Devrimler, halkların yarattığı devrimler damla damla birikir, yağmur yağmur birikir, sonra o son damla düştüğünde, o son yağmur yağdığında bir nehre dönüşür halkların yüreğindeki öfke ve umut. Önüne çıkan tüm bentleri yıkar geçer. Kürt halkı onlarca yıldır gördüğü zulümlere, yaşadığı baskı ve katliamlara karşı yüreğinde damla damla biriktirdi öfkesini. Özgürlüğe dair umudunu dirhem dirhem mayaladı yüreğinin en derinlerinde. Hangi Kürdün yüreğini aralasan orada derinden derinden akan iki nehir görürsün; birisi öfkenin diğeri umudun nehridir. Bütün Kürtler bekliyor. O son damlanın düşmesini, son yağmurun yağmasını bekliyor. Bu iki nehir, o son yağmurla buluştuğunda birbirleriyle de buluşacaklar. Öfkenin ve umudun nehri birbiriyle aynı yatakta buluşacak ve zulmün üzerine, sömürgeciliğin üzerine öyle bir yürüyecek ki yerle bir edecek zulmün bütün kalelerini.
O son damlanın düşmesine, son yağmurun yağmasına çok bir şey kalmadı. Bugün değilse yarındır. Bu gece değilse bu gecenin şafağındadır. Bunun ne anlama geldiğini görmek, anlamak isteyenler, Newroz meydanlarına akan milyonlarca Kürdün gözlerine baksın. O gözlerde toplanmakta olan bulutlara, o bulutlarda biriken yağmurlara baksın. O gözlerde birlikte mayalanan öfkenin ve umudun ne anlama geldiğini dost ve düşman herkes doğru okusun. Kürtler, bütün dünyayı ateşe verecek kadar öfke biriktirmiştir o gözlerde. Kürtlere düşmanlık edenler; dilini, “bilinmeyen dil” diye kayıtlara düşenler, varlığını Türklüğe, Araplığa, Farslığa kaydederek yok sayanlar, Kürt anasını görmesin isteyenler o gözlerde biriken öfkeye iyi baksınlar. İhanet zehrini kanında taşıyanlar o gözlere iyi baksınlar. Bu, o son damlanın düşeceği Newroz olabilir. Bu Newroz’a akan o gözlere iyi baksınlar. Kürtlerin dostları da o gözlere iyi baksınlar. Yüreği barışa, sevdaya, eşitliğe, sömürüsüz ve adil bir geleceğe dair maya tutanlar da o gözlere iyi baksınlar.
Ahlaki ve vicdani bir dünya kurmaya, tutsaklığın prangasını kırmaya, özgürlüğün şafağında yıkanmaya ahdetmiş Kürt halkı, makus tarihin son dönemecine girmiştir. Sömürgeciliğin kirli paçavra tarihinin son sayfalarını yırtıp atmanın ve kanıyla, canıyla yazdığı özgür Kürtlüğün tarih defterini dünyanın tüm halklarıyla paylaşmanın eşiğindedir. Aysel Doğan’ın da dediği özgür Kürt, tarihe şunu söyledi. “Tarih, artık beni asla bir daha başlangıç noktasına geri götüremeyeceksin. İsterse yer gök birbirine karışsın, isterse dünya alt üst olsun. Özgür Kürt’ü o başlangıç gününden bir gün önceye götüremeyecek, o zulumatın içerisine çekemeyeceksin.” O başlangıç gününün hangi gün olduğunu bütün Kürtler, adlarını bildikleri kadar iyi bilirler.
Seçimden seçime Kürtleri hatırlayanlar, Kürtlerin ağzına bir parmak bal çalıp alavere dalavere nöbete koşmaya çalışanlar, Kürtün var olma ve onurlu yaşama hakkı üzerinde aldatmaca çözüm projeleriyle tepinenler, ne Kürdün nehirlerce biriken öfkesinin farkındalar ne dağlarca büyüttükleri umudu ve özgürlük tutkusunu görmekteler.
Milyonlarca yağmur damlası, bulutları aralayıp Newroz alanlarına damlıyor. Binlerce nehir yatağı hazırlanıyor inatla ve sabırla. Milyonlarca yağmur damlasının toprağa değen sesi, binlerce nehrin coşkun sesini müjdeliyor. Bu bahar başka kümelenecek bulutlar gökyüzünde. Yağmur damlaları bir başka birikecek. Bir başka inecek yere yağmur göğün yüzünden. Halkımıza, halklarımıza bereket salacak; zulümkârların kalelerine yürüyen sel, saraylarını yıkan afet olacak, tufan olacak.