Üç haftadır Amed HDP’nin önünde oturan aileler “çocuklarımızı istiyoruz” diyerek (kim oldukları, kaç kişi olduklarının bir önemi yok artık) oturdu. Polisler eşliğinde karmakarışık bilgileri servis eden kameralar, aileler gelmeden önce her bir aileye en az bir kamera tahsis edilir vaziyette beklemeye başlar, aileler kameralara göre organize edilir. Polis HDP İl binasına girenlerle aileleri çatıştırma atmosferini hazır bekletir. Merdiven basamaklarına oturan aileler ellerinde çocukların fotoğraflarıyla güne başlar.
HDP’nin önünden biri geçerken es kaza sendelese ya da işi dolayısıyla acele yürüyüş temposuna geçse, 2. Dünya Savaşı varmış gibi bir atmosfer hakim. Gün boyunca partinin önünden geçenlerin üzerine bir anda onlarca polisin gözleri dikilir. İktidarın (AKP-MHP), ‘gazetecilerin’, polislerin savaş çığırtkanlığını birleştirip HDP’yi kapatma eylemi mi, devletin zor ve tehditle sanatçılar da dahil halkları, inançları ayrıştırma eylemi mi, kayyumları meşrulaştırma eylemi mi, oluk oluk akan kadın kanının üstünü örtme eylemi mi, çöken devlet koalisyonunun tehditle taraflarını artırıyor gibi gösterme eylemi mi, ailelerin mi eylemi? Ben uzatmayayım sadece oraya gelenlerin yaptığı açıklamaları incelemek, ayırt etmek için yeter de artar bile.
Analardan biri konuşurken birden F savaş uçaklarının sesi; yürekleri delip geçer gibi, boğazda lokmayı büyütür gibi, insanlığa karşı işlenen suçları gözler önüne dizer gibi ‘kimse bizi duymuyor, kimse bizi ciddiye almıyor’ sesi duyulmadan çıktı. Sabah, öğlen, akşam, gece annelerin çocuklarını vuran savaş uçaklarının kan kokan sesi ile annelerin sesini bastırdı. Yığılan polisler, ‘gazeteciler’ uçak seslerini melodi dinler gibiyken, anneler aradıkları çocuklarının üzerine yağdırılan bombaları taşıyan uçakları ne gururla izliyor ne de onları tonluk bombalardan kimin kurtaracağını tasavvur edebiliyor.
Annelerin gözyaşları aynı renktedir. Ana anadır. AKP’nin önüne oturan da, Galatasaray Meydanı’nda oturan da, Barış naları da, Cumartesi anaları da, tutuklu anaları da. Gözyaşlarını ayıranlar insanlığa karşı işlenen en büyük suça bulaşmışlar demektir. Sayın Öcalan ‘…bir haftada çözerim ancak devlet aklı devreye girmeli…’dedi. Yetkili, etkili devlet iktidarı; çözüm için devlet aklı kimi bekliyor(?)