredi verdiğini ve bu paranın ödenmediğini öğreniyoruz. Peker’in bir milletvekiline 100, 150 bin dolara kadar “seçim yardımı” yapması, Avrupa’ya para göndermesi vs… Yalıkavak Marina’ya ve Köfteci Yusuf’a çökme örnekleri, iktidardaki güç odakları ile gayri hukuki örgütlerin girift ilişkilerini ortaya koyan somut örnekler. Bu el koymaların ilk testleri kayyum atanan HDP’li belediyelerde yapıldı. Ama muhalefet bunu görmek istemedi. Halen de öyle…
Tüm bu örnekler bize küçük miktarlardaki bir el değiştirme değil, devasa bir kaynak aktarımını anlatıyor. 128 milyon doların hikayesinin arkasında da aynı tablonun çıkması sürpriz olmayacak.
Bunu da bu el koyma ittifakı içindeki ayak kaydırmalardan kaynaklı öğrenebiliyoruz. Bütün bunlar, Türkiye’nin ciddi bir tekçilik ve ekonomik kriz içine yuvarlandığı süreçte yaşanıyor.
Madalyonun diğer yanında ise giderek yaygınlaşan bir yoksulluk ve işsizlik var. İki yıldır pandemi nedeniyle iflahı kesilen işçi, emekli ve esnafa verilen rakamlara bakın, bir de kaynak aktarımındaki rakamlara.. Bir tarafta 750, bin, bin 100, 3 bin, 5 bin lira destek yardımı. Toplasan iki yılda 100 milyarı bulmaz. 2020’den bu yana esnafa yapılan nakit desteği 45 milyar lira. Diğer yandan bir tek Demirören grubuna verilen para 750 milyon dolar. 6 milyon aile ise yardıma muhtaç. İki milyon aile sosyal yardım adı altında resmen iktidara bağlı hale getirilmiş. İşte iktidarın ekonomi politiği…