Atatürk Havalimanı’na inşa edilen hastane projesindeki ısrar, kendileri iktidardan düşse bile 3. Havalimanı’nın kalıcı olmasını sağlamak ve Atatürk Havalimanı arazilerini de inşaat yağmasına açmak olarak görülmelidir. Birçok alan ve yapının önerilmesine karşın iktidarın Atatürk Havalimanı’na hem de pistleri yok ederek giriştiği inşaat rant anlayışından başkaca bir şey değil. İktidara geldiklerinden bu yana attıkları her adım, aldıkları her karar, çıkardıkları her yasa ve yönetmelikler aynı anlayış ile ortaya kondu. Artık her şey o kadar net olarak ortada ki gizleme gereği bile duymamaktalar. Şimdi böyle bir anlayıştan müzik yapmaları engellenen ve kültür merkezleri sık sık basılarak tahrip edilen Grup Yorum üyelerinin sadece özgürce müzik yapma talebiyle sürdürdüğü ölüm orucuna iktidardan bir yanıt beklemek mümkün değil.
Yönetenlerin grup üyelerinin taleplerini kabul eden bir karar almalarını sağlayacak tek güç halkın yoğun tepkisi olabilirdi, ancak bugün için kitlesel bir tepkinin ortaya çıkması çok zor. Grup üyesi Helin’in o baş eğmez tutumu karşısında bizler için onun önünde saygıyla eğilip onu asla unutmayacağımızı söylemekten başka yapabileceğimiz hiçbir şey kalmadı. Grup Yorum’un diğer üyesi olan İbrahim Gökçek ve adil bir yargılama talep eden Mustafa Koçak içinse mutlaka yapılabilecek bir şeyler olmalı. Çok talihsiz bir dönemde böyle bir eylemi sahiplenmek ve kitlesel bir tepkiyi ortaya çıkarmak maalesef çok da mümkün görünmüyor. Buradan bu güzel insanlara eylemi bırakın demek ise bana çok doğru gelmiyor ama eylemin bu olumsuz koşullarda sürdürülmesine de içim razı değil.
Şilili devrimci sanatçı Victor Jara’yı bilirsiniz. Jara, Şili’de askeri diktatörlüğe karşı direnişin bir sembolü olmuştu. O besteleri ile diktatörlüğün uykusunu kaçırıyordu. Onu dinleyen her Şilili direnişin bir parçasına dönüşüyordu. Victor Jara tutuklandığında bir stadyum içinde askerler ellerini ve parmaklarını kırdıktan sonra gitar çalmasını isteyerek kendisiyle dalga geçmişlerdi. O öldürüleceğini bile bile direniş göstermeye devam ederek, askerlere Venceremos’u (Kazanacağız) söyleyerek yanıt vermişti. Venceremos’u söylemesinin ardından kısa süre sonra 44 kurşunla orada katledilmişti.
Bazı kendini bilmezlerin bir devrimci ölüm orucuna gitmez gibi ipe sapa gelmez eleştirilerle grup üyelerine oturdukları sıcak koltuklardan akıl vermeye çalıştıklarını görüyoruz. Grup Yorum için müzik yapmak; nefes almak, su içmek gibi bir şey. Çünkü onlar inandıkları gibi yaşayıp inandıkları gibi müzik yaparken, uğradıkları saldırıların onlarda yarattığı duyguyu hiç kimse bilemez. Victor Jara diktatörlüğe karşı yürüttüğü müzik ve tiyatro uğraşında sistemi eleştirmek yerine başka bir yol da seçebilirdi. Ya da yurt dışına gidip oradan ahkam da kesebilirdi. Ama o öyle yapmadı ve direnişin içinde yer aldı. Grup Yorum üyeleri de anlayabildiğim kadarıyla aynı bakışla hareket etmekte. Baskılarla, yaptıkları müziğin halkla buluşmasının engellenmesine karşı ellerinde olan tek silahı yani yaşam haklarını bir silah olarak kullanıp bir direniş göstermekteler. Bu onların tercihi ve diyebileceğimiz bir şey yok ama yapabileceğimiz, onları yaşamda tutabileceğimiz bir şeyler mutlaka olmalı.
Onlar, içinde yaşadığımız sistemi çok iyi biliyor ve tanıyorlar. Çünkü o ceberrut devletin baskılarıyla her gün yüz yüzeler. Yukarıda Atatürk Havalimanı üzerine inşa etmek istedikleri hastane örneği karşımızda, nasıl bir devlet yapısı olduğunu göstermek içindi. Şili’deki veya 12 Eylül 1980’de Türkiye’de askeri diktatörlüklere rahmet okutacak bir iktidarın yönettiği bir ülkede yaşamımıza bile sahip çıkabilmek artık çok daha zor. Kimse Grup Yorum’a akıl vermeye çalışmasın, bunun yerine hemen herkesin yaşayacağı benzer baskılar karşısında neler yapabileceklerini düşünüp o düşüncelerinin peşinden gitsin. Bakın daha dün bir infaz yasasını Meclis’ten geçirdiler ve bu yasanın kapsama alanına hiçbir devrimci, hiçbir Kürt, hiçbir gazeteci, hiçbir aydın giremedi. Kimlerin girdiğini ise hep birlikte izliyoruz.
Sistem artık kendini sürdürme noktasında ciddi sıkıntılar içinde. Koronavirüs salgınını önlemek şöyle dursun, bu süreci daha da uzatmaktan beis duymadıkları attıkları adımlarda açığa çıkıyor. Kamu kurumu olan Eti Maden, Borel isimli anti baktariyel (virüse karşı etkili olmayan) bir ürün çıkarıyor ama iktidar bunu halka dağıtmayı dahi düşünmüyor, aksine satmak için reklam kampanyalarına hazırlanıyor. İktidar içi kapışmada alan kapmak adına halka sokağa çıkma yasağını 2 saat önce ilan edip herkesi sokağa dökerek her türlü kötülüğü yapabileceklerini açıkça gösteriyorlar. Salgınla mücadelede belediyeleri devre dışı bırakıp, sıradan ve hiçbir işe yaramayan maskeyi bile kendileri dağıtacağını söylerken halk sağlığı bile bile ve taammüden riske sokuluyor.
İşte böyle bir süreçte Grup Yorum’un direnişi çok anlamlı hale geliyor. Eve kapandık diye yapabileceğimiz hiçbir şey yok anlayışından kurtulmak gerekiyor. Grup Yorum’a sahip çıkmak ve onları yaşatmak, geleceği kazanabilmenin belki de bir mihenk taşı olacaktır.